19 Aralık 2012 04:40

Nobel yan gelip yatma yeri değil

Nobel yan gelip yatma yeri değil

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Görünen gerçek olsaydı bilime gerek kalmazdı. (Karl Marks)

Al ödülleri, doldur cukkayı, gani gani şan şöhreti yastık et, yan gel yat.
Yok ya!..
Nobel, yan gelip yatma yeri mi!
Orhan Pamuk’a birileri böyle demiş olmalı…
ABD, İsrail ya da Britanya…
Üfleyen kim, bilemem.  
Bildiğim, o ‘birileri’ yazarımız nezdinde muteber olmalı ki, tak deyince, şak yapmış.
Zira çağrılan her yere gitmediğini biliyoruz.
Misal.
Genco Erkal, “Sivas ‘93”ün galasına çağırmış. Pamuk “Benim politik olarak orada görünmem doğru olmaz” diyerek, davete icabet etmemiş.
Erkal da teşhisi koşmuş: Angaje aydın. (Birgün, 7 kasım)
Haksız mı?
Bakın o şimdilerde siyaset mafyasının ulaklığına soyunmuş.
Yanına almış Ortadoğu masasından arkadaşlarını…
Suriye’nin başkanına çağrı yapıyor.
Megafonla değil…
Fransız Liberation’da yayımladıkları metinle, uyarıyor:
Ey Esad, etrafın sarıldı, teslim ol!
Ya (linç edilen) Kaddafi ol, ya da (hücredeki) Miloseviç…
Farkındayım; bunları çok komplocu bulanlar, Orhan Pamuk’a haksızlık ettiğimi düşünenler olacak… Fazlasıyla…
Tam bunları yazarken, kütüphanedeki raftan “Parayı verdi düdüğü çaldı”* kitabı göz kırpıyor…
Sınıfın çalışkan talebesi gibi ısrarla parmak kaldırıp, söz istiyor.
Belki başka zaman, şimdi yerim dar.
Lakin bu haylaz ama (nedense) gadri bilinmemiş kitabı, Pamuk’a haksızlık ettiğimi düşünen okurlara tavsiye ederim.
Misal.
New York Times’ın 1997’de 1000 kadar kitabın yayımında CIA’nın payı olduğu iddiasına göz atın…
ABD’nin Soğuk Savaş döneminde kültürel propaganda için oluşturduğu Kültürel Özgürlük Kongresi’nin faaliyetlerine bakın…
George Orwell, Bertrand Russal, Tennessee Williams, William Saroyan… Batılı pek çok yazar ve düşünürün bilerek ya da bilmeyerek nasıl CIA bağlantılı (fon ve kuruluşlarla) çalıştıklarını…
Hayal kırıklığına uğrayan Arhur Koestler gibi kimi anlı şanlı Marksistlerin CIA ile nasıl ilişkilendiklerini okuyun.
Sonra bilahare tartışırız angaje aydın hallerini.
Unutmayın: Faşizm ile (neo) liberalizm arasında sanıldığı kadar büyük duvarlar yok.
Orhan Pamuk ve çete arkadaşlarının mektubu da bu tanım içinde…
* Parayı Verdi Düdüğü Çaldı, Cia Kültürel Soğuk Savaş, Yazarı Frances Stonor Saunders, Doğan Kitap


BUDA BU KADARMIŞ!

Taraf’ın patronu, Ahmet Altan’ların istifasını değerlendiriyor: “Geldiğimiz noktada bir anlayış farkı oluştu. Taraf yoluna devam edecek.” (14 Aralık 2012, T24)
Oysa üç yıl önce Hürriyet Pazar’dan Ezgi Başaran’a başka konuşmuş: “Bir Budist için Buda neyse benim için de Ahmet Altan odur. Hayır derse Taraf’ı çıkarmam.”
Ne iş?.. de…
Başar Arslan putunu devirdi geçti.  
Liberaller yas tuttu…
Gönlüm razı olmadığı için yazıyorum; lüzumsuz yere üzülüyorsunuz.
Emre Aköz’e katılıyorum,  Taraf kapanacak. (Bertaraf, Sabah, 16 Aralık 2012)
Miadı doldu.
Fethullahçı (ve arkasındaki esas güç her kimse) eldeki medya ile bindirmeyi göze alamadı, statükoya.
Bir tür (kontr) medya gerillası taktiği uyguladı.
‘Nokta’ atışı başladı. Yıpratma savaşını sürdüremez haline gelince kapatıldı.
Taraf çıkartıldı.
Sadece bir gazete olmadı. Daha başından beri…
Öyle kurgulanmadı.
Nitekim bir gazete olmanın çok ötesinde mühim bir “proje” olduğunu tüm güç merkezleri biliyordu.
İlker Başbuğ da, Başbakan da aslında dalaştığının Ahmet Altan olmadığının farkındaydı.
Muhataplarının kim olduğunu biliyorlardı.
Ergenekon’a Balyoz indi, misyon bitti.
Kürtleri ve sosyalistleri ‘yüzleştire yüzleştire yüzsüzleştiremediler… Yeterince.
Ufukları yetmedi, tünel patladı.
AKP’nin solunu da Kürdünü de yaratamadılar. Yeterince.
Bunlar biten misyonun başarısızlık hanesine yazıldı.  
Ve…
Patronu daraldı, uzatmalar sıktı ‘Ahmet Abi’ yi. Dükkânı siz kapatın, ben romana gidiyorum, dedi.
Taraf istasyonundaki manzara böyle.
Abartacak bir durdum yok.
İş bitti, fiş gitti…
Haa, o fiş yeni bir liberal köpürtmede iş görür mü, bakacağız
Bunun için biraz tezahürat lazım.     
“Sen yaz Altan, biz öderiz” diyen nümayişçi demokratlarınki yetmez… Daha… Biraz daha ışık…


FİKRİ TAKİP HOZAT’IN SIRRI

İntihar eden komiser… Rahmetlinin aslında ‘fail’ değil, fişleri açığa çıkan polis olduğu iddiaları… “Fiş’  dönemi yetkililerinin müfettiş olarak olay mahalline dönüşü… Ve şimdi de “Hozat’ı sarsan fişlemenin kayıtları Emniyet’te ortak kullanılan harici dismte bulundu. Ancak disk envantere kayıtlı değil. (Milliyet, 17 Aralık 2012)
Hozat’ın karartılmaması için kitle örgütleri el atsa keşke… Hukukçusu gazetecisi imece yapıp ilgilense…


MEDYA VİCDANI ADRES SORUYOR

Hedefinde çocuklar olan iki katliam gerçekleşti, kısa bir süre önce.
İlki, 4 Aralık’ta Suriye’de: 29’u öğrenci, 30 ölü.
İkincisi: 14 Aralık’ta ABD’de: 18’i çocuk 27 kişi öldürüldü.
Medya nasıl gördü bu saldırıları?
Özetleyeyim:
Hürriyet, Sabah, Zaman, Vatan, Radikal, Star, Bugün.  Birinci sayfalarında yer vermediler komşudaki katliamı.
Çünkü, katliamı onların desteklediği Özgür Suriye Ordusu gerçekleştirdi.
Haksızlık etmeyelim. Yeni Şafak, bit gibi de olsa birinci sayfadan gördü. Ama faili karartarak: kim vurduya yattı…  
En iyi Milliyet verdi: Muhaliflerden çocuk katliamı.(İnce manşet).
ABD’deki katliama gelince:
Suriye’yi görmeyen Hürriyet, Sabah, Star dahil, Yeni Şafak’ından Habertürk’üne manşetten verdiler New York yakınlarındaki okul baskınını…
Ve sonraki gün de yayın devam etti birinci sayfadan... Yaslı, dramlı versiyonlarıyla gündemde tuttular…
Suriye’deki ölü çocuklar mı?
Yok sayıldı. Habercilik de…
Zira, doğru yanlış, kuraldır: Haberin verilmesini belirleyen kriterlerden biri de ‘yakınlıktır’. Her türlü...
Ne denir?
Susulur!

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa