Sahi futbolu kim kirletiyor?
Memlekette futbolun “normalleşmesinin” aslında ne kadar zor olduğunu her hafta bir kez daha görüyoruz. Futbolu gerçekten seven bir ülkede, şu anda, Zlatan İbrahimoviç’in hafta içi İngiltere’ye attığı inanılmaz röveşata golünden, çok daha büyük beceri ve teknikle atılan Sow’un golü konuşulurdu. Biz ise, Fırat Aydınus’un ligin zirvesini etkileyecek Eskişehirspor-Fenerbahçe maçının 27. dakikasında Caner’e gösterdiği kırmızı kartı konuşuyoruz. Bir hakemin, 25 metre uzaktan, sırtı dönükken “lan” kelimesini duyup kırmızı kartını çıkartması, dünyanın her yerinde tartışma konusu olur. Üstelik kırmızı kart pozisyonunda, Caner ile mücadeleye giren Veysel Sarı’nın, maçtan sonra, sahalarımızda ender rastlanan bir dürüstlükle, Caner’in ağzından kelime çıkmadığını, “lan” kelimesini kendisinin sarf ettiğini açıklaması tartışmanın boyutunu daha da derinleştirir.
Sorun hakemin “hatalı” kararının tartışılması değil, bu tür hakemleri üreten bir sistemin tartışılmaması. Birçok yorumcunun da vurguladığı gibi, elbette futbol bir hatalar oyunu, elbette teknik direktörler, futbolcular gibi hakemler de insandır ve hata yapabilir. Ancak burada bir sınır çizmekte fayda var. Hakem ve hâkim aynı Arapça kökten geliyor ve her ikisi de yargılayan, hüküm veren anlamını taşıyor. Mahkemelerde karşınıza çıkan hâkimin, yeşil sahalardaki karşılığı hakem. Konumu gereği bir başkasının kaderi elinde olan, adalet dağıtması gereken birinin bu kadar rahat “hata” yapma hakkı var mıdır? “Ben öyle duydum” diyerek, futbolun en ağır cezası olan kırmızı kartı bir futbolcuya göstermenin, bir hâkimin “ben öyle hissettim” diyerek bir sanığa müebbet cezası vermesinden ne farkı var?
“Hatalı” kararların ötesinde, hakem kararlarında bir standart olmadığı için, bu memlekette, hiçbir takımın taraftarının hakem kararlarına güvenmediği açık bir gerçek değil mi? Yöneticiler, teknik direktörler, futbolcular, kendi hatalarını hakemleri suçlayarak örtüyorlar argümanına sığınmak artık ne kadar gerçekçi? Bence en az bunlar kadar önemli bir soru daha var: Fırat Aydınus, Cüneyt Çakır gibi hakemler Avrupa’da görece “başarılı” maçlar yönetirken, içeride özellikle bazı maçlarda neden oldukça fazla “hata”lı karara imza atıyorlar? Sorular çoğaltılabilir. Ne yazık ki bu soruların şu an için görünen yanıtları, futbolun “normalleşmesi” için umut vaat etmiyor.
Fırat Aydınus, formsuzluktan dolayı mı “hatalar” yaptı, Adanasporlu Barbaros’a olduğu gibi Caner’e karşı da mı “önyargılıydı”, futbolun gizli dehlizlerinde esen rüzgarların mı etkisi altında kaldı? Yoksa içeride bu tür “hatalar” yaptığı için mi FIFA listesine alındı? Bu sorulara, kimsenin net bir yanıtının olmaması bile “futbol iklimimiz” hakkında bir fikir veriyor. Açık olan tek şey adaletin olmadığının düşünüldüğü yerde barışın olmayacağı gerçeği.
Futbolumuzun içinde bulunduğu durumun bir başka görüntüsüne geçelim.
Geçen hafta Emniyet Genel Müdürlüğü’nün hazırladığı “Sporda Şiddete Etki Eden Faktörler, İstatistikler ve Çözüm Önerileri” başlıklı rapora değinmiştim. Taraftarın ve tribün liderlerinin “eğitimsizliğini” vurgulayan rapora göre, sporda şiddetten küfüre kadar birçok olaydan taraftar sorumluydu. Futbolun diğer bileşenlerinin adeta aklandığı rapora yöneltilen eleştirilerin gerçekliğini görmemiz için bir hafta bile geçmedi.
Pazartesi günü, M. United takımının futbolcularını karşılamak üzere Galatasaray taraftarları bir organizasyon hazırlamışlar. Amaçları, İngiltere’de deplasmana giden Galatasaray taraftarlarına İngiliz polisinin yaptığı uygulamaları protesto etmek. Yüzlerce Galatasaray taraftarının meşaleler ve tezahüratlarıyla hava alanında yaptığı gösteriler, kitleyi gören Emniyet güçlerinin artık refleks haline gelen biber gazlı müdahalesiyle taçlandı. Buraya kadar en azından memleket “olağan” manzaraları diyip geçebiliriz. Benim esas dikkat çekmek istediğim, bu olaylar olduğu sırada canlı yayında olan “sözde” spor programlarının yorumcularıyla ilgili: Bir kanalda “hoca” unvanını neden kullandığını anlamadığım Erman Toroğlu, Galatasaraylı taraftarlara bağırıyor: “bunlar hayvanlar, köpekler…!” ; aynı anda diğer kanalda “gazeteci” unvanını neden kullandığını anlamadığım Rasim Ozan Kütahyalı bağırıyor: “Galatasaray taraftarına hayvan diyen hayvan oğlu hayvandır …!”. Emniyetin raporuna göre taraftarlar “eğitimsizdi” değil mi?
Fırat Aydınus ve benzerlerinin hakem, Rasim Ozan Kütahyalı, Erman Toroğlu ve benzerlerinin futbolun kanaat önderi olduğu, emniyetinde böyle ısmarlama rapor yazdığı bir ülkede futbolda “normalleşmeyi” daha çok bekleriz.
EVRENSEL'İNMANŞETİ
317.36 milyon TL: Yunus Emre Termik Enerji Santralinin son 3 ayda ürettiği elektriğin değeri
204.9 milyon TL: Aynı dönemde 1000 işçinin ortalama ücretlerden patrona 'maliyeti'
0 TL: Şirket 2021, 2022 ve 2023 yıllarında hiç vergi ödemedi

Özel yetkilendirilmiş TBMM komisyonu gündemde

'Ömrümüzü verdik, emekli bile olamadık'

Ukraynalı Gazeteci Guz: Ukrayna, ABD desteğini korumak için çıtasını düşürecek

Evrensel'i Takip Et