30 Kasım 2012

Statükonun hesabını İslamcılar ödeyecek!

Değiştirme iddiası siyasetin temel dinamiklerinden birisidir. Değişim beklentisi üzerine söylem inşa etmek, değişim rüzgarının semeresinden faydalanmak elbette bazı riskleri de göze almayı gerektirir.
Ortadoğu’da statükonun sürdürülemez olduğu görüldükten sonra yeni iktidarın hangi aktörlerle inşa edilmesi gerektiğine dair arayış ve tartışmalar da başladı.
Toplumsal dışlanmaya itirazı olan ve geniş halk kesimlerine başka bir dünyanın mümkün olabileceği umudunu aşılayan siyasal aktörlerin başında kendini İslama referans eden siyasi aktörler gelmektedir.
En radikalinden, gelenekçisine, ılımlı ya da muhafazakarına kadar muhtelif tonlarda dini söylemi ön plana çıkaran siyasi aktörleri tanımlamak için iktidara yönelik arzuları üzerinden genelleme yapmak kaçınılmaz gözükmektedir.
Nasıl bir İslam-toplum-siyaset ilişkisine inandıklarını  karşılaştırdığınızda ortaya çıkan tablonun tüyler ürpertici boyutu dinin insanlık tarihindeki yerini sorgulatacak düzeydedir.
Ahlaki öğretinin son derece geri plana çekildiği, hırs ve egemenlik arzusunun her şeyi kirlettiği bir dindarlık tablosu, toplum psikolojisinde derin kırılmaları da beraberinde getirecektir.
Değiştireceklerini iddia ettikleri statükonun tüm kokuşmuşluğunu içselleştirip sadece yeni yüzler marifeti ile devamına hizmet etmeleri, İslam’ın 21. Yüzyıla damgasını vuracak zor sınavıdır.
Halkla kavgalı, toplumdan kopuk siyasal iktidarları yıkıp  yeni bir alternatif inşa etmek yerine sadece gücü ve parayı yöneten aktörlerin değişmesini sağlamak İslami değerlere ve tüm insani kazanımlara vurulacak en ağır darbedir.
Türkiye siyasetinin karşı karşıya bulunduğu durum ya da Arap Baharı adı altında ortaya çıkan yeni iktidarların analizini yaparken bu gerçeği göz ardı etmemeliyiz.
Eski rejimlerin ortaya çıkarttığı haksızlık ve zulmün faturasını ödemeye bu kadar istekli pozisyon almanın başka bir izahı mümkün değildir. 20.yüzyıla damgasını vuran her türlü baskıcı uygulama ve sömürünün son kertede İslamcı siyasal aktörlerin hanesine yazılacak olması neredeyse kaçınılmaz hale gelmiştir.
Mısır bunun en kolay izlenebilir olacağı ülke konumundadır, Türkiye’yi saymazsak.
Türkiye iktidarının bu noktadaki performansını görmek içinse Kürt sorunu yeter de artar bile.

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çayırhan’da çakal sofrası

Çayırhan’da çakal sofrası

AKP iktidarının özelleştirmek istediği Çayırhan Termik Santrali ve maden işletmesinin ‘adrese teslim’ ihalesi bugün gerçekleştirilecek. İşçiler ve kamuoyu özelleştirmeye karşı çıkarken, adrese teslim ihaleye sicili kabarık patronların katılması bekleniyor. Çayırhan’ı yutacak sofrada IC İçtaş, Cengiz, Kolin, Limak, Alagöz, Ciner, Yıldızlar SSS var. Ödenmeyen işçi ücretleri madenin satış fiyatından fazla!

317.36 milyon TL: Yunus Emre Termik Enerji Santralinin son 3 ayda ürettiği elektriğin değeri

204.9 milyon TL: Aynı dönemde 1000 işçinin ortalama ücretlerden patrona 'maliyeti'

0 TL: Şirket 2021, 2022 ve 2023 yıllarında hiç vergi ödemedi

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
5 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et