Muhafazakar kapitalist ve Mursi Erdoğan -2
Mısır ve Türkiye, Mursi ve Erdoğan yönetimleri: Müslüman kardeş ya da muhafazakar sağ İslamist ve de Amerikancı iktidarlar. Emperyalizm ile ‘gerdeğe girme’ ürünü, muhafazakar İslamcı ve sözde liberal, sözde demokrat. Meydan-ı Tahrir’de ve bu ülkenin genelinde yaşananlar, Türk iktidarının Mursi nazarındaki “değer”inden başka bir şeye; bu iki “Müslüman kardeş” hükümetin peydahlandıkları zemin ve akıbetleri açısından da, en azından çağrışımda bulunuyor.
Mursi ve sallantıdaki iktidarı, din istismarcılığı ve emperyalizm işbirlikçiliğinin somut biçimlerinden biridir. Aynısı değil, ama benzeri AKP’nin Türk’çü-İslamcı(Feythullah “Türk İslamı” demişti) yönetimidir. Birinin karşısında milyonlar ayağa kalkmış bulunuyorlar. Diğeri, kıyasıya saldırganlığıyla bu sonu bizzat kendisi de davet ediyor.
AKP’nin “Türk İslamcı”- dejenere muhafazakar ve sözde demokrat yönetimi-iktidarı, din istismarından güç alan sistematik yalan ve çarpıtmayı yönetme sanatı haline getirmiştir. Devlet aygıtını ve siyasal iktidarı zümre-çevre ve sınıf hakimiyetinin ‘kıyam’ makinesi olarak kullanıyor. AKP, ve üst bürokrasisi, iktidar gücü aracıyla iktidar İslamcılarını Karunlaştırdı. Erdoğan ailesi trilyonluk sermaye gücü haline geldi. K. Unakıtan Çamlıca villalarını tapuladı. Topbaş zincirleme işyerleri sahibi oldu. Melih Gökçek global şirketlerin patronluğuna yükseldi. İslam istismarında pervasızlık artıkça, istismarcıların serveti daha da büyüdü. Bu iktisadi-sosyal dayanaklar, padişahlığa sevdalı şefi yönetimindeki hükümetin, yasal-yasadışı saldırı, aşağılama, tehdit ve polis gücüyle sindirme yöntemlerini yoğunlaştırmasını sağladı. En azgın kapitalistler muhafazakarlık söylemini en çok sürdürenler oldular. Vergi teşvikleri, faizsiz kredi olanakları, kara para oyunları, kent yağmaları üzerinden yeni milyarderler türetirken, rantı iktidar gücü olarak devşirdi. “Anadolu Kaplanları” olarak etiketlenen ‘küçük ve orta boy işletmeler’in bir kısmı bu olanakları kullanarak büyüdüler. MÜSİAD’çı kapitalistler bu “yeni iktidar”ın dayanaklarından biriydi. Klasik kapitalist büyük sermaye grupları ise, hükümet operasyonları ve baskısıyla “neoliberal muhafazakarlık”ın dayanağı mevziine daha çok çekildiler.
İslami inançların istismarı üzerinden ‘ahali’yi aldatmayı esas alan iktidar gücü, yüzyıllık “modernleştirme” politikalarıyla da dini temelli çatışmaya girdi. Eğitimin içeriği dini hurafelerle dolduruldu. Biat kültürünü takviye edecek yeni kitaplar hazırlandı. Peygamber ve Kuran dersleri müfredata kondu. Türban ilkokullara sokuldu. Üniversitelerin bilim kurumları olmaktan çıkarılması için büyük temizliğe girişildi. İstanbul’un bir kez de AKP ve yeni Padişahı tarafından zaptı halüsünasyonlarıyla muhafazakarlığa çağrı çıkarılırken, “Ecdat’tan kalma” önemli yapılar, ve tarihinde birçok imparatorluğun iz bıraktığı İstanbul’un rant getirici projelere kurban edilmesi, bu yeni tür kapitalist “İslamcılık” ile bağdaşır türdendi. ABD’nin çıkarlarıyla uyumlu “Ilımlı İslam” ve “muhafazakar demokrat” kundakçılıktı bu. “Adalet”, “demokrasi”, “muhafazakarlık”, “İslami değerler” üzerine söylemin sırrı, kapitalist emperyalizmin potasından halklara atılmış “goller”in giderek çoğalmasıydı. Mücadeleci emekçilerin, Mısırlı “yeni Fravun” ile “yeni sultan diktatör” ü bir arada görmeleri ve göstermeleri boşuna değildi. Ha Erdoğan Mursi’ydi, ha Mursi Erdoğan!
EVRENSEL'İNMANŞETİ

101 milyarlık gasp
Enflasyonla mücadele adı altında uygulanan Erdoğan-Şimşek programı, enflasyonu düşürmüyor ama ücret ve maaşları acımasızca ezmeye devam ediyor. DİSK-AR’ın araştırmasına göre sadece iki aylık enflasyon nedeniyle işçilerin, memurların ve emeklilerin cebinden en az 101 milyar lira çalındı. “Enflasyonun nedeni ücret zamları” yalanının foyası da açığa çıktı.

Türk Telekom işçisi yoksulluğa mahkum değil

TOKİ’nin kentsel dönüşüm projesine mahalleli tepkili

Yunanistan'da genel grev hükümeti sarstı

Evrensel'i Takip Et