30 Kasım 2012

Puşkin, şiir, antoloji

DİĞER YAZILARI
Bir kuşağın katilleri 21 Haziran 2014
Kapanmasın kirpiklerin 14 Haziran 2014
Şiire saygıyla 7 Haziran 2014
Zinciriye şairleri 31 Mayıs 2014
TÜYAP Diyarbakır 24 Mayıs 2014
Vicdan göçüğü 17 Mayıs 2014
Sanat bir yürüyüştür 10 Mayıs 2014
Dünyanın gülü Mayıs 3 Mayıs 2014
Ortak vicdan 26 Nisan 2014
O gün 19 Nisan 2014
YAZI ARŞİVİ

İlk yazımı ne zaman ve ne üzerine yazmıştım, anımsamıyorum. Eğer okul da çıkardığımız gazeteleri de yazmanın ve yazarlığın bir parçası sayarsak, yazmayla olan -bilinçli- ilişkimin ortaokul birde başladığını söyleyebilirim. Muhbir -saygıyla anıyorum- adlı Türkçe öğretmenimizin teşviki ve zorlamasıyla çıkardığımız “Gökyüzü” adlı  duvar gazetesindeki aylık yazılarımı yazmak için ne denli zorlandığımı bu gün gibi anımsıyorum. Okulun kütüphanesinde ders çıkışı ve hafta sonları saatlerce okuyup, araştıracak önemli gördüğün notları bi sayfaya not düşecek, sonra bunları -öğretmenimizin desteğiyle- bir a4 sayfasını ikiye bölerek yazacaktım. Genellikle okuduklarım roman, şiir ya da edebiyatla ilgili kavramsal -ki o zamanlar pek kavrayamıyordum- ve yazarların yaşam öyküleri oluyordu. Elbette o günkü çalışma disiplini ve heyecanı olmasaydı sanırım bu gün bu yazımı okumuyor olacaktınız.
Ama ilk tanıştığım şairi çok iyi hatırlıyorum; Aleksandr Puşkin. Dostoyevskinin “, bize gelecekten haber veren bir peygamberimizdir.” dediği Puşkin’in şiirleri ve yaşam öyküsü beni derinden etkilemiştir. Şiirlerindeki yıldızlar gibi ışıldayan imgeleri, yalın dili, Rus şiirine getirdiği yeni soluk, trajik yaşam öyküsü ve militarizme karşı olan tavırlarıyla düşün ve edebi bakışım üzerinde önemli etkisi olmuştur. Onu saygıyla yad ederken “şaire” şiirinden bir bölüm sunayım:

 “Sen çarsın; yalnız yaşa, yolunda yalnız yürü,
 Yürü, hür vicdanının seni çektiği yere,
 Olgunlaştır, sevgili meyveyi, tefekkürü;
 Hizmetine karşılık bir mükafat bekleme.
     Her şey sendedir, sende; büyük mahkeme sensin;
Eserine, elden çok, kıymet biçebilensin,
Söyle ey titiz şair, sen ondan memnun musun?​”

 Niye bunu yazdım. Çünkü dünyanın herhangi bir yerinde yazılan bir ürün başka bir yer de başka birinin yaşamını olumlu yönde etkileyebiliyor. Hatta onda gizli olan yaratıcı yönünü ortaya çıkarabiliyor. Keza kültürler birbirlerine yakınlaşıyor, birbirinden etkileniyor, farklı kültürlere daha hoşgörülü bakmayı öğreniyoruz.
Selim Temo’nun beş yılda hazırladığı titiz bi çalışma ürünü olan “Kürt Şiiri Antolojisi”*ni tekrar okurken, bana yukarıda yazdıklarımı duyumsattı. Kürtçe gibi kadim bir dil ve kültürün yıllardır yok sayıldığı, buna işaret eden, bu gerçeği dillendirenlerin baskı altına alındığı hatta cezalandırıldığı bir ülkede eminim onlarca yaratıcı gücün gün yüzüne çıkmasına da engel olunmuştur. Zira bu antolojide edebi estetiği ve söyleyiş güzelliği olan yüzlerce şair ve şiir vardır. Kuşkusuz Puşkîn’in bende yarattığı etkiyi bu antolojideki şiirler de bir başkasında yaratacak ve onun kendi diliyle daha nefis eserler vermesine yardımcı olacaktır.
        İki cilt ve 1481 sayfadan oluşan antolojide 292 şairin Kürtçe orijinalleriyle beraber Türkçeleri de karşılarında yazılmıştır. Kürtçe şiir dönemlerinin teferruatlı ve örneklerle anlatıldığı Şiirlerde aşkın, özlemin, ölümün, yenilgi ve umudun farklı söyleyiş ve duyuşların ezgilerini zevkle göreceğiniz gibi Kürtçe düşünüş ve dünyaya bakışın gizil kodlarını da öğreneceksiniz.
Türkçe’de çokça işlenen Leyle ile Mecnun, Yusuf ile Züleyha gibi aşk kahramanlarının benimsenip işlendiğini görecek, Mevlana Celaleddin Rumi’ye olan hayranlığa ve kadın şairlerin çokluğuna da şaşıracaksınız.
Prof.Talât Sait Halman’ın önsözünü yazması Antolojiye daha bir önem katmaktadır. Halman “Selim Temo’nun Kürt Şiiri Antolojisi, edebi yayınlar yaşamımız için olumlu bir olay… Hayatta olsalar, Prof.Fuat Köprülü, Nazım Hikmet, Cahit Sıtkı Tarancı ve Aziz Nesin, sanırım, sevinirlerdi; Köprülü, edebiyat tarihinde bir eksiklik giderildiği için, Nazım her dilin sesinin duyulması gerektiğine inandığı, Tarancı Kürtçe şiirlerden çeviri yapacak kadar hoşlandığı, Nesin (başta Ermeni edebiyatı olmak üzere) Türkiye’deki her dilin estetiğine ilgi duyduğu için… Böylesine kapsamlı ve dolgun bir seçki, eminim, okurlara da memnunluk ve heyecan verecektir.” diye yazar.
Ben de sayın Halman’ın görüşünü paylaşıyor, şair ve yazar Selim Temo’yu bu çalışmasından ötürü kutluyor, bu antolojinin de en az birini edebiyata ve şiire yönlendireceği inancıyla, şiirin eksik olmadığı bir dünya dileğiyle… şiirle kalın, şiirce kalın…

*Kürt Şiiri Antolojisi-Selim Temo, Agorakitaplığı, İstanbul 2007

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Kamu işçisi hedefte

Kamu işçisi hedefte

Ücretleri baskılayan Erdoğan-Şimşek programının yeni hedefi toplu sözleşme sürecine giren 600 bin kamu işçisi. Sendikal bürokrasi eliyle işçiden kaçırılan sözleşme taslağı, iktidar medyasına sızdırıldı. “Taleplerimizi karşılamıyor” diyen işçiler öfkeli. Ekonomide, iç ve dış politikada sıkışan Saray iktidarı, toplumu yönetebilmek için yasaklara, gözaltılara ve tutuklamalarla sarılıyor.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et