07 Aralık 2012 11:12

Eşelemek ve üç yazar

Eşelemek ve üç yazar

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İsveçlilerin çok sevdiğim bir atasözleri var; “bulunduğun yeri eşele” diye. Bu atasözü içinde çok derin anlamlar barındırır. Bu eşelemekten maksat sözlük anlamındaki “eşeleme” değil, inceleme, araştırmadır. Kuşkusuz insanlar yarınlarını daha güzel kılmak için yaşadıkları yeri ve orada kendinden önce yaşananları öğrenmelidir. Özellikle de kültürel anlamda.
Fakat yaşadığımız coğrafya da bu güzel atasözü maalesef yaşam alanı bulamamış. Kimse kapısının önünü eşelemeyi bir gereklilik, bir ihtiyaç olarak görmediği için tarih çoğu kez tekerrür etmiştir. Diğer yandan daha aydınlık ve daha yaşanılır bir toplum yolunda bizden önce çekilen acılar, üretilen değerler eski de kalmış bizim enerjimize bir katkıları olmamıştır. Hele adına değişim denilen bu ne olduğu belli olmayan ucube tüketim çılgınlığı bizi ve enerjimizi tükettiği gibi kendi coğrafyamıza ve bu coğrafyada üretilen değerlere de hepten yabancılaştırmıştır.
Bu yıl yapılan Feqiyê Teyran Festîvalî’nde bir yetkilinin tam da buna parmak basarak ve bir nevi günah çıkararak “Şayet Yunus Emre ile beraber Feqiyê Teyran’ıda çocuklarımıza öğretmiş olsaydık bu gün yaşanan olumsuzlukları yaşamıyor olacaktık” sözü de bulunduğumuz yeri ivedi olarak ve bütün yönleriyle incelemeye, araştırmaya, tanımaya ve bu değerleri hızla topluma özümsetmeye ne kadar ihtiyaç duyulduğunun da göstergesidir.
İşte ben de bu köşem de hafta da bir “bulunduğum yeri eşelemek”le tanıdığım, farkına vardığım, öğrendiğim değerleri siz sevgili okuyucularımla paylaşacağım. Yıllardır varlığı yok sayılan, ya da hor görülen, küçümsenen ve “eşelenmesine” tahammül edilmeyen Kürtçe edebiyatın değerleriyle tanıştıracağım. Eminim siz bu değerleri tanıdıkça hayata bakışınız daha da olumlanacak, sanatsal zevkiniz göverecek, yüreğinizdeki sevgi ve dostluk pınarları daha da coşkuyla akacaktır.
Bu sonbahar Kürtçe edebiyata özellikle de şiire büyük haksızlıklar yaptı. Ömrünü bir halkın sürekli ve acımasızca değerlerini toprağa gömen ve günyüzüne çıkmasına izin vermeyenlere koşut üç değerli şairi aramızdan aldı; Abdurrahman Durre, Arjen Arî ve Arşevê Oskan. Onlar ki yüreklerini kalem beyinlerini kağıt yapmış, bu acılı coğrafyada barışı, kardeşliği ve yaşamı savunmuşlardı. Bu uğur da kurşunlamış, içeri tıkılmış, yerinden yurdundan göç etmek zorunda bırakılmış, yaban ellerde memleket hasretiyle yanıp kavrulmuşlardı. Ama yaşananlara inat hep “hayatı yeniden üretmeye” gönül verdiler.
Abdurrahman Durre 82 yaşında bu hayata veda ederken ardında on iki eser bıraktı. Dil üzerine çalışmaları yanında, şiir ve araştırma kitapları hazırladı. İlerici kurum ve kuruluşlarda görev aldı. Dini hurafeler ve din istismarı üzerine yazılar yazdı. Ehmedê Xanî’nin diwanının tefferuatlı şerhini yazdı.
Arşevê Oskan, en üretken çağında ne yazık ki bizi yalnız bırakarak gitti. Yaşamı boyunca kendi dilinde aşkı, özgürlüğü, özlemi ve barışı dillendirdi. Onun şiirleri sevdalı genç kızların kanaviçelere işlediği gül kokusu ve özlemi tadındadır. O, “ben yüreğinin kıpırtılarını/eşitliğin sevgisinde şaşırtmak istedim/yıldızsız ve karanlık geceler de” keza “ey ülkesini yitirmiş sevgilim/şiirim, sana ekmek ve şarab olmaz/ama ekmek ve şarabın için yüreğini kurban eder” diyecek kadar içten ve insancadır.
Arjen Arî, yakın tarihin ülkemizdeki yaşananlarını destansı bir dille şiirlerinde işledi. Umudun, direnmenin gür sesi oldu. Kürtçe sözlü edebiyatın ve geleneğin tüm olanaklarını çağdaş şiire taşıdı ve onu yeniden sentezledi. Aşk, özgürlük ve umud hep birer yoldaş olarak şiirine eşlik etti. Yaşamı boyunca Ehmedê Xanî’nin “Bilim gözü ile görün duygu gözü ile sevin” sözüne sadık kaldı.
Kuşkusuz bu üç çağdaş ozanı bir gazete yazısına sığdırmak mümkün değil. Ama bir iki satırlık da olsa onlardan söz etmek ve size hatırlatmak istedim. Gerisini siz “eşeleyin.”
Ruhları şad olsun!

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa