23 Kasım 2012 11:40

Eğitim cinayeti

Eğitim cinayeti

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Geçen hafta YÖK’ün yeniden şekillendirilmesi konusunda bir toplantıya katıldım. Değerli konuşmacıların ufkumuzu açan konuşmaları arasında çok güzel bir alıntı salonla paylaşıldı. Şöyle ki: “Bir toplumda bilgi yasaklandığında birinci nesilde cehalet güçlendirilir. Bunun üzerinde yükselen ikinci nesil ise cahil olduğunun farkına dahi varamaz!” Böylesi bir hainliği hangi siyasetçi toplumuna reva görür ki! Malum hikâye çok manidardır. Baltacılar ormanda ağaç keserken, bir ağaç diğerine, “baltanın sapı bizden mi?​” diye sorar. Aldığı yanıt “evet” olunca, yapılacak hiçbir şey olmadığını anlar. YÖK Başkanı dolaşarak her çevreden fikir alıyor. Umalım ki, Başkanın bu çabası samimidir ve siyasetçiler karşısında baltaya sap olma gafletini göstermeyecektir.
AKP tüm kurumlara saldırırken, geçmişte yapılmış bazı yanlışlıklardan istifade ederek, itirazların önünü almaya çalışıyor. Bu yaklaşım cahilce değilse, haincedir. Bir toplumda hiçbir kurum diğerlerinden farklı değildir. Eğitim kurumu ya da yargı ne ise, siyaset kurumu da bundan daha iyi değildir! Hal böyle olunca hata kurumlarda değil, toplumsal sistem ve işleyişte aranmalıdır. Siyasetçinin görevi ise kurumları çökertmek değil, toplumsal işleyişi düzeltip, kurumları içindeki bataktan kurtarmaktır. Kurumları çökertmek ancak cehaletin ya da intikam hırsının yansıması olabilir.
Yüksek öğretim sistemini düzenlemek amacıyla yeni tasarı hazırlanmaktadır. Bu tasarının ilham kaynağını da TÜSİAD raporları ve neoliberalizm uygulamaları oluşturmaktadır. TÜSİAD’ın üniversite aşkını anlamak mümkün değildir. Ne ilginçtir ki, sermaye çevreleri üniversiteden eleman alırken, elemanı kendine benzeterek, aldığı eleman üzerinden üniversiteye ideoloji aktarmaktadır. Anlaşılan sermaye çevrelerine bu da yetmemekte, bu kez tüm üniversiteyi dönüştürmeye soyunmaktalar. Bu hikâye ne salt Türkiye’ye ne de zamana özgüdür. 1894 yılında ABD’de Wisconsin üniversitesinde Edward Bemis adlı doktora öğrencisi, ülkedeki tröstleri, meslek odalarını ve bir grevi alenen eleştirdiği için, ünlü iş adamı Rockfeller’in finanse ettiği üniversitenin otoritesini sarstığı gerekçesiyle üniversiteden ihraç edilmiştir.
Gelirine ve yönetimine sermayeyi ortak yapan bir üniversitede bilimsel özerklikten söz edilemez. İş çevrelerinin arzuladığı bu durumu, iki sebepten dolayı siyasiler de arzular. Bir defa kapitalist sistemde devlet sermayenin ajanıdır; devlet önünü sermayeye, arkasını halka döner. Diğer bir sebep de, üniversitenin eleştirel yaklaşımı her yöneticiyi rahatsız eder. Sermayenin emri altına almak istediği üniversiteyi, siyasetçi de dikensiz gül bahçesine çevirmeye çalışmaktadır.
Üniversitelere bu denli yanlış ve tahripkâr yaklaşımı püskürtecek yegâne güç üniversitelerdir. AKP iktidarı tüm kurumları yıkmaya çalışırken, maalesef, kurumların direnemediğini gördük. Bu zafiyetin birçok nedeni olabilir, bu nedenlerin büyük bölümü üniversite camiası için de geçerli olabilir. Ancak, bugünün zilleti bitip aydınlığa çıkıldığında tüm diğer kurumların tahribatı tamir edilebilir, fakat eğitim kurumlarının tahribatı yıllar ve nesiller boyu sürerek, cahil kaldığını anlayamayan nesillerin üzerinden akar gider. Sanat ve eğitim bir toplumun can damarıdır. Emperyalizm siyasetçileri kullanarak bu damarı kesmeye çalışmaktadır. Emperyalizm çevre ülkelerde felsefesiz, ileri görüşü olmayan, olasılıklar üzerinde düşünemeyen ve ileri göremeyen, fakat emre itaate hazır teknik eleman istemektedir. Ne acıdır ki, baskı altındaki ülke siyasetçileri emperyalistlerin bu vahşi arzularını halklarına reform diye yutturmaya yeltenmektedir.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa