11 Aralık 2012 12:58

Sistematik saldırı dönemi

Sistematik saldırı dönemi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Başbakan Erdoğan, AKP’nin sözcüleri ve yandaş basın, son aylarda her vesileyle, “ecdat” ve “ecdadın değerlerine sahip çıkma” tartışmasını öne çıkarıyor.
Onlara göre olumlu anlamda insanlık tarihi, “ecdat” ve onların yaptıkları, yarattıklarıyla başlayıp, onlarla bitiyor.
Bu elbette AKP ile başlamış bir tutum değil. Kökleri derinde. Nitekim, uzunca bir zamandan beri, ileri kültürün dayanağı olan eserlere yönelik olarak kaba, “kendiliğinden” ideolojik ve fiili saldırılar hep olmuştur. Ancak son yıllarda AKP’nin “özgüveninin artmasına” da paralel olarak bu saldırılar sistematikleşmiştir.
Allianoi’nin yeniden toprak altına gömülmesi, İnsanlık Anıtı’nın Başbakanın emriyle yıkılması, İstanbul Şehir Tiyatrolarının ve Devlet Tiyatrolarının repertuvarlarına, sanatçıların haklarına ve yönetimlerine  müdahale edilmesi, “Muhteşem Yüzyıl” dizisinin kaldırılması için bir kampanya başlatılması ve Başbakanın bizzat savcıları göreve çağırması, ... yetinilmeyip bir AKP’li vekilin eliyle “Ecdadı Koruma Kanunu” denebilecek, her tür sanat faaliyeti ve basın üstünde sansür yasası sayılacak bir yasa teklifinin Meclise sunulmuş olması, ileri sanat ve kültür değerlerine karşı saldırıların bizzat iktidar eliyle yönetilen sistematik bir karaktere büründüğünün açık göstergeleridir.
Yine önceki gün gazetemize “Antik kent üstü süpermarket” haberiyle manşet olan tarihi eserlerin kâr ve rant uğruna yağma edilmesi, İslam-Türk öncesi Antik kültüre nasıl bakıldığının bir ifadesidir.
“Anadolu kültürü ve değerleri” denince; binlerce yıldır bu topraklar üstünden gelmiş geçmiş (Hititler, Urartular, Kürtler, Ermeniler, Rumlar, Türkler, Süryaniler, ...) bütün halkların oluşturduğu kültürlerden, her tür inanç ve sanat faaliyetlerinden sentezlenip gelen insanlığın ileri kültürüne katılan insani değerler, çağını aşıp gelen sanat eserleri  anlaşılır. Ve AKP’nin “ecdat kültürü”, “ecdat değerleri” diye ayırmaya çalıştığı değerlerin halkçı bir karaktere sahip olanları, zamanlarını aşan sanat yapıtları gibi eserler de buna dahildir.
Ne var ki, AKP ve geleneği, kültürü; sanatı, toplumsal yaşamın değerlerinin tarihini 1071 Malazgirt Savaşı’yla başlatarak, dolayısıyla bugün Türkiye toplumunun dayanacağı değerleri de sadece Selçuklu, Osmanlı, İslam ve Türk-İslam kültür ve değerlerine indirgeyerek kendisini olağanüstü dar bir alana hapsetmektedir. Böyle olunca da elinde sadece din, onunla sıkı sıkıya bağladığı milliyetçilik ve sığ bir “Osmanlıcılık” kalmaktadır. Onun içindir ki ne AKP anlayışının en gerilere uzanan tarihi içinde ne de bugün devri AKP’de “muhafazakar kültür” oluşturma, “muhafazakar sanat” geliştirmede hiçbir adım atılamadığı gibi bu doğrultudaki girişimleri sadece hayal kırıklığı yaratabilmiştir.
Düşünün; dönemi simgeleyecek bir “eser” olarak Çamlıca’ya dikilecek cami için bile bula bula Sultanahmet Cami’nin “tıpkı kopyası” bulunabilmiştir!
Bu kadar yani!
Ve aynı nedenlerle de bu muhafazakar kültür camiası, “muhafazakar kültür oluşturmak” için umutsuzluk deryasında debelenmektedir.
Burada belirtelim ki Erdoğan ve takipçilerinin, 1071’de başlayan tarihleri, Maya takviminin, 2012 21 Aralığı’nda bitirmesi gibi 2071’de bitiyor. Nitekim tarihi 1071’le başlatan AKP ve onun “kadim lideri” Tayyip Erdoğan, tarihin sonunu da 2071 olarak belirlemiştir. 2023 hedeflerinin 2071’e revize edilmesinde İslamcı ve Türk-İslam sentezci yaklaşım konusunda varılan “aşama” önemli olmuştur dersek yanlış olmaz.
AKP’nin giriştiği “muhafazakar kültür imal etme” gayretlerinin açmazı ve içinden geçtikleri kültürel bunalımın başlıca nedenlerinden birisi de budur.
Böyle labirente giren ülkeler ve yönetimlerin hiçbiri bu labirentten çıkamamış, niyetleri farklı olsa da bir yanıyla totalitarizme öte yanıyla marjinalleşmeyle sonuçlanan bir yola girmiş, faturası da ülkelere, halklara çıkmıştır.

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa