Taraf üzerinden medya genellemesi
“Taraf Gazetesi Olayı”nı Evrensel de dahil, hemen bütün gazeteler kendi meşrebine göre yazdı ve yorumladı. Evrensel’in objektif habercilik çerçevesi içinde haberi verdiği dikkatinizi çekmiş olmalı. Biz bu giriş yazısında basının genel bir sorunu üzerinde duracağız. Öteki köşeciklerimizde ise, olayın sağına soluna, önüne arkasına da değinmeye yerimiz elverdiğince dokunuruz. Dokunma deyince, dilimizin ucuna gelen lafı da söyleyiverelim: Sonunda basında önemli bir yer edinen Taraf gibi özgün bir gazeteye de dokundular.
Kimler mi dokundu? Herhâlde rufailer değil!
Bizim, Taraf üzerinden ele alacağımız konuyu, aslında bazı köşe yazarları doğrudan ya da dolaylı biçimde gündeme getirdi. Kimileri Taraf’ın misyonu bittiği için bunların yaşandığı görüşünü savundu. Gazetenin misyonu konusunda da görüşler farklıydı. Gazetenin “kullanıldığını” öne sürenler az değildi. Kimin kullandığı konusunda da rivayetler muhtelif.
Misyon sahibi olmak ne kişiler için ne de kurumlar için kötü bir şey… Basına uyarlarsak, her gazetenin bir misyonu vardır, o da gazetenin yayın ilkeleridir. Kimi liberal, kimi devletçi, kimi de karma ekonomiden yanadır. Kimi nüfus planlamasını savunur, kimi her ailenin üç – beş çocuk yapmasını kendine misyon edinmiştir. (Başbakanın misyonlarından biri de bu değil mi?)
Biz burada asıl kullanılma konusuna değinmek istiyoruz. Kullanma ya da kullanılmanın öbür ayağı ise, yararlanılma ve yararlanmadır.
Biraz açalım. Her kurum ve kişi kendi görüşlerini, çalışmalarını kamuoyuna duyurmak ister. Bu, onun meşru hakkıdır. Duyurma aracı ise basındır, duyurmak için basından yararlanır. Bu da her iki taraf için meşrudur.
Ancak, bu işler maddi çıkar sağlama amacıyla örtülü ya da dolaylı biçimde yapılıyorsa, her iki taraf için de gayrimeşrudur ve basın meslek ilkele- rine aykırıdır.
Son olay nedeniyle yazılıp söylenenleri buna göre değerlendirmekte yarar görürüz.
TARAF OLAYI NASIL ‘PATLADI’?
Bize sorarsanız, Taraf’ta son günlerde özellikle Ahmet Altan tarafından çok sert bir üslupla yazılanlar, jeolojik büyüklüğü ve hissedilen şiddeti belli olmayan bir depremin öncü sarsıntıları, yani habercileriydi. Şimdi bunun ipuçlarını aktaralım.
AKŞAM Gazetesi’nden Şenay Yıldız, Prof. Dr. Erol Katırcıoğlu ile “Türkiye siyasetini ve yeni solu kapsayan bir söyleşi yapıyor. Henüz Taraf olayı patlamamış. Olay patlayınca, kendisini arayıp kendi deyimiyle “Taraf’taki depremle ilgili görüşlerini” de alıp söyleşiye ekliyor. (Prof. Katırcıoğlu’nun Taraf’ta yazıları yayınlanır)
Katırcıoğlu, basında yazılanların dışında şu ilginç yorumu aktarıyor:
“Başka bir yorum da Mustafa Sarıgül’ün ya büyükşehir belediyesi(nin) ya da CHP’nin başına geçmek gibi bir niyeti olduğu ve Taraf gibi bir gazeteyi satın almak ya da Başar’la (gazetenin sahibi Başar Arslan) bir anlaşma yapıp, o gazetede etkinliğini arttırma gibi bir isteği olduğu ve buna karşılık istifa sürecinin geldiği spekülasyonu yapılıyor ama doğruluğu var mı, bilemiyorum.”
(Görüyor musunuz şu Sarıgül’ü, nasıl da her taşın altından çıkıyor!)
ARINÇ‘TAN ZİNAYA ŞİDDET, TERÖRE DESTEK!
Zaman zaman siyaseten AKP hesabına “iyi polis” rolü oynayan, zaman zaman topluma hayat bilgisi dersleri veren Bülent Arınç, bu kez “zina mağduru” olarak yeni bir misyonla gündeme geldi. Meclis oturumunda kendisine bakan kadın milletvekilini “göz zinası” yapmakla suçladı. Bir bakış bile zina olarak nitelendiğine göre, daha başka zina örneklerini sıralamak da meraklısının diline düştü; taaa adli zinaya varıncaya kadar.
Öte yandan, BDP’li milletvekili Gültan Kışanak’ın 1980’ler 12 Eylül döneminde gördüğü işkenceyi gündeme getirerek “Ben de olsam dağa çıkardım” gibilerinden konuştu. Ve hemen: “Teröre destek veriyorsun!” çıkışmalarıyla karşılaştı. Silivri toplama kampı bir işkence anıtı olarak ortada dururken, 30 yıl öncesinin olayıyla duygu sömürüsü yapmanın alemi var mı? Dilin kemiği yok ki, söylerler elbet. Medyatik siyaset böyle bir şey!
LAFIN GERİSİ
“Bizim böyle bir ecdadımız yok. Biz böyle bir Kanuni Sultan Süleyman tanımıyoruz.”
Recep Tayyip Erdoğan.
Lafın Gerisi: “Elbet tanımazsın. Çünkü tarih derslerinden hep kaytarıyordun.”
Tarih öğretmeni Hıfzı.
(Dip notu: Bu tartışmalar sayesinde halkımız tarihimizi ve de çocuklarını boğduran kardeşlerini astıran padişahları tanımış oldu. Hani derler ya; Allahın şaşkını, beyaz giyer kış günü. O biçim!
SÖZÜN ÖZÜ
“Biz parasızdık ve bu bizi kenetliyordu. O zamanlar bizim yaptıklarımız bir mucizeydi. Bugünkü sinemaya ise bir mucize diyemeyiz. Beklentiler çok yüksek çünkü. Bütün olanaklar ellerinde teknik çok gelişmiş, sansür yok, finans korkusu yok, sinema daha özgür”
Türkan Şoray – BirGün gazetesinden Bilgehan Akturan’ın söyleşisinden.
KİM? Kim? kim?
Uludere (Roboski)’de 34 sivilin savaş uçaklarıyla öldürülmesinin üzerinden bugün tam 358 gün geçmiş oluyor. Bombalama emrini kimin verdiği ve kimin onayladığı hala açıklan(a)madı? Ne bitmez soruşturma bu? Yoksa bitirilemiyor mu? Ucunda kim var? Kim? Kim? kim?
EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!
Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.
Evrensel'i Takip Et