Hak aramanın önüne bir engel daha!
Fotoğraf: Envato
Son 10 yıl içinde basın ve siyaset gündemine sıkça geldi “ombudsmanlık” tartışması. Sorun yıllardır, hani bir “ombudsmanımız” olsa, ne idarenin partizanlığı, ne yargının vicdan sızlatan adaletsizlikleri olacakmış gibi tartışılmıştır.
Bu tartışmaların esasında; “Eğer İsveç, Norveç gibi ülkelerde demokrasi bu kadar gelişkinse, İsveç Kralı Demirbaş Şarl’ın (1682-1718) günümüzden 300 yıl önce İsveç’e ombudsmanlığı kurmasındandır” deniyordu. Kimisi meşrebine göre daha da ileri gidip, “Bu Demirbaş Şarl, bize de yabancı değildir. Ruslara yenilince Osmanlı’ya sığınmış, İstanbul’da da bir süre yaşamış, hatta tuvalet, banyo gibi ‘Osmanlı icadı’ alışkanlıkları da o Avrupa’ya götürmüştür. Zaten ombudsmanlığı da ‘Kadılık’tan kalkarak akıl etmiştir!” gibi bağlar kuruyordu.
İşte bu ombudsmanlık, Türkçe’ye “kamu denetçiliği” olarak ve daha kuruluşunda, Şark usulü numaralarla, AKP’nin tipik her şeyi ve her kurumu kendi uzantısı yapma partizanlığı ile malul olarak getirildi.
Nitekim ülkenin ilk kamu başdenetçisi, hiç kimsenin itiraz edemeyeceği kadar temiz bir geçmişe sahip, herkesin, “Evet bu kişi; çağdaş hukuk normlarını gözetir ve vicdanlı bir kişi olarak davranır” demesi gereken bir kişi olması gerekirken, sanki tam tersi söylensin dercesine, Hrant Dink’in katline giden yolu açan cezanın verilmesinde bu karar doğrultusunda oy kullanmış, AKP ile yakınlığı bilinen Mehmet Nihat Ömeroğlu, “Kamu Başdenetçisi” olarak seçilmiştir.
AKP’yi bu da kesmemiş olmalı ki; başdenetçinin yardımcısı olacak beş kişiden dördü ise bir partiye üye olmadıklarını gösterir belge vermeden seçilmişlerdir. Belgeyi veren zat da ağustosta AKP’den istifa etmiş bir kişidir. Diğer dört kişinin üçü eski AKP milletvekili ve dahası birisi eski AKP Kadın Kolları Merkez Yönetim Kurulu Üyesi diğeri de hem eski AKP Milletvekili hem de AKP kurucusudur.
Görevi dikkate alındığında “ombudsman” için olmazsa olmaz özellikler şöyle belirtiliyor:
1-) Ombudsman, idari eylem ve işleri inceler.
2-) Ombudsmanlık bağımsız bir idari organdır, vesayet altında olamaz.
3-)Kararları ilke olarak bağlayıcı değildir.
İdari eylemleri denetlerken gücünü bağımsız olmasından ve kamuoyundaki saygınlığından alacak böyle bir kurumun başına, iktidarın önde gelenlerini ve geçmişi “şaibeli” kişileri atarsanız idari kararları denetlemesi mümkün olabilir mi?
Bu yüzden de bu kurulun yapacağı her denetimin, alacağı her kararın tartışmalı olacağını şimdiden söyleyebiliriz.
Şu açık ki AKP Hükümeti, belki de gerçekten idari kararları denetleyecek bir kurum olarak oluşturulsa, yurttaşların hak arama çabalarına yanıt verebilecek bir kurumu daha baştan tamamen partizan amaçlarla oluşturarak, ölü doğmasını sağlamıştır. Böylece aslında halkın hak arama mücadelesinin önüne bir engel daha dikilmiştir.
Yazıyı bu köşede de daha önce bir vesileyle yayınlanmış bir öyküyle tamamlayalım:
Bir AKP’li vekille muhalif bir vekil, Anayasa Mahkemesi’ne seçilecek üyelerin çoğunun Meclis tarafından seçilmesini tartışmaktadır.
Muhalif vekil, böyle olmasına itiraz ediyor. Ve Meclis tarafından da seçilse Anayasa Mahkemesi’nin bağımsız davranmayacağını söylüyor. AKP’li vekil üste çıkacak olmanın büyük hevesiyle atağını yapıyor. “O çok demokrat gördüğünüz Norveç’te Anayasa Mahkemesi üyelerini Kral seçiyor!
Muhalif vekil lafı gediğine koyuyor: Bizde de Norveç Kralı seçse bir itirazım olmazdı!
Elbette itiraz, kralın kişiliği ya da Meclis’in manevi şahsiyeti ilgili değil. Seçici gücün partizanca davranmasıyla ilgili.
Bu olmuş hikaye dün Anayasa Mahkemesi, HSYK gibi kurumlara yapılan seçimde bugün de ”kamu denetçiliği” seçimindeki partizanlığa “cuk oturmakta”dır.
“Meclis seçiyor, Meclisi de halk seçiyor, o zaman kamu denetçisini halk seçiyor” demek, Aristo’yu bile mezarında ters döndüren mantığı AKP ve hükümeti, halka karşı bir silaha dönüştürmüştür.
AKP, ayağının altındaki toprağın kaymaya başladığını hissettiğinden beri “ne kadar kadrolaşırsam kâr” ilkesiyle çalışmaktadır.
Hak ve adalet mi, demokrasi mi?
Hak getire!
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00