28 Kasım 2012

Tahkim Kurulu'nun kendi kalesine golü!

Malum röveşata mevsimi açıldı. Zlatan İbrahimoviç’e nazire yapan yapana. Sow’un Eskişehir’de attığı golün daha tadına varamadan, Marsilya’da Bekir’in jeneriklik golü, Avrupa’nın güzel goller listesine zirveden giriş yaptı.  Ligde de seyir zevki yüksek gollere, bu hafta, futbolseverler doydu.  Ama haftaya sadece güzel goller değil, Tahkim Kurulu’nun Caner kararı ile kendi kalesine attığı gol de damga vurdu.
Fırat Aydınus’un Eskişehirspor maçında Caner’i kırmızı kart ile oyundan atmasının hata olduğunu hemen herkes kabul ediyor. Caner, zaten baştan beri, ben ağzımı açmadım diye yeminler ediyordu. Televizyon kameralarının hangi açısından bakarsanız bakın Caner’in ağzını oynatmadığı da görülüyor. Veysel Sarı ise dürüstçe, Aydınus’un 30 metreden sırtı dönükken duyduğu “LAN!” kelimesinin kendi ağzından çıktığını kabul ediyor.  Buraya kadar olan bölüme, ortada “kötü bir şey varsa mutlaka Fenerbahçe” yapmıştır diye düşünenler bile karşı çıkmıyor. Ancak, tartışma bu noktadan sonra farklılaşıyor. “Hakem duyduğu kelimeyi pozisyon gereği Caner’e mal etti” diye düşünenler, “hakemde insandır hata yapabilir” basit gerçeğine sığınıyorlar. Hakemin insan olduğu ve hata yapabileceği yalın bir gerçek,  ancak geçen hafta da vurgulamaya çalışmıştım, esas sorgulanması gereken Cüneyt Çakır ve Fırat Aydınus gibi hakemlerin Avrupa’da yapmadıkları hataları, memlekete gelince neden sistematik biçimde yaptıklarıdır?
Aydınus’un insani bir hata yaptığını savunan kimi “radikal” spor yazarlarımız, bir adım daha atarak, Aykut Kocaman’ın maçtan sonra yaptığı açıklamalarda, hakem hatasını 3 Temmuz sürecine bağlamasını müstehzi tavırlarla eleştirdiler. Olabilir, özellikle Fenerbahçe’ye, yaratılan algı üzerinden bakan geniş bir kesimin bu türlü düşünmesi çok normal. Ancak geçen hafta, önce PFDK’nın arkasından Tahkim Kurulu’nun aldığı kararlar, bu geniş kesimin içinde, en azından “adalet” kavramını önemseyenlerin yeniden düşünmesini gerektirmeli.
Spor medyasında, birçok yorumcu, hatalı kırmızı kart kararı ile gelen 2 maçlık disiplin cezasının kaldırılacağı yönünde görüş açıklarken, PFDK, Marsilya-Fenerbahçe maçının başlamasından bir saat önce cezanın onayladığını açıkladı. Sonradan, Tahkim Kurulu’na yapılan itiraz ise, Caner’in dinlenmesine ve tanıklığa rağmen oybirliği ile reddedildi. Cezanın açıklamasındaki tuhaf zamanlama kuşkusuz ayrı bir tartışma konusu. Ama esas vahim olan sürecin kendisi: Sırtı dönükken duyulan bir “LAN!” nidası, “niyet okumayla” Caner’e gösterilen kart, aksi delillerin göz ardı edilmesi, “niyet okumanın” delil sayılması ve 2 maçlık ceza. Size de memlekette açılan birçok davayı anımsatmıyor mu bu süreç?
Oysa Tahkim Kurulu’nun elinde, daha önce benzer durumlarda, 2 maçlık disiplin cezasının kaldırıldığı uygulamalar vardı.  Hafızalarımızı zorlarsak hemen hatırlayabiliriz. 11 Şubat 2006’da Samsunspor-Fenerbahçe maçında ceza sahasında Nobre’nin düşmesi sonucu Fenerbahçe penaltı kazanmış, kaleci Kerem İnan ise kırmızı kart ile atılmıştı.  Kerem’in 2 maçlık cezası, görüntülere bakarak Nobre’nin kendini yere attığına hükmeden Tahkim Kurulu tarafından hatalı kart göründüğü gerekçesiyle kaldırılmıştı. Aynı şekilde 20 Ekim 2007’de Beşiktaş-Trabzonspor maçında Rüştü’ye, 16 Mart 2008’de Trabzonspor-Beşiktaş maçında Trabzonsporlu Barış Memiş’e gösterilen kırmızı kartlar da hatalı oldukları gerekçesiyle, disiplin cezaları Tahkim Kurulu tarafından kaldırılmıştı. Yani Fenerbahçe Tahkim Kurulu’na başvururken ilk defa yapılacak bir uygulama istenmemişti.
Kuşkusuz Tahkim Kurulu üyeleri onayladıkları 2 maçlık cezanın hukuki kılıfını hazırlamıştır, ancak ne kadar mazeret üretirlerse üretsinler, sonuçta ters bir vuruşla topu kendi kalelerine yolladıkları gerçeği değişmeyecek.  Bu kararla, Tahkim Kurulu’da hatalı karar veren hakemini korumak adına “adaletten vazgeçen”  bir onay mercisi konumuna gelerek, futbolun birçok bileşeninin güvenini kaybetti.

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et