25 Kasım 2012 12:16

'Söylem' terbiyesi

'Söylem' terbiyesi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Yerli yabancı Batılı medya, ağız birliği etmişcesine bir söylem eleştirisidir tutturdu. Sadece “yandaş” medya olmadık taklalar atarak ve attırmaya girişerek savunmaya uğraşıyor. Ateşkeste MİT görünmez, ama değerli rol oynamış.. Ateşkes metni Mısır’da Erdoğan’ın otelinde, odasının birkaç kat üstünde, tabii ki onun denetimi altında kotarılmış.. Zaten ateşkes Mursi’nin inisiyatifiyle imzalanmış, ama aslında inisiyatif  “Mısır+Türkiye”ninmiş... Daha ne zırvalar.
Batılılığı kanıtlı geri kalan medyaysa veryansın eleştiriyor. “Bu ne söylem böyle” diyorlar. Kendisini Kanuni Süleyman yerine koymada ileri gittiğini düşündükleri Erdoğan’ın “biraz” sert söylemini törpüleme sevdasındalar. Terbiye edecekler. Neymiş? Erdoğan İsrail için “terörist devlet” demiş. Olur muymuş? Böyle derse İsrail’le kopuşmuş olur, görüşemez, “arabuluculuk” yapamaz hale gelirmiş. Ve Türkiye İsrail’le görüşemezken, nasıl bölge gücü olurmuş? Maazallah Mısır’a kaptırırmış.
Hele, Başbakan İsrail-ABD ilişkilerinin derinliğini nasıl göz önünde bulundurmadan çıkış yaparak “güvenliğini sağlamak İsrail’in hakkıdır” diyen Obama ile ters düşmeyi göze alırmış? En çok söyleme takıp, “söyleyin Hamas ateşkes ilan etsin” diyen Obama karşısında Erdoğan’ın “karşılıklı olmayan ateşkes isteme”nin “adaletsizlik” ve bunu savunmanın da “ikiyüzlülük” olduğunu söylemesini dikkatsizce ve incitici buluyorlar. Bu söylemle elbet pozisyonu sarsılırmış Türkiye’nin! Hasılı, Erdoğan’ı söylemini düzeltmeye davet eden edene. Batılı kalem erbabında, Erdoğan’ın isabetsiz ve biraz da “delikanlıca” söylemi nedeniyle Türkiye’nin irtifa kaybettiği kanısı çoktan oluşmuş durumda. Washington Post’ta da aynı terane, Guardian’da da, Milliyet ve Hürriyet’te de.
Fazlasıyla Batılı “Adnan Hoca” nam zat da benzer görüşte. Hatta o söylemin ötesine geçip son “Gazze krizi”ni “Hamas’ın provokasyonu” olarak değerlendiriyor. Bu düşünce, Mavi Marmara dolayısıyla İsrail otoritesinin tanınmayışını eleştiren Fethullah efendinin yaklaşımıyla benzeşiyor.
Taşeronlar başta olmak üzere, sadece medya da değil, bütün Batı, patavatsızlık saydıkları söylemin düzeltilmesi talepleriyle, aslında Türkiye’nin paldır-küldür dış politikasını derleyip toplamasını istiyorlar. Söylem konulu mürebbiye tutumu, işin aslına bakılırsa, “büyük devlet Osmanlı” özentisiyle şirazesinden çıkma sinyalleri veren dış politikanın kendisine yönelik. İç ve dış İslami kamuoyuna mesaj vermeyi gözeten hamasette “çizmenin aşıldığı” uyarısı yapıyorlar. Yoksa onlar da biliyorlar ki, Erdoğan’ın da, Türkiye’nin de İsrail’le alıp veremediği yoktur. “Paranın dini imanı olmaz” dediğini de biliyorlar, limanların özelleştirilmesinde MOSSAD kasası Ofer’le birlikte çalıştığını da. Ama kaş yapayım derken göz çıkarmakta olduğunu belirtip frene basmasını dikte ediyorlar. Başta ABD, Batılı emperyalistlerin çıkarlarını ve gereklerini hatırlatıyorlar. Türkiye’nin onca “alt-üst oluş”un ardından Mısır kadar olamayışı, İsrail karşısında Müslüman Kardeşler kadar esnek davranamayışını uygun bulmuyorlar ki, mesajın hızla alındığı İsrail’le görüşmelerin kokusunun çıkmasından anlaşılıyor.
Söylem ve söylemin bile ciddiyetinin gözden kaçırılamadığı politika iyice önem kazanıyor. Çünkü bir tarafta Amerikancılar karşıda diğerleri hızla saflaşıyorlar. İslam sorun edilmiyor, ama giderek “cephe”yi zaafa düşüreceği için İsrail karşıtı söylem bile katlanılmaz oluyor, “hınk” demeyene yer kalmıyor. Büyük devletlerin yakın tarihin “çuval”ından Menderes’in idamına kadar varan sert tepkileriyse deneyle sabittir.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa