Nikomedia'dan Amed, Amed'den Nikomedia
Asker darbesinin 32. yıldönümünde PKK ve PAJK’lı tutsakların siyasal taleplerle başlattığı, 5 Kasım’da 10 bin tutsağın, 10 Kasım’da da BDP’li milletvekillerinin bir bölümünün katıldığı açlık grevleri Abdullah Öcalan’ın çağrısıyla, 18 Kasım’da sonlandırıldı. Başladığında ve sürerken ki kaygılarımız olası ölümlerdi. Sonlandığında kaygılarımız bitmedi. Kaygılarımız, ‘Tedavi süreçleri uygun-doğru yapılabilecek mi, tedavi aşamasındaki olası hatalardan kaynaklı sorunlar yaşanacak mı’ sorularıyla devam etti.
Kocaeli Üniversitesi’nden bir grup öğretim üyesi ilk dönem kaygılarımız üzerinden 24 Kasım’da Amed’e gitmeyi planlamıştık. Dışarıdaki hapishanenin açlık grevcilerini görmek, devletin askıya aldığı siyasetin araçlarına yeniden işlerlik kazandırabilmenin yolunu yordamını konuşmak, Kürt olmayanların da seslerini duyduğunu, seslerimizi birleştirmek isteğimizi paylaşmak için. Açlık grevleri sonlandırılınca kaygılarımız tükenmedi, biçim değiştirdi. O nedenle programımızı değiştirmeden, yalnızca grubumuz biraz küçülerek gittik Amed’e. Bağlar Belediye Başkanı Yüksel Baran, Sur Belediye Başkanı Abdullah Demirbaş, Kayapınar Belediye Başkanı Zülküf Karatekin tutsak olduğu için Vekili Mahmut Dağ ile BDP il yöneticileri tarafından karşılandık. ‘Nikomedia’dan’ Amed’i nasıl gördüğümüzü anlattık, Amed’den ‘Nikomedia’nın nasıl göründüğünü sorduk. Her türlü zora, şiddete, mağduriyete rağmen hepimiz için olan “Demokratik Cumhuriyet” sevdalarını kararlılıkla dile getirdiler. Umutlular. Siyaset yapmak için inatla direnmelerine karşın yorulmak üzereler.
Bununla birlikte, siyaset hâlâ AKP’nin askısında. AKP Devleti, nihai hedeflerinin “Bağımsız Kürdistan” olduğunu bilmesine karşın, hem yurtdışından getirdiği sözüm ona Kürt aydınlardan hem de Kuzey Irak Özerk Kürt Bölgesi Başkanı Barzani’den medet umuyor. “Acaba birilerini kışkırtıp içlerinde bir çatlak yaratabilir miyim” hedefiyle. Oysa söz konusu aktörler üzerinden bu siyasi yapı ve örgütlülüğü karşısında beklediği sonucu alamayacağını çocuklar bile biliyor artık. Bir ‘gör(e)meyen’ AKP Devleti ile Recep Bey. Ancak göstermeliyiz, görmeliler.
Bu toprakların Kürt siyasetçileri bir yandan barış, kardeşlik, eşitlik, özgürlük hedefini yaşama geçirmek için emek harcarken, bir yandan da öğrenmeye devam ettiklerini açık yüreklilikle paylaşabiliyorlar. Sur Belediyesi, hemşerilerinin kentteki tarihi ve kültürel mekânları tanımaları için kendi anadilinde Kürtçe ve resmi dilde, Türkçe broşür çıkartmış. Ne Belediye ne de şehir bölünmüş. Ancak, gelen serzenişlerden sonra, dedelerinin, babalarının dostlarını, komşularını Amed’in kadim halkları Ermenileri, Süryanileri, Arapları unuttuklarını fark etmişler. Kendileri için talep ettiklerini kendilerinden çok daha az sayıda olsalar da başkaları için de ikiletmeden, ötekileştirmeden toplumsal hak olarak görmek ve uygulamak gerektiğini anımsamışlar. Broşürün komşularının anadillerindekini de hazırlamışlar. Hâlâ bölünen yok. Aksine zenginliğe, kardeşliğe tanık olduk.
Bu ülkenin kurucularının torunları birbirlerini öldürmesinler. Emperyalistlere karşı omuz omuza kazandıkları zafer günlerindeki, kuruluştaki eşitlikçi, duygudaşlıklı günlerin atmosferini geliştirerek yeniden oluşturma hedefiyle, müzakereler başlasın, silahları susturarak, siyaseti konuşturarak başlayalım.
Başlayalım ki toplumsal haklar temelinde şartlarda eşitlik sağlanarak kurulacak Demokratik Cumhuriyet ilk durağımız olsun. Sonra dünyanın kendisi dışında her şeyin yaratıcısı insanın ve emeğinin özgürleşeceği, sömürünün sonlanacağı sonuçta eşitliğin sağlanacağı Sosyalist Türkiye’yi yine hep birlikte kurmak için yola devam edelim.
Biz barışı, yoldaşı, dostu, siyaseti, demokrasiyi, sosyalizmi, o’nu ... özledik. Özlemimizin gereğini yapacağımıza, ne pahasına olursa olsun yapacağımıza karar vermeliyiz. Kimseye, hiçbir şeye teslim olmayacağımıza da.
EVRENSEL'İNMANŞETİ

Metal tokat
Renault işçileri, yaşadıkları sorunlar karşısında patronların yanında duran şube yönetimine karşı harekete geçti: Delege sayısının 3 katı aday çıktı, seçimlere katılım rekoru kırıldı, şubenin belirlediği adaylar geride kaldı. 200 bin metal işçisini ilgilendiren MESS grup sözleşmesi öncesi Metal Fırtına’nın amiral gemisi Renault’da yapılan seçimler sendikal bürokrasiye tokat oldu.

8 Mart’tan notlar: Mücadele yılının başlangıcı

Taleplerimiz karşılanmazsa yurt ücreti de yok

Palyatif topluma karşı: Başpınar’da acının kolektif direnişi

Evrensel'i Takip Et