Bir 'Bu sahte gündem bitmeli' yazısı!
Fotoğraf: Envato
Türkiye’de sık sık Başbakan, Cumhurbaşkanı, bir tanınmış kişinin ya da medya gruplarının gündemi saptırdığı bilinir. Çünkü, gerek sermaye güçleri gerekse hükümet tarafından halkın gerçekleri tartışıp konuşması çoğu zaman istenmez. İşte böyle durumlarda birileri, sansasyon niteliği olan ama gerçekle de o ölçüde alakasız bir iddiayı ortaya atar.
Bu gündem saptırmanın biri de, son 3-5 yıldır ısıtılıp ısıtılıp gündeme getirilen 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölümü üstüne olanıdır.
Öyle ki, Özal ailesi tarafından son yıllarda sıkça, Turgut Özal’ın “zehirlenerek öldürüldüğü” biçiminde bir iddia ortaya atılmaktadır. Ve bir dönem konu tartışıldıktan sonra gündemden düşmekte, bir zaman sonra bilinmez bir gerekçeyle Semra Özal ya da Ahmet Özal, yeniden konuyu gündeme getirip tartışmayı sürdürmekteydi. Sonuçta savcılık bu iddiaları “ciddiye alıp” mezarı açtırdı. Özal’ın cesedi Adli Tıp’a alındı, otopsi yapıldı. Ve Adli Tıp’ın aylar süren çalışması önceki gün açıklandı.
Ama her şeyden önce ailenin, Özal’ın ölümünden sonraki 15 yıl boyunca sustuktan sonra son dört-beş yıldır “Zehirlendi!” iddiasını gündeme getirmesi, eğer arkasında siyasi ya da tarikatsal (Özal’ın bir Nakşibendi olduğu ve onun ölümünün nasıl olduğu tarikat için ayrı bir anlamı olabilir) daha başka amaçları yoksa, ebette gündem saptırıcılıktır. Nitekim Özal da, 24 Ocak Kararları’nın mimarı olarak politikaya atıldığı dönemden ölümüne kadar “gündem saptırmanın seçkin simalarından biri”ydi ve “gündem saptırmayı siyasi bir erdem” düzeyine çıkarmak da onun eserdir. Bu yüzden de ölümünden sonra varisleri tarafından Özal’ın ölümünün bile gündem saptırmada kullanılması insana hiç de yadırgatıcı gelmiyor. Herhalde bu, Özal’ın ruhunu da pek rahatsız etmiyordur ve belki de şad ediyordur!
İşin “ruhlara” dair yanın bir yana bırakırsak, burada en dikkat çekici olan, geçmiş beş yıl boyunca, Özal ailesinin konuyu gündeme getirmekte ciddi bir adım atmak yerine, onu mümkün olduğu kadar gündemde tutmayı tercih eden bir tutum almış olmasıdır. Oysa Özal ailesi, bu ülkedeki, binlerce faili meçhul kurbanının, kayıp ve işkencede katledin Kürtlerin, devrimcilerin aileleri gibi çaresiz, eli kolu bir yerlere uzanmayan bir aile değildi. Tersine devlet içindeki derin devlet fraksiyonların en azından birisinin başında da Özal ve ekibinin olduğu herkesin malumudur. Bu yüzden de “O zaman da biz biliyorduk zehirlediğini ama sesimizi duyuramadık” gibi bir mazeret kabul edilemezidir. Örneğin Ahmet Özal ve Semra Özal, “Hayır beyler otopsi yaptırmadan defnettirmeyiz” deselerdi, buna rağmen Özal otopsi yapılmadan defnedilebilir miydi?
Bunları yapmadılar ama 15 yıl sonra çıkıp “Özal zehirlendi iddiasını” gündeme attılar.
Nihayet Adli Tıp da otopsi sonucunu önceki gün açıkladı; “Özal’ın zehirlenerek öldürüldüğüne dair bir bulgu yoktur” diyerek, bu konulardaki iddiaları yalanladı.
Ne var ki kimi siyasi odaklar ve aile efradı raporda bazı “zehirler” ve “ağır metaller” bulgusundan söz edilmesine dayanarak “Rapor zehirlemeyi kabul ediyor” propagandasını başlattılar bile. Yurt dışında bulanan Ahmet Özal da, “Geldiğimde çok önemli şeyler açıklayacağım” haberini göndererek spekülasyon piyasasının altına odun attı şimdiden.
Ahmet Özal’ın, “20 yıldır söylemeyip de şimdi söyleyeceği nedir?” doğrusu insan merak etmiyor değil, ama bu altı tamamen boşalmış konuda yeni bir spekülasyondan başka ne söyleyebilir ki!
Okur şimdi, “Peki o zaman boş konuda yazıya ne gerek vardı?” diye soracaktır.
Doğrudur, gazetemiz yıllar boyu köksüz iddialar konusundaki “çetin tartışmaların” dışında kaldı; bırakın köşeler yazmayı hiç haber bile yapmadı. Bu iddiaların gündem saptırması olduğunu belirtti, geçti. Ancak bugün, artık bu otopsiyle son bulması gereken tartışmayı yeniden yeniden gündemde tutma gayretlerini teşhir etmek de gerekiyordu. Yani bu yazı “Artık bu sahte gündem gündemden çıkmalı” yazısıdır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00