01 Aralık 2012 07:48

Totaliter rejimlerin bedene fazlaca ilgisi

Totaliter rejimlerin bedene fazlaca ilgisi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İnsanın bedeniyle ilişkisinin yoluna; rejim, ideolojiden hukuka nice tahakküm düzeneği ile çıkıp duruyor. Orada bedenimiz ile bizim aramızda, devlet,  gözetleme kuleleri, sınır boyları, cezaevi ve hastane kapıları, nizamiyeler ve resepsiyonlar, turnikeler ve tel örgüler, talimgâhlar ve ibadethaneler ile duruyor.
Siluetimiz, karanlıkta, anakronik bir kent ile bilimkurgusal bir fantazmagorya arası bir korku ve tereddüt vizyonu.
Oysa şimdi bu pek tanıdık ama tekinsiz kıvrımlarda kösnül dokunuşlar isterdik.
İnsan, bedenini bir tek ruhuna emanet etmek ister oysa, bir tek zihnine. Kimselere, hele hepten hiç vermez, veremez.
Beden de o zaman ona ruhunun isteklerinin, zihninin taleplerinin karşılığını verir. Emek verir, ürün verir, aylaklık verir, sağlık verir, esenlik verir, ateşli sevişmeler, tekrar tekrar doyum verir.
İnsan ile bedeni arasında, araya devlet girmese, kurumlar girmese, böyle özel, böyle mahrem bir ilişki olur.

İKTİDARIN İSTİMLAKI

Ama devlet, iktidarını tam da insan ile bedeni arasındaki yola inşa eder. O yolu istimlak eder.
Devlet, iktidarlar, kurumlar; hem bedene mutlak bir ihtiyaç duyar hem de bedenden çaresizce korkar.
Çünkü beden, insan zihnine ve ruhuna tabiyeti ve ona vaat ettiği doyum ve arayış ile müthiş bir özgürlük potansiyeli içerir.
İnsana el verip kendisini arzunun kontrolüne bıraktığında, işten kaçtığında ya da yatağa girdiğinde, hayatın diğer alanlarında örnek teşkil edecek bir özgürlük alanı açar.
Tam da bu yüzden, iktidarlar, özellikle de totaliter rejimler insan bedeniyle fazlasıyla ilgilidir.
İnsan bedeninin en gündelik hallerine kadar müstehcenleştirilmesiyle beraber, dini emirlerden adabı muaşeret kurallarına, kıyafet yönetmeliklerinden disiplin kurullarına, askeri ta- limgâhlardan iş yeri tasarımlarına, hastanelerden garnizonlara kadar nice tahakküm makinesi onun üzerinde işlemeye başlar.
Totaliter rejimlerde insan bedeni kamulaştırıldıktan sonra bir operasyon alanına, inşaat şantiyesine dönüştürülür. Yeni faşist düzen orada yükselecektir.
İktidar olmanın görkemini çağrıştıran binalar bir yanda yükselirken, onların gölgesindeki insanlar yeni toplumun oluşturucu öğelerine dönüştürülecektir.
Ama bir yandan da beden direnir işte. Yorulur, hastalanır, yatmak ister, nekahat dönemini uzattıkça uzatır.
Sağlık arar, esenlik arar.
Ruhun, zihnin arzularına, estetik ihtiyacına cevap vermek ister. Aşık olunca, dokunsan tahrik olur, zevk vermek ister, acıya katlanmak ister.
Tam o anda, kimse karışmasın ister, kimse müdahale etmesin, kimse girmesin ister araya. Sevişmek ister.
İnsan, hayatı bir görev, hayatı bir talim, hayatı bir sorumluluk değil bir zevk olarak yaşamak ister artık.
Mutlu olma hakkını ister.

ÖZGÜRLÜK İSTER

Gün be gün geçim derdinin, zorunlu askerlik köleliğinin, evlilik iktisadının altında inleyen insan şimdi kendisi gibi denetim dışı, özgürleşmiş bir bedenin altında zevkten inlemek ister.
Ne vardiya saati ne nöbet saati ne eve gitme saati kalmıştır şimdi. Rejim iki nüfusu kaybetmiştir.
Bu yüzdendir işte, rejimin, iktidarın bedenle bu denli ilgisi.
Yönetmek neredeyse tümden tekil insan bedeninin ölmeye, öldürmeye, şöyle değil böyle örtünmeye, şununla değil bununla sevişmeye zorlanmasına dönüşür.
İnsanın tümden müstehcenleştirilmesiyle bütün politika, bedenin tahakkümüne, özgürlük potansiyellerinin durdurulmasına dönüşür.
İnsan kendi bedeni üzerinden kendine düşman edildikçe, iktidara, despot yönetimlere dost olur.
Kendi bedeni üzerinden kendine yabancılaştırılan insan, iktidarların, despot yönetimlerin iyi tanıdığı bir kullanım malzemesine, bir araca dönüşür.
Bedeninin tekinsizliği karşısında korkuya ve suçluluk duygusuna kapılan insan, iktidarlardan ve despot yönetimlerden af diler, sığınır.
İktidar, onu sakinleştirecektir: “Dert etme. Korkma. O beden senin değil. Benim.”
İnsan, bedenini faşizme teslim eder. Arkadan ruhu da gelecektir.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa