Barê Şevê
Fotoğraf: Envato
Yirminci yüz yıl insanlık tarihinin en hareketli yüz yılıdır. Dünyanın iki büyük savaşa sahne olduğu bu yüz yılda insanlık büyük acılar yaşadı. Milyonlarca insanın yaşamını yitirmesine rağmen özgürlük ve bağımsızlık düşüncesi hızla yayıldı. İnsan hakları alanında önemli adımlar atıldı. Sömürgeciler eski yöntemlerle halkları yönetemeyeceklerini görünce taktik değiştirmek zorunda kaldılar. Fiili işgallerin yerini kültürel işgaller aldı. Bunu da yerel işbirlikçileriyle yürüttüler. Dünyanın geri kalmış ülkelerinde askeri diktatörlükler hızla işbaşına getirildi.
Demokrasi ve insan hakları için mücadele yürütenler veya yazın yoluyla bunu kotarmaya çalışan yazar, sanatçı, şairler çoğu ülke de bu askeri diktatörlüklerin baskı, sindirme ve zulmünden kaçarak başka ülkelere sığındılar. Orada zamanla kayda değer bir edebiyat yaratıldı. Buna da sürgün edebiyatı denildi. Elbette bu edebiyata daha iyi bir yaşam için gönüllü gidenlerinde ürünleri vardır.
Türkiye’de de sürgüne giden çok sayıda aydın, yazar vardır; Namık Kemal, Mehmet Akif, Refik Halit, Halide Edip, Ziya Gökalp, Nazım Hikmet, Sabahattin Ali, A.Kadir Konuk, Oya Baydar, Nihat Behram, Ataol Behramoğlu, Zülfü Livaneli ve Yılmaz Güney gibi.
Sürgün edebiyatını Joseph Brodsky, şöyle tanımlıyor: “Biz yazarlar için sürgün her şeyden önce bir dil olgusudur. Anadil bilincini geliştirir çünkü ve ona sığınışın ya da ondan kopuşun koşullarını oluşturur.”
Kürt edebiyatında da bir sürgün edebiyatı olgusu vardır ve göz ardı edilemez. Özellikle 1980 askeri darbesiyle Avrupa’ya sığınmak zorunda kalan bir çok Kürt bu “ana dil bilinciyle” edebi eserler üretmeye başladılar. Bunlardan ilk akla gelenler Mehmet Uzun, Fırat Cewerî, Hesenê Metê, Enwer Karahan… vb.
Fawaz Husên yıllardır Paris’te yaşayan bu sürgün yazarlardan biridir. Suriye’den 1978 yılında ayrılan Husên halen Parîste Fransızca öğretmenliği yapmaktadır. Fransızca ve Kürtçe olarak ondan fazla eser üreten Fawaz Husên son olarak “Barê Şevê” adlı Kürtçe romanıyla okur karşısına çıktı. Romanda dört Kürt gencinin daha iyi bir yaşam uğruna Avrupa ya gelişlerini ve orada göçmen olarak daha talepleri yerine getirilmeden trajik bir şekilde ölmelerini, Sino hariç-konu alır. Sino Diyarbakır, Dara Hewlêr, Şêrko Mahabad, Rustemê Zal da Amudê’den benzer isteklerle Avrupa ya gelirler.
Roman bu dört kahramandan yola çıkarak Avrupa’daki göçmen olmanın kişinin ruhunda yarattığı tahribatı, kendine yabancılaşmayı, entegre olamamayı ve trajik son ölümü anlatır. Bu anlatımda kullandığı dil, roman tekniği ve yeni anlatım olanaklarıyla Kürtçe romana yeni bir soluk kazandırmıştır.
Her kahraman farklı bir ortamda ve farklı bir kültürel yanla anlatılmaktadır. Zaman zaman geriye gidişler, folklorik öğelere yapılan göndermeler esere daha bir yetkinlik kazandırmakta, bu yanıyla da post-modern romanın tüm olanaklarını bünyesinde taşımaktadır.
Sino’ya yüklenen rol ile şehirlerde yaşanan toplumsal alt-üst oluşu, çürüyen insan ilişkilerini ve kazanmanın, önde olmanın her şeyin üstünde tutulduğu bir kişilik görüyoruz.
Güzel Avrupalı kızlarla birlikte olmanın ve daha iyi bir yaşama kavuşmanın düşüyle yola koyulan Dara, geldiği Avrupa’da bunların hiç birini elde edemediği gibi bir kuzey Afrikalı kızla -fahişe- aşk yaşayacak ancak aradığını bulamayıp bir gece kendini bir ağaca asacaktır.
Mahabad’dan yola çıkan Şêrko da oturma iznini alamayacak, bir parkta köpeğini gezdiren Fransız kızın köpeği olma hayali ve bu hayalin gerçekleşmesi, Fransız kızın sevgilisiyle Amerika giderken bıraktığı bir ormanda ölü olarak son bulur.
Rustemê Zal ki tarihsel bir Kürt kahramanının adıdır da yurttaşlık hakkının bile tanınmadığı Suriye’den Avrupa’ya gelir ancak uzun zaman göçmen kamplarındaki güç şartlardan, oradaki insan ilişkilerinden, bıkar oturum almak için kendini bir arabanın altına atar, ancak kimse gelip onu hastaneye götürmez, tam da o an da Amûdê de karısı da bir askeri aracın altında kalır ve Rustemê Zal yanı başına gelir ve ikisi birlikte ölür.
Kendisine “Fransız bedende bir Kürt ruhu” diyen Fawaz Husên’in bu önemli eserini okurken sadece Kürtlerin acılarını değil aynı zamanda insanlığın trajik yüzünü de göreceksiniz.
Yüreğine ve kalemine sağlık Fawaz Husên!
*Barê Şevê-Fawaz Hûsên-Avesta Yayınları-2012 İstanbul
- Bir kuşağın katilleri 21 Haziran 2014 00:29
- Kapanmasın kirpiklerin 14 Haziran 2014 00:09
- Şiire saygıyla 07 Haziran 2014 00:27
- Zinciriye şairleri 31 Mayıs 2014 00:05
- TÜYAP Diyarbakır 24 Mayıs 2014 00:12
- Vicdan göçüğü 17 Mayıs 2014 00:26
- Sanat bir yürüyüştür 10 Mayıs 2014 00:14
- Dünyanın gülü Mayıs 03 Mayıs 2014 00:07
- Ortak vicdan 26 Nisan 2014 00:04
- O gün 19 Nisan 2014 00:09
- Enfal 12 Nisan 2014 07:24
- Seçimden sağaltılanlar 05 Nisan 2014 00:01