Vakanüvis stratejistler!
Fotoğraf: Envato
Putin-Erdoğan görüşmesi arkasından yapılan basın toplantısında, böyle toplantılarda alışılmış, sorunlara “bodoslama” dalan Erdoğan tarzını göremedik. Beklenmedik biçimde Erdoğan, Suriye, İran gibi sıcak siyasi konulara hemen hiç dokunmadı. Bu toplantıda, sıcak sorunlara değinen Türkiye’nin tutumunu biraz da alaya alarak sertçe de eleştiren Putin oldu.
Sorulan soruları vesile eden Putin, Çehov’dan yaptığı alıntıyla Türkiye’nin patriot almasını, “Piyesin başında sahnede bir silah asılıysa piyesin sonunda mutlaka silah patlar”, “Patriotlar demode füzelerdir. Ama bölgede gerginliği artırıcı, sorunların çözümünü zorlaştırıcı etki yaratır” diyerek, “Patriotları sadece önlem için alıyoruz, komşularımıza karşı tehdit amacı yoktur” biçimindeki komik gerekçeleri de açıkça suçladı.
Ama yandaş medyaya bakarsak; “Suriye’nin avukatı değiliz!” diyen Putin (daha önce de Putin ve Lavrov bu sözü birkaç kez söyledi) “Türk tezi”ne yaklaşmış!
Oysa basın toplantılarında söylenenler ve Başbakan Erdoğan’ın tutumuna bakılırsa, asıl Erdoğan’ın Putin ve Rusya’nın çizgisine yaklaştığı yorumu yapılabilir. Ama elbette gerçeklere daha geniş bir perspektiften bakanlar, bunun da yanlış yorum olacağını bilir.
Kısacası, “Putin Türk tezine yaklaştı” iddiası yandaş basının bir uydurmasıdır!
Benzer bir yorum cambazlığını, İsrail’in Gazze’ye son saldırısı sonrasındaki ateşkes görüşmelerinde de gördük. Erdoğan ve hükümetinin ateşkes görüşmelerinde etkisiz kaldığının üstünü örtmek için yandaş basın olmadık senaryolar yazdı. Yetmedi, Gazzeli kimi yetkililere de “Erdoğan’ın Obama ile telefon görüşmeleri olmasaydı; bu anlaşma olmazdı” gibi komik açıklama bile yaptırdılar. Malum, hükümetin diz dibi gazetecileri, bunları gerçek habermiş gibi alıp büyüttü.
Basın bu AKP Hükümetinin çözümsüzlüğe ittiği sorunlara “masa başı çözüm projeleri”, “stratejiler geliştirme” üretmenin en saçmasını ise son günlerde Öcalan, BDP, Kandil arasında ayrılık duvarları çekip, Öcalan’ın kimi söylediklerini dayanak yaparak, “Öcalan’ın dediği gibi,...” diye başlayan cümlelerle Kandil ve BDP’yi suçlayan, Öcalan’ın kendi çözümlerine yakın olduğu propagandasına hız vermeleridir. Başbakanın, bakanların ve AKP sözcülerinin ima ederek söylediklerinden sermaye basınının çok bilmişleri, “Kürt sorununa çözüm stratejisi” imal ediyorlar. Ve BDP‘li yöneticilere yönelik tutuklama kampanyasını, aralıksız sürdürülen askeri operasyonları bölgede sokağa her başını uzatana gaz, cop, suyla saldırmanın gerekçesini de bu Kandil-BDP ile Öcalan arasında ciddi, stratejik bir ayrılık olduğu varsayımına dayandırıyorlar.
Şimdi de “BDP’li milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırma” gayretlerini de aynı masa başında üretilen stratejiye dayandırıyorlar.
Bu bir yandan bakıldığında aynı zamanda aptalca da görülen “BDP, Kandil, Öcalan arasında ayrılık var” varsayımına dayanılarak da sorunun çözümü için adım atılamıyormuş havası yayılıyor. Dahası AKP propagandası, “Kandil ve BDP’yi dışlayıp etkisiz hale getirerek Öcalan’ı güçlendirerek muhatap alıp sorunu çözeceğiz” gibi bir propagandayla Kürt yığınlar içinde yarılma yaratma amaçlı bir propaganda adım adım ilerletiliyor.
Dün de Başbakan Erdoğan, AKP Genel Merkezi’ne taşıdığı Grup Toplantısı’nda Kandil ile BDP’yi aynileştirerek, yalan yanlış suçlamalarla AKP’li vekilleri ikna etmek için esti gürledi.
Politikacılar böyle konuşuyorlar ve bu türden girişimler yapıyorlar ama kimi yandaş gazeteciler bu girişimlere karşı tepkileri bloke etmek için, siyasetçilerin söyleyemediğini (ima ettiğini) “gazeteciliğin imkanlarını” da kullanıp söylüyor, daha da ileri gidip söylenenlerden kendilerine bir strateji oluşturma görevi çıkarıyorlar.
Bu malum gazeteci takımı bir yandan bakınca, eskiden padişahların dizi dibinde olayları not eden, bunu yaparken de padişahın canını sıkmamayı, hatta gönlünü hoş etmeyi görev sayan vakanüvislere benziyorlar. Ama olayların kırıntılarından strateji geliştirme görevi üslendiklerine bakınca vakanüvislere haksızlık etmekten de çekiniyor insan.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00