Bölge halkını gözden çıkarmış olmalı
Başbakan PKK’yi, BDP’yi eleştirirken, “Hayır bölge halkını kastetmiyoruz. Onlar bizim has vatandaşlarımız” filan derdi. Ama son günlerde Başbakan, bırakalım BDP ve PKK eleştirisi yaparken vatandaşı ayırmamayı, doğrudan bölge halkını da hedef alarak konuşmaya başladı.
AKP Genel Merkez binasında yaptığı ve basına kapalı grup toplantısında, “BDP’li vekillerin dokunulmazlıkları”yla ilgili bölge halkının hassasiyetlerine işaret eden AKP’li vekilleri, “Türkiye’nin sadece doğusu yok batısı da var” diye azarlayarak bölge halkının hassasiyetlerini dikkate almayacağını gösteren Başbakan, iki gün sonra bu tutumunu daha da ileri götürdü.
Geçtiğimiz perşembe günü partisinin Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında konuşan Başbakan Erdoğan, daha da somut söylersek bölge halkını kastederek, “Batıda olup da sende olmayan ne var?” diye sordu!
Tabii Başbakan bunu bir “soru” gibi söylüyor ama soru sormuyor aslında. Tersine Başbakan Erdoğan, Kürtlere, “Batıda ne varsa sende de var daha ne istiyorsun!” diyor.
Ama, o keskin siyasi bilinciyle bölge halkı da, Başbakanın bu yaklaşımına, onun soru sorduğunu varsayarak yanıt veriyor. Dün bizim gazetede bölgeden vatandaşlar; “Cenazelerimize bile polis saldırıyor. Binlerce Kürt, siyasi nedenlerle ve Kürtlerin haklarını talep ettikleri için hapiste”, “Fabrika yok, iş yok”, “Başbakan sözlerini tutmadı, bizi sürekli aşağılıyor”, “Anadilde eğitim hakkı, özerklik, demokrasi talebimiz var” “Türklerle eşit olmak istiyoruz”... diye “yoklarını sayarak” yanıt veriyor.
Bir dönem önce Başbakan hak talebinde olan, kendine karşı siyasi bir mihraktan siyaset yapan Kürtlere pek sıcak bakmazdı, ama son dönemde artık, kıyısından köşesinden gerçeği söylemek isteyen kendi partililerinden de hoşlanmaz oldu.
“BDP’li vekillerin dokunmazlığının kaldırılmasının bölgede hiç iyi karşılanmayacağını” söyleyen Kürt vekilleri, “Hizaya gelin yoksa sizinle birlikte yürüyemeyiz ha!” diye tehdit eden Başbakan, “Bölgede dindar Kürtler de BDP’ye oy veriyor” diyen, hükümetin Kürt sorununu çözümüne dair politikalarına eleştirel yaklaşan AKP İl Başkanı Halit Advan’ı da “Benim böyle il başkanına ihtiyacım yok” diyerek görevinden alarak, bırakılım BDP’yi, PKK’yi, bırakalım hükümeti şu ya da bu nedenle eleştiren Kürtleri, kendi partisinin bölge yöneticilerinin gerçeği kıyısından köşesinden söylemesine bile tahammülünün kalmadığını gösterdi.
“Türkiye’nin batısında da var” diyerek Kürtlerin hassasiyetlerini çok umursamayacağını söyleyen Erdoğan, “Batıda olup da sende olmayan ne var” derken de artık Kürtlerin bir sorununun kalmadığını ilan etmektedir.
Daha önce, örneğin 2009 ve 2010’da “Türkiye’nin en büyük sorunu Kürt sorunudur ve iktidarı kaybetme pahasına da olsa bu sorunu çözeceğiz” diye kürsüleri yumruklayan Başbakan, 2011’den beri “Kürt sorunu kalmamıştır, bunu çözdük ama birer birer Kürt vatandaşlarımızın sorunları vardır” diyerek Kürt sorununu “bireysel haklara” indirgemişti. Başbakan son geldiği aşamada artık, “Batıda ne var da sende yok!” diye Kürt vatandaşlarının sorunları olduğu aşamanın da geçildiğini söylemiş olmaktadır.
Bu MHP’nin, Devlet Bahçeli’nin, aşırı ulusalcı çevrelerin, kendilerine Ergenekoncu diyen odakların çizgisidir.
Aslına bakılırsa bunun şaşırtıcı yanı yoktur. Çünkü Başbakan uzunca bir zamandan beri adım adım aşırı ulusalcı bir çizgiye kayan bir yol izliyordu. Bugün artık bu yolu yeterince kat ettiği için de artık onun ulusalcı, hatta aşırı ulusalcı tutumu gözle görülür hale gelmiştir. Ki, bu yolda artık bölge halkını, Kürtleri gözden çıkaracak kadar ilerlediği gözlenmektedir.
Başbakanın arka arkaya söylediklerinden çıkan gerçek budur.
GÜNÜNYAZILARI
EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Onaylamadığımız taslağı masaya koymayın’
Toplu sözleşme sürecinde olan kamu işçilerinin, Türk-İş ve Hak-İş yöneticilerinin üzerinde anlaştığı sözleşme taslağının kendilerinden gizlenmesine tepkisi büyüyor. Bu hafta hükümete sunulması beklenen taslağın onayları alınmadan masaya konmamasını isteyen işçiler, “Biz mücadele etmezsek sözleşmenin sonu belli” diyor.
72 bin 88 TL: Türk-İş’in yoksulluk sınırı
30 bin TL: Kamuda ortalama ücret
58 bin 200 TL: Türk-İş ve Hak-İş’in istediği zamlı ücret

İktisat Bölümünde antidemokratik karar geri çekildi

Boşanmak isteyen kadınlar yoksulluk ve şiddetle cenderesinde

Tire Çayırlı köylüleri şantiyeye dayandı: Hep zenginleri mi koruyacaksınız?

Evrensel'i Takip Et