29 Kasım 2012 09:55

Adrenalin!..

Adrenalin!..

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Futbolcuların saha içinde sergilediği çirkinliklerin, çirkefliklerin (birbirlerine horozlanmalar, karşılıklı küfürleşmeler, bitirim tavırlar, gaddarca fauller, hakemi etki altına alma, seyircileri kışkırtma amaçlı davranışlar) sorumlusunu sonunda bulduk: Adrenalin!..
Evet, karşılaşma sırasında heyecan ve strese bağlı olarak salgılanan adrenalin çoğaldığı ve bunun yanı sıra, harcanan eforla birlikte nabız da yükseldiği için oyuncuların sinir sistemleri hassaslaşıyor ve kendilerini kontrol edebilmeleri zorlaşıyormuş!.. Dolayısıyla sonradan pişmanlık duyacakları bazı davranışlarda bulunabiliyorlarmış. Ayrıca, içine düştükleri bu durum dikkate alındığında, yapıp ettiklerinin normal karşılanması gerekiyormuş!..
Yani, Gökhan Gönül’ün rakip oyuncuyu reklam panolarına itip düşürmesinin ya da Cristian Baroni’nin yerdeyken rakibine çifte(!) savurmasının sorumlusu da adrenalin!..
Peki o zaman Avrupa kupası maçlarında niye bu tür çirkinlikler, çirkeflikler görmüyoruz?.. Futbolcular o maçlarda adrenalin seviyelerini artıracak kadar yoğun bir heyecan ve stres yaşamıyorlar mı?.. Nabızlarının yükselmesine neden olacak kadar efor harcamıyorlar mı?..
Futbolcular uyanık!.. Hakemlerin baskı altına girdiğini ve kendileri aleyhine kolay kolay bir karar veremeyeceğini anlar anlamaz her türlü hinliğe başvuruyorlar. Gökhan Gönül ve Cristian Baroni’nin bu davranışlarının ardından sarı kart bile görmemesi durumu açıklamıyor mu?
Futbolcular, adrenalin yüzünden kontrollerini bu denli yitirip böylesi tuhaf duygusal ve fizyolojik tepkiler verebilir mi?. Eğer öyleyse, o zaman bu tür davranışlarda bulunmayan futbolcuları, heyecansızlık, ruhsuzluk ve gayretsizlikle mi eleştireceğiz?..
Tabii maçtan sonra adrenalin ve nabız normal seviyeye inince, saha içinde yapılanlardan dolayı özür dilemeyi unutmamak gerekiyor. Sahada yapacağını yap, maç bitince ise bütün sorumluluğu adrenaline yükleyip işin içinden sıyrıl... İyi iş yani... Galip gelince bunu yapmak kolay. Bugüne kadar yenildikleri bir maçın ardından saha içindeki davranışlarından dolayı özür dileyen bir futbolcuya rastlamadık hiç.
Adrenalinin tek kurbanı(!) futbolcular ve teknik adamlar değil elbette. Coşku ve heyecan seline kapılan bazı taraftarlar da adrenalinin pençesine düşüp istenmeyen davranışlarda bulunmaktan kendilerini kurtaramıyorlar ne yazık ki!.. İşin kötüsü, adrenalin yüzünden başkalaşmış(!) futbol taraftarları kanser hücresi misali sporun içinde hızla yayılıyorlar. Futbolun çürümesinde etkin rol oynadıkları yetmiyormuş gibi şimdi de diğer branşlara dadanmış durumdalar. Basketbol ve voleybol seyircilerini bezdirip kaçırarak salonlarda hakimiyeti ele geçirdiler. Ancak hakimiyet kurmak onları kesmiyor. Adrenalinin gerektirdiği aktiviteler(!) de yaşamak istiyorlar. Karşılarında küfür edecek, saldıracak rakip taraftarlar bulamayınca ise enerjilerini boşaltmak için yeni hedefler arıyorlar. Son dönemde basketbol ve voleybol maçlarını anlatan spikerlere kafayı takmış durumdalar. Kendi takımlarının maçlarını ruhsuz ve coşkusuz anlattıklarını iddia ettikleri spikerleri toplu halde küfür ederek protesto ediyorlar!.. Sanki spikerler, taraftarın coşkusuna uyum göstermek ve aynı frekansla coşkuya ortak olmak zorundaymış gibi... Ama gel de bunu fanatiklere anlat... Adrenalin ferman dinlemiyor!.. Bakalım spikerlere yönelik fiziksel linç girişimleri ne zaman başlayacak?..

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa