16 Aralık 2012 11:40

Pisliğinize örtü olmak istemiyoruz

Pisliğinize örtü olmak istemiyoruz

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Söylenecek ne varsa söylendi Bülent Arınç’ın kifayetsiz “mahcubiyetinin” altında yatan kadın düşmanlığı ve ikiyüzlü ahlak anlayışı konusunda. Yaşama tutunmayı ipte yürümeye çalışmakla eş hale getiren muhafazakar söylemleri ve politikaları yetmedi, kadınların zor bela geldiği Meclis’i de onlara dar eden bel altı cümleler kahve muhabbeti tadında boca ediliyor üstümüze.
Bu ortamda insan nasıl siyaset yapar ki? “En şeffaf” ve “insanı merkeze alan” bütçe olduğu yaygarasıyla ortalığa salınan AKP bütçesinin aslında kadın düşmanı, işçi düşmanı, yoksul düşmanı bütçe olduğu nasıl konuşulur? Hadi diyelim ki bir gayret anlatmaya çalıştın kürsüde, hooop bir başka kadın düşmanı polemikle görünmez kılınıverirsin… Yaşamadığımız şeyler değil bunlar. Hatırlayın Başbakan’ın kürtaj tartışmasını nasıl açtığını. Roboski katliamının utancı karşısındaki pişkinliklerini “her kürtaj bir Uludere’dir” salvosuyla bedenimiz ve haklarımız üzerinden güzelce örtmeye çalışanlar, bugün de bizi daha fazla yoksulluğa, daha fazla emek sömürüsüne, daha fazla eğitimsizliğe, daha fazla sağlıksızlığa itecek bütçelerinin üstünü kapatma gayretinde…
Sağlık Bakanlığı bütçesi yüzde 85 azaltılmış, bütçe payının büyük bölümü sağlığı piyasalaştırmanın adı olan Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu (8 milyar TL) ve Türkiye Halk Sağlığı Kurumu (6 milyar TL) arasında paylaştırılmış da ne olmuş?
Asker polis harcamaları, sağlık bütçesinin nerdeyse 2 katıymış, biz barış dedikçe füzeler, bombalar, tanklar tüfekler havada uçuşmuş, kime ne?
Bütçeden köylü ve yoksullara yapılan doğrudan yardımlar, bütçenin toplamda yüzde 2’sini ancak bulurken,  vergi muafiyeti, vergi indirimi, sermaye sübvansiyonları adıyla sermaye sahiplerine verilen destekler bütçenin yüzde 13’üne denk düşmüş, kime faydası var?
Türkiye’de çalışma çağındaki her 3 kadından 2’si işsizmiş, kayıt dışı istihdamın yükü kadınların sırtındaymış, 2013 bütçesinde durumu düzeltecek hiçbir önlem yokmuş da kim duymuş?
1 milyonun üzerinde çocuk ağır şartlarda işçilik yapıyormuş, Avrupa Birliği ülkeleri arasında çocuk yoksulluğunda en riskli ülke Türkiye’ymiş, geç onu!
Bu bütçe borcun, işsizliğin, savaşın, açlığın bütçesiymiş, patrona teşviğin, imtiyaz ve yolsuzluğun, kriz fırsatçılığının, hortumculuğun bütçesiymiş, krizin etkileriyle ekonomisi daha açık veren bir bütçeymiş, ve her zaman olduğu gibi bu açığın faturası kemer sıktırılacak emekçinin ödediği KDV, ÖTV artışlarıyla, elektrik, doğal gaz zamlarıyla karşılanacakmış... Vay ki vay!
Bu rakamlar ve tespitler milletvekilleri Gültan Kışanak ve Levent Tüzel’in Meclis kürsüsünde bütçeye ilişkin yaptıkları konuşmalardan alındı. O sıralar başka gazeteler okuyan çoğunluk içindeyseniz haberiniz olmadı bunlardan. Çünkü bunlar pişkin Arınç’ın taşkın bir erkeklikle ortaya attığı cümleler kadar yer bulmadı bu mecralarda… Mesele “aman da niye bu tartışma bu kadar yer buldu da öbürleri bulmadı” değil elbet. Duyurulmayan gerçekliğin, duyurulan gerçeklikle ilişkisine dair derdim.  Kadının AKP’nin gözündeki yerinin Bülent Arınç minvalinde ortaya konmasıyla, bu bütçenin yarattığı toplumsal koşullara boyun eğecek “kölelere” duyulan ihtiyaç arasında bir bağ var çünkü.
Yalnız haberleri olsun, o kadar kolay değil bu işler…
Kadınlar “her kürtaj bir Uludere’dir” çıkışının ortaya serdiği ikiyüzlülüğü ne de güzel açık etmişlerdi “Kürtaj değil, Uludere cinayet” diyerek. Bugün de bedenimiz üzerinden yürütülen ve kadın düşmanlığını milletin en geri bilincine seslenerek meşrulaştırmaya çalışan tartışmanın örtüsünü “yeter kadın düşmanı sözlüğe eklediğiniz polemikler, kadına yaşamı daha da zindan eden bütçenizi alın başınıza çalın” diyerek açarlar. 

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa