18 Nisan 2011

Ülkeyi nasıl bir zihniyet yönetiyor?

Başbakan Erdoğan, işçiye, emekçiye saldırı için bu sefer Memur Sen’in 4. Olağan Genel Kurulu kürsüsünü kullandı. Başbakan, her tür ölçü ve izanı aşarak, “Grev diyen deli gömleği giysin!” diye buyurdu!

Bu sözlerin kamu emekçilerinin en büyük sendikal konfederasyonu olmakla övünen bir konfederasyonunun kürsüsünden söylenmiş olması, elbette öncelikle “Bu nasıl sendika konfederasyonuymuş ki emekçinin iki yüz yıllık haklarını başbakan onların kürsüsünden delilik olarak ilan ediyor?​” sorusunu akla getirse de “söyleyen”in ülkenin başbakanı sıfatını taşıyor olması tartışmayı orada bırakmıyor. Hatta Memur Sen’in bugüne kadar izlediği “diyalogcu sendikacılık” çizgisi dikkate alındığında, Memur Sen için bir şey söylemeyi gereksiz kılıyor. Çünkü Memur Sen bu konuda çoktan beri “sözün bittiği yerde”dir. Ve Memur Sen’in yöneticilerine Başbakanın kürsüden övgüler yapması yetip artmaktadır bile. Nitekim Başbakan Erdoğan’ın, vekil olmak isteyen Memur Sen Başkanı’na, “Sen bir dönem daha orda dur; sana ihtiyacımız var” dediği söylenmektedir ki; bu bile Memur Sen’e hangi görevin verildiğini göstermektedir. (*)

Memur Sen’in yöneticileri için artık denecek bir şey kalmamıştır ama yüz binlerce Memur Sen üyesi kamu emekçisi için söylenecek şeyler vardır. Böyle bir çatı altında olmayı Memur Sen’e bağlı sendikalara üye kamu emekçileri içlerine sindirmeye devam edecekler midir; ederlerse, maaşlarından, baskılardan, esnek çalıma uygulamalarından, “torba yasa”dan çıkanlardan, adaletsizliklerden söz etme hakları olabilir mi, bu konuyu düşünmeli;  aralarında tartışmalıdırlar artık.

Başbakan’ın, “Grev isteyen deli gömleği giysin” dediği konuşmasına gelince şunu söyleyebiliriz ki, hiçbir ülkenin az çok demokratik koşullar içinde iktidara gelmiş Başbakanının edebileceği bir laf değildir bu. Bırakalım işçinin, kamu emekçisinin az çok demokrasinin olduğu bir ülkede böyle aşağılanmasını, grev hakkı, sınırlamaktan dahi söz edilemeyecek bir haktır. Belki burada sadece, Erdoğan’ın “pek yakın dostu” ve yaptığı işler, söylediği sözlerle, sıkça her aklı başında insana “delinin zoruna bak” dedirtecek bir çizgi izleyen İtalyan Başbakanı Berlusconi istisna teşkil edebilir. Ama o da az çok demokrat, az çok insan hakkından, emeğin hakkından söz edildiği bir yerde referans olacak bir kişilik değildir.

Elbette Başbakan kürsüsünü bulmuşken sadece grevi delilik olarak nitelemekle yetinmiyor; tıpkı Kürtlere “iyi bir Kürt”ün, Alevilere “iyi bir Alevi”nin nasıl olmasını tarif ettiği gibi, sendikalar için de yeni bir biçim ve rol tarif ediyor. Şöyle diyor Başbakan Erdoğan; “Bugünün dünyasında sendikacılık, kırmakla, dökmekle, eylemle, grevle özdeşleşen bir yapı asla sergileyemez. Onlar ideolojinin deli gömleğini giymiş zihniyetlerdir. Onlar cam, çerçeve, çevredeki esnafı, herkesi dilhun ettikleri zaman, kan gördükleri zaman rahatlayan zihniyetlerdir. Hak mücadelesi olacak... Ama hak mücadelesi, artık bir sınıf mücadelesi anlayışıyla değil yeni bir yaklaşımla ortaya konmak zorundadır.”

Ve başbakan açıkça söylediği gibi “sınıf mücadelesini” de lanetlemekte, ama kendisi, sendikacılığı böyle bir masa başında patronlarla ya da hükümet erkânıyla aldım verdim pazarlığına indirgeyerek aslında sermaye açısından çok ciddi bir sınıf mücadelesi yürütmekte; çok açık bir “ideolojik tavır” almaktadır.

Böylece Başbakan, böyle “seçime beş kala” bir zamanda emek, emeğin ve emekçilerin hakları, “nasıl bir dünya özlediğini”  de itiraf ederek, AKP’ye oy veren işçilerin, kamu emekçilerin bir kez daha düşünmeleri konusunda “uyarıcı” olmuştur. Çünkü Başbakan partisinin “seçim beyannamesi”nde yazdıkları, propagandadır, atıp tutmadır ama onun 2023 dünyasının grev hakkının, emekçinin hak mücadelesinin olmadığı bir dünya olduğu kesindir.

Ve bu ülkeyi böyle bir emek düşmanı zihniyet yönetmektedir. Az çok emeğin hakkından yana olanlar, sendikalar, emek örgütleri bunu bilerek davranmak zorundadırlar.

(*) Sözlerine bakarsanız Memur Sen kamu emekçilerine grev hakkın savunmaktadır. Bunu Memur Sen Başkanı Ahmet Gündoğdu önceki gün Başbakanın önünde de tekrarlamıştır. Ancak bunun ciddi bir istem olamadığını Başbakan da bilmektedir. Tersine bugüne kadar Memur Sen’in bu hak talebi için hiçbir ciddi eylemli girişimi de bilinmemektedir. Nitekim bugün manşetimizdeki haberde ihbarcının Memur Sen’e bağlı sendikanın işyeri temsilcisi olması bir rastlantı değildir. 

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

Çayırhan’da çakal sofrası

Çayırhan’da çakal sofrası

AKP iktidarının özelleştirmek istediği Çayırhan Termik Santrali ve maden işletmesinin ‘adrese teslim’ ihalesi bugün gerçekleştirilecek. İşçiler ve kamuoyu özelleştirmeye karşı çıkarken, adrese teslim ihaleye sicili kabarık patronların katılması bekleniyor. Çayırhan’ı yutacak sofrada IC İçtaş, Cengiz, Kolin, Limak, Alagöz, Ciner, Yıldızlar SSS var. Ödenmeyen işçi ücretleri madenin satış fiyatından fazla!

317.36 milyon TL: Yunus Emre Termik Enerji Santralinin son 3 ayda ürettiği elektriğin değeri

204.9 milyon TL: Aynı dönemde 1000 işçinin ortalama ücretlerden patrona 'maliyeti'

0 TL: Şirket 2021, 2022 ve 2023 yıllarında hiç vergi ödemedi

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et