Alın size çözüm!..
İş iyice zıvanadan çıktı. İspanya’da bulunan Fenerbahçe Basketbol Takımı’nı ziyaret eden Arda’ya ve derbide son düdüğün ardından saha içinde Fatih Terim ile kucaklaşan Gökhan Gönül’e gösterilen tepkiler, fanatizmin, aklı tümüyle devre dışı bırakan boyuta ulaştığını gösteriyor. Rakip kulübün ürünlerini satan dükkana saldırıp kundaklamaya çalışanlar bile var. Gözlerini kırpmadan Madımak vahşetinin bir benzerini yaratabilecek tipler ortalıkta geziyor.
Federasyon yetkilileri, kulüp yöneticileri, teknik adamlar, medya mensupları, sporcular ve sporseverler... Şiddet sorununa çözüm bulma konusunda gerçekten samimi misiniz?.. Eğer öyleyse işte size çözüm... Üstelik de son derece basit ve düşük masraflı... Çözüm; sadece ve sadece, spor camiasında yer alan bütün aktörlerin sık sık dile getirdiği, “ebedi dostluk” ve kardeşlik söylemlerinin hayata geçirilmesine, bir anlamda içinin doldurulmasına dayanıyor... Şöyle: Derbilerden sonra, sonuç ne olursa olsun, iki takımın yönetici, teknik adam ve sporcularının katılacağı bir eğlence gecesi düzenlensin. Ve bu organizasyon gelenekselleşsin!..
Hep söylendiği gibi, spor sonuçta bir oyun, eğlence ve keyif aracı değil mi? Her fırsatta dostluğun, skordan daha önemli olduğundan, sporun dostluğa ve kardeşliğe hizmet etmesi gerektiğinden söz edilmiyor mu?.. O zaman iş, bunun gereğini yerine getirmeye kalıyor.
Dostluk, kardeşlik söylemleri, sırf adet yerini bulsun diye dile getirildikçe anlamını ve inandırıcılığını yitiriyor. Oysa bu tür söylemler hayata geçirildiğinde şiddetin panzehiri olabilir.
Derbinin tarafları; yöneticileri, teknik adamları ve sporcularıyla birlikte maç sonrasında böyle bir organizasyon çerçevesinde bir araya gelse, rakiplerine düşman gözüyle ve nefret duygularıyla bakan fanatikler bazı şeyleri sorgulamaya başlamazlar mı?.. Böyle bir “derbi gecesi” arızalı kafalarda, “Biz birbirimizi hırpalarken, adamlar hep birlikte gülüyor, eğleniyor” düşüncesi oluşturacak ve holiganların gözünde şiddeti giderek anlamsız kılacaktır.
Galibiyetin değil, sahada verilen mücadelenin, ortaya konan emeğin kutlanacağı bir gecenin garipsenecek hiçbir yanı yok. Madem ki sporda aslolan, centilmence mücadele etmek, dostluk ve kardeşliktir o zaman skor ne olursa olsun maçtan sonra birlikte eğlenmek de doğal kabul edilmeli ve yadırganmamalıdır.
Her iki takımın da elinden geldiğince mücadele ettiği, ter döktüğü bir 90 dakika geride kalmıştır. Artık skorun bir önemi yoktur. Şimdi ortaya konan mücadeleyi, emeği kutlamanın ve yaşanan stresi atmanın zamanıdır. Her iki takımın da rahatlamaya, “kafasını” boşaltmaya gereksinimi vardır. Hatta yenilen takımın daha fazla ihtiyacı vardır. Maçın gerilimi üzerine bir de yenilginin üzüntüsü eklenmiştir çünkü. Bu nedenle böyle bir eğlence, aslında yenilen takım için çok daha yararlı olacaktır. Yenilgi sonrasında hep, “Yenilgi dünyanın sonu değil”, “Artık bu yenilgiyi unutup önümüzdeki maçlara bakmalıyız” gibi demeçler verilmiyor mu?.. Zaten sportif açıdan sağlıklı olan da yenilginin üzüntüsünü bir an önce geride bırakıp bir sonraki maça en iyi biçimde hazırlanacak duruma gelmektir.
Ama tabii, maç sonrası skor ne olursa olsun birlikte eğlenebilmek, belli bir bilinç, olgunluk ve gelişkin bir spor kültürü gerektirir. Şiddetin ve gerilimin bir koz olarak görüldüğü kirli spor ortamında böyle bir öneri ne kadar ciddiye ve dikkate alınır bilemeyiz. Ancak şundan kesinlikle eminiz ki, dostluk, kardeşlik, sportmenlik, fair-play gibi kavramlar lafta kaldığı sürece şiddete çare arayışlarının sonu gelmeyecektir.
Evrensel'i Takip Et