Kanuni’yi anlatan diziyle Başbakan’ın tanıdığı ecdadı örtüşmediğinden beri tarih, siyaset, sanat arasındaki ilişkilere dair ne çok şey öğrendik. Uzman görüşleri, köşeyazıları, yasa teklifleri her kurmaca anlatıdan bugüne dair ne gibi mesajlar çıkarılabileceğini tartışmayı haftalardır bitiremedi. O sıralarda yılın en çok ödül alan, belki en iyi filmi Tepenin Ardı birkaç bin seyirciyle buluşmanın imkanını bile bulup bulamayacağının derdindeydi. “Biz bunu böyle bilmeyiz” dedirtir mi, göreceğiz.
Emin Alper’in ilk filmi, bir Anadolu köyünde, ağaçların, yamacın, akarsuyun civarında buluşan bir ailenin erkeklerinin ilişkileriyle gelişiyor. Kavaklar, keçiler, babalar, çocuklar, kadınlar, tüfekler, hayaller, tepenin berisinde kurulan muhabbeti bir yere kadar getiriyor, her birinin tepenin ardındaki yörükler olmadan birbirine bağlanması mümkün değilmişçesine. Kavaklara kimin zarar verdiği, yörüklerin arazi üstünde hak iddia ettiği, onlarla hesaplaşmadan hayatın devam edemez olduğu fikrinin nasıl bir kurtarıcı olduğu, alegorik öykünün büyük başarısı. Tepe, ardıyla, yamacıyla, ötesiyle, en çok da berisiyle memleket gibi. O kadar karmaşık, o kadar basit, o kadar aileden, o kadar yabancı, o kadar dost, o kadar düşman.
Hiç sorgulanmayan asla’lara, sınırlara, düşmanlara, tepeden bakılan ne varsa hepsine dair bir mesele bu.
Kadınlara yönelik şiddet, tecavüz, cinayet haberlerine bakarken, asker intiharlarını tartışırken, Milletvekili “Acıda bile eşit değiliz” diye isyan ederken, komşu ülkeye karşı silahlanma ve tehdit savurma yarışı her gün büyürken, durup ince şeyleri anlamaya vakit bulunabilirse, ne ala. Bunca güncel meseleyi, kronik dertleri, en sık tekrarlanan söylemleri, kendini en çok belli eden unsurları tartışmak için çok verimli aile, derya gibi. Belki kimse kurmaca anlatıların nasıl anlaşılıp neye yarayacakları üstüne hiç bu kadar fikir sahibi olmamıştı hem de. Tepenin Ardı’nın alegorisini fark edip sarsılmayı daha fazla hak etmemiştik. Söz, tepenin yamacındakine.
Film, memlekete dair söyledikleri bir yana, taşrada giderek gerilimi artan bir aile hikayesi olarak da anlamaya müsait. Senaryonun sağlamlığı, görüntülerin akıcılığı, oyuncuların etkileyiciliği zaten giderek kendine çeken ama hiç de özdeşleşme beklemeyen bir sonuç ortaya çıkarıyor. Emin Alper ilk filmiyle bu küçük aileyi öyle bir yerinden yakalıyor ki, aileyle toplum arasında kurulan benzeşimlerin giderek büründüğü sıkıcılık ve yavanlıktan kurtuluyor, çünkü sadece benzerlik değil, zaten işleyen mekanizmanın aynılığı ortada.
Hikaye özetle, ailenin en büyük erkeğinin, babanın, Faik’in, “Bu yörüklere gününü göstermeden bize rahat yok” deme noktasına nasıl geldiğini ve bu noktanın birbirinden ayrı dertlere sahip onca adamı birleştirebildiğini anlatıyor. Yarıcı Mehmet ve ailesinin insan yerine konma isteği, bekar oğul Nusret’in yeniden evlenme meselesi, torun Zafer’in askerden kalan derdi, Caner’in tüfek hevesi, bilinenler ve konuşulmayanlardan bazıları.
Herkes birbirinin onca sırrını biliyor da söylemiyor, hepsinin kafasında ayrı dertler ve kadınlar ortada duruyorken, savaştan gelip de kafayı yemiş çocuklarını bile dinlemekten aciz iletişimsiz erkek grubunun en iyi konuşabildiği konunun “Bu yörükler de çok oldu” olması, filmin konusunun tepenin ardında değil, burada olduğunu anlatıyor. Zaten ne yapmış tepenin ardındakiler? Kesin değil. Ama yok, başkası olamaz, hep onlardan. Köpeği mi öldürdüler, Caner öyle olmadığını biliyor. Nusret’i mi vurmuşlar, Süleyman onlar değil demiyor. Kavakları mı kırmışlar, Mehmet ses etmiyor.
En yakınım dediğiyle konuşmayanların, iktidarı sorgulamayanların, bildiğini kendine saklayanların, uzaktakini düşman bellemesi için bir şey yapmış olmalarına gerek yok. Elbet bir bahane bulunur. Önündeki sorunu çözemeyene de, bir tepe dolusu düşman yetmez. Önyargıları bir bir yok etmekten söz ederken, sanat filmidir, ödüllüdür diye haksızlık etmenin yersizliği de bilinsin. Tepeden bakmanın günü bugün değil.

evrensel.net
BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
Sezgin Tanrıkulu: "Depremin maliyetini en aza indirmek için her ay vergi veriyoruz. Nereye harcandığını bilmiyoruz"

Evrensel'i Takip Et