2 Aralık 2012

Putin gelirken işler güçler!

Son iki ay içinde Türkiye’ye gelmeyi iki kez erteleyen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, bugün Türkiye’ye geliyor.
Putin’in gelmesiyle ilgili son haberlerle birlikte, Türkiye’nin şimdi de ABD’den patriotlardan daha etkin olan Terminal Safhası Yüksek İrtifa Hava Savunma (THAAD) füzeleri istediği haberleri düştü basına.
Patriotlardan rahatsızlığını anında ifade eden Rusya’nın; bu yeni silah talebinden ve Türkiye’nin uzunca bir aradan sonra, şimdi yeniden hızla silahlanan ülkeler kategorisine girmiş olmasından (yakında Türkiye’nin nükleer silah ve uçak gemisi gibi silahlara sahip olmak istemesi de sürpriz sayılmaz) rahatsızlık duymaması beklenemez.
Putin’in ziyareti işte bu bir yandan Türkiye’nin Rusya’yı da rahatsız eden silahlanmasını artırdığı, öte yandan da Türkiye’nin ABD’nin ve batı emperyalizminin ileri karakolu olarak Rusya’yla karşı karşıya geldiği bir döneme rastlaması bakımından ilginçlik arz ediyor.    
Kuşkusuz ki, Rusya-Türkiye ilişkileri ekonomik bakımdan, tarihte olmadığı kadar canlı döneminden geçiyor.
Rusya, Türkiye için 12 milyar dolara varan inşaat işleri aldığı, petrol ve doğalgaz ithalatının yüzde 50’sinden fazlasını sağladığı, Türkiye’ye en çok turistin geldiği, nükleer santrallerinin Rusya tarafından kurulması için 30 milyar dolara ulaşan anlaşmaların yapıldığı, ... bir ülke. Ve dahası; Nabucco, Güney Akım, Bakü-Ceyhan boru hatları üstünden rekabet içinde olmalarına karşın, iki ülke arasındaki ticaret hacminin 100 milyar dolara varması için girişimlerin olduğu bir dönemden geçiliyor.
Türkiye-Rusya siyasi-diplomatik ilişkilerinde ise tam tersi doğrultuda gelişmeler var. Türkiye batı emperyalizminin Ortadoğu’daki en sadık müttefiki ve ileri karakolu rolünü üstlenmedeki hevesi, “yeni Osmanlıcı” hayalleriyle, Rusya’nın bölgedeki girişimlerine karşı da bir barikat, batı emperyalizminin de koçbaşı olarak Rusya’yla karşı karşıya gelmiş bulunmaktadır. Çünkü Türkiye son birkaç yıl içinde, geleneksel NATO ülkesi olmasının ötesine geçerek; Kürecik’i yeni Füze kalkanı radarlarının üssü yapıp, topraklarına patriotlar yerleştiren, NATO’nun Müttefik Kuvvetler Kara Kuvvetleri Komutanlığı Karargahı’nın İzmir’e gelmesine kucak açan, Suriye, Irak ve İran’la hesaplaşmaya girerek batı emperyalizminin Rusya’yı güneyden kuşatma stratejisine öncülük rolü üslenen bir bölge ülkesi olarak Rusya’yla özel olarak da karşı karşıya bir ülke konumuna gelmiştir.
Putin’in Türkiye ziyaretini, işte bu hızla büyüyen ekonomik ilişkiler ve siyasi bakımdan giderek artan ve derinleşen gerilim belirleyecektir.
Muhtemeldir ki, Putin’in ziyareti arkasından yapılacak resmi açıklamalar, özellikle milyar dolarlık anlaşmalar ve imzalardan söz edilip Rusya-Türkiye ilişkilerinin “tıkırında” olduğu havası verilecektir. Dış politikası konusunda çok geniş kesimlerden eleştiriler alan AKP Hükümeti’nin buna ihtiyacı var çünkü.
Ancak, iki ülke arasındaki ilişkilerin seyrine daha geniş bir perspektiften bakanlar, iki ülke arasındaki ilişkilerin batı emperyalizmiyle Rusya’nın Ortadoğu’daki karşı karşıya gelmelerinin dozuna bağlı olarak hızla gerginleşecek tüm unsurları taşıdığını görmektedirler. İki ülkenin Suriye üstünden karşı karşıya gelmesinde görüldüğü gibi, Türkiye-Rusya ilişkileri, siyasi bakımdan ele alındığında derinliği olmayan, her an gerilip karşı karşıya gelmeye son derece müsait bir zeminde seyretmektedir.
İki ülke arasında azımsanmayacak bir büyüklüğe ulaşan ekonomik ilişkiler her ne kadar çok daha sağlam görünüyorsa da bölgedeki hassasiyetler dikkate alındığında, siyasi gerilimin artmasının zaman içinde ekonomik ilişkileri de zora sokacak bir karakter taşıdığı ortadadır.
Elbette ki, iki ülkenin bölgedeki önemleri dikkate alındığında Putin’in ziyareti önemlidir ama nerdeyse hiçbir önemli bölge sorununa yeni bir çözüm getiren ziyaret olmayacağı da şimdiden bellidir. Zaten iki ay içinde iki kez ertelenmiş olması da bu ziyaretten kimsenin pek yeni bir şey beklemediğinin kanıtıdır.

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Onaylamadığımız taslağı masaya koymayın’

‘Onaylamadığımız taslağı masaya koymayın’

Toplu sözleşme sürecinde olan kamu işçilerinin, Türk-İş ve Hak-İş yöneticilerinin üzerinde anlaştığı sözleşme taslağının kendilerinden gizlenmesine tepkisi büyüyor. Bu hafta hükümete sunulması beklenen taslağın onayları alınmadan masaya konmamasını isteyen işçiler, “Biz mücadele etmezsek sözleşmenin sonu belli” diyor.

72 bin 88 TL: Türk-İş’in yoksulluk sınırı

30 bin TL: Kamuda ortalama ücret

58 bin 200 TL: Türk-İş ve Hak-İş’in istediği zamlı ücret

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et