Takım severiz!
Fotoğraf: Envato
Evet, hayatın diğer alanlarında olduğu gibi spor alanında da ırkçıyız. Sporda ırkçılık, siyahi oyunculara hakaret etmekten, onları aşağılamaktan ibaret değil.
Farklı kulüplere sempati duyanlara kesinlikle tahammülümüz yok. Onları dışlayıp ötekileştirmekle kalmıyor, gördüğümüz yerde ezmeye, farklılıklarının bedeli olan cezalarını kesmeye çalışıyoruz!..
Nasıl ırkçı olmayalım ki?.. Çocukluktan yetişkinliğe gelene kadar tezgahından geçtiğimiz ve kişiliğimizin şekillenmesinde önemli paya sahip olan okul, askerlik gibi kurumlarda, farklı etnik kökenleri, farklı inançları, farklı cinsel kimlikleri dışlayan, ötekileştiren, aşağılayan ırkçı yaklaşımlar, vatan, millet, bayrak gibi kutsallık atfedilmiş değerlerle süslenip(!) bize dayatılmıyor mu?..
Elbette dayatılanlar toplumsal hayatın diğer alanlarında olduğu gibi spor alanında da karşılığını buluyor. Farklı olana saygı duymuyor, farklı olanın haklarına yönelik bir duyarlılık geliştiremiyoruz. Sonuçta sporsever değil, ırkçılık boyutunda takım sever olarak spor alanlarında boy gösteriyoruz.
Toplumsal hayatta nasıl ki farklı olanlara nefret ve düşmanlık duyguları besliyorsak, spor alanında da kendimizi, farklı kulüp taraftarlarına yönelik nefret ve düşmanlık duyguları üzerinden ifade ediyoruz. Tezahüratlarımızın içeriği bile takımımıza destek vermekten çok, rakipleri aşağılar, tehdit eder nitelikte.
Düşmanlık ve nefret duygularıyla örülü dünyamız elbette kaçınılmaz olarak şiddet doğuruyor. Fiziksel güç kullanarak rakip takımın taraftarlarına “hasar” vermek en büyük mutluluk kaynaklarımızdan biri. Kaba güç gösterisinden gurur duymakla kalmıyor, bunları muzaffer bir cengaver(!) edasıyla sanal aleme taşıyıp kahramanlığımızı (aslında ilkelliğimizi) belgeliyoruz!..
Galatasaray ile Beşiktaş arasındaki engelliler basketbol maçında çıkan olayların ardından herkes spor alanlarındaki şiddetten nasıl kurtulabileceğimizi tartışıyor. Çözüm önerisi bol. Kimisi, olay çıkaranlara hapis cezası vermek gibi sert cezalardan yana. Kimisi, olaylara karışanlara spor müsabakalarını izleme yasağı getirilmesinin sorunu çözeceğine inanıyor. Kimisi, “Önce eğitim” diyor, kimisi ise İngiltere’yi örnek gösteriyor.
Irkçı yetiştirme mekanizması üretimini(!) sürdürdükçe bu önerilerin hangisi sorunu çözebilir ki?.. İşin içine bir de, endüstrinin türlü yollarla dayattığı “ne pahasına olursa olsun kazan” anlayışı ve bu anlayış doğrultusunda taraftara biçtiği “12. adam” misyonu girince, ortada sporseverliğin kırıntısı bile kalmıyor.
Tabii bir de sık sık olayları çıkaranların azınlık gruplar olduğu vurgulanıyor. Taraftarları bu şekilde ayırmanın sorunun çözümüne katkıda bulunacağını sanıyorlar herhalde. Sanki çoğunluk olarak nitelenen kitle, farklı bir kültürel dokunun ürünüymüş, bambaşka duyarlılıklara sahipmiş ve diğerlerinden tamamen soyutlanabilirmiş gibi... Şimdiye dek çoğunluğun, ağırlığını koyarak azınlığın rahatsızlık verici davranışlarının dışarıya yansımasını engellediğine hiç tanık olmadık. Çoğunluk, doğrudan şiddet olaylarına içinde yer almıyor ama olay çıkaranlara da tepki göstermiyor. Böylece bir anlamda olay çıkaran azınlığa onay ve destek vermiş oluyor. Hem, şiddet sadece fiziksel saldırıdan ibaret değil ki. Çoğunluk, azınlığın fiziksel saldırılarına fiilen katılmasa da iş küfür etmeye gelince işbirliğine girişip statları inletmeyi gayet güzel beceriyorlar!.. Bütün bunları görmezden gelip sorunun bir avuç kişiden kaynaklandığını iddia etmek, tam bir aymazlık ve kendini kandırma örneği.
- Yapı 12 Aralık 2024 04:32
- Herkesi kendi gibi sananlar 05 Aralık 2024 04:28
- Bize oyunu anlatın 28 Kasım 2024 06:10
- Tutuculuğun bedeli 21 Kasım 2024 04:37
- Buyrun cinnet ortamına... 14 Kasım 2024 04:14
- Komplodan komediye 07 Kasım 2024 04:12
- Seviyesiz saha dışı, kalitesiz saha içi 31 Ekim 2024 04:34
- Mourinho öğretiyor 24 Ekim 2024 03:33
- Milli takım kazandı çünkü... 17 Ekim 2024 04:04
- Hapishaneden milli takıma 10 Ekim 2024 04:45
- Ne kadar rezil olursak... 03 Ekim 2024 04:28
- Oyunu geriden kurma saplantısı 26 Eylül 2024 03:26