ODTÜ'den yükselen ses
Fotoğraf: Envato
Göktürk uydusunun fırlatılmasını izlemek için ODTÜ’deki TÜBİTAK binasına gelen Başbakan Erdoğan’ın gelmesi öncesinde ODTÜ’nün savaş alanına dönüştürülmesi ve öğrencilere yönelik gazlı, sulu polis şiddetine yönelik tepkiler büyüyor.
Olayın hemen arkasından ODTÜ öğrencileri, öğretim üyeleri ve çalışanların gece saat 02.00’ye kadar yaptığı toplantının arkasından ODTÜ Rektörlüğü uzunca bir bildiriyle öğrencilere sahip çıkarak, polisin tutumunu eleştirdi.
Rektörlük, “ODTÜ olarak, dün yerleşkemizde yaşanan şiddeti kınıyoruz. ODTÜ’nün ve ülkemizin bir an önce şiddetten arınması için öncelikle güvenlik kuvvetlerinin dikkatli davranmasını bekliyoruz. ... Üniversite yönetimi olarak, şiddet içermeyen, başkalarının özgürlüğünü kısıtlamayan, eğitim-araştırma faaliyetlerimizi engellemeyen ve çevreye zarar vermeyen protestoları özgürlük ortamının parçası olarak görüyoruz.” diyen bildirisiyle tutumunu ortaya koyarken; ODTÜ öğrencileri, öğretim üyeleri ve çalışanlar dün çalışmayarak, derslere girmeyerek polis şiddetini protesto ettiler.
ODTÜ öğrencileri, öğretim üyeleri ve çalışanlarının dün yaptıkları basın açıklamasında; polis şiddeti eleştirilerek, ortak mücadelenin önemine dikkat çekildi. Açıklamanın ayrıntısı bugün haber sayfalarımızda var.
Öte yandan Anadolu Üniversitesi, Ege üniversitesi, İstanbul Üniversitesi, Çukurova Üniversitesi, Karadeniz Teknik Üniversitesi, Ankara Üniversitesi öğrencileri ODTÜ öğrencilerine polis şiddetini protesto etti.
Polisin elinde belki, “Öğrenciler, TÜBİTAK binasına yürüyerek Başbakanı protesto edecek” istihbaratı vardı. Ne var ki Ankara Emniyetinin, böyle bir protestoyu önleme iddiasıyla 20 panzer, 8 toma ve 110 otobüsle 3000-3500 kişilik bir çevik kuvvet gücünü ODTÜ’ye yığması anlaşılır gibi değildi.
Bu, herhalde böyle bir gösteriyi önlemek için bir üniversite kampusu içine yapılmış en büyük polis yığınaydı.
Önlenmek istenen de sadece pankartlar taşıyan en fazla da polise taş atarak direnebilecek, 1000 dolayında öğrenciydi.
Yapılan yığınaktan anlaşılıyor ki, amaç öğrencilerin protestosunu binaya yaklaştırılmadan durdurulmasının çok ötesindeydi. Rektörlük bildirisinden bile anlaşılmaktadır ki daha öğrenciler herhangi bir eyleme geçmeden polis saldırıyı başlatmıştır!
Kısacası ODTÜ’deki saldırı aslında sadece ODTÜ, ODTÜ olduğu için yapılmamıştır.
Tersine bu saldırı;
1-) Daha önce Erzurum Üniversitesi’nde, Ankara Üniversitesi DTCF’de, Karadeniz Teknik Üniversitesi’nde,... sivil faşist güçlerin polisi de arkasına alarak (“polisin sivil çeteleri paravan olarak kullandığı” demek daha doğru) girişilen saldırıların, kıpırdayan öğrenci gençliğin daha “küçükken başını ezme”nin,
2-) ODTÜ’ye yapılan saldırı, polisin ülke çapında sadece öğrencilere değil Kürtlere, kentsel dönüşüme tepki gösteren barınma hakkını savunan emekçileri, sendikalaşma başta olmak üzere çeşitli nedenlerle haklarını isteyen işçilere, çevre mücadelesi içinde olanlara,... haklarını savunmak, seslerini duyurmak isteyen her kesimi sindirmek, yıldırmak için giriştiği sadırların bir devamıdır.
Kısacası ODTÜ’de uygulanan vahşi saldırı, kitle mücadelesinin, toplumun dinamik güçlerinin hak mücadelesini, özgürlük taleplerini bastırma hamlesinin son aşaması olmuştur.
Burada saldırının dikkat çeken yanı, ODTÜ’nün ülkemizdeki öğrenci mücadelesinin simgelerinden biri olması, ODTÜ üstünden hak mücadelesi içinde olan ve olmak için hareketlenen tüm toplum kesimlerine gözdağı verilmek amaçlı olmasıdır. Bu yüzden de saldırı sadece ODTÜ’ye değil tüm demokratik öğrenci hareketine, ülkemizin demokrasi ve özgürlük talep eden güçlerine saldırıdır.
ODTÜ’nün Rektörlüğü’nün, öğretim üyelerinin, öğrencilerinin ve çalışanlarının (Eğitim Sen, ODTÜ Mezunları Derneği, Öğretim Üyeleri Derneği desteğinde) saldırıyı üniversiteye ve özgürlüklere yönelik bir saldırı olarak görerek aldıkları tutum; örnek, aynı zamanda tüm üniversite öğrencileri, öğretim üyeleri ve tüm demokrasiden, özgürlüklerden yana güçler için özgürlükleri savunma çağrısı mahiyetindedir.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00