Bütçe, boş laf ve tarihe not
Fotoğraf: Envato
Bütçeyi Maliye Bakanlığı hazırlar. Maliye Bakanlığı’nın hazırladığı taslak Mecliste tartışılır ama harcamalar bakanlığın getirdiği rakamı aşamaz. Hele de Mecliste hükümetin ciddi bir çoğunluğu varsa bütçenin Meclisteki tartışılması bir usulden ibarettir. Bu yüzden de bugüne kadar Mecliste bütçenin, giderlerinin ve gelirlerinin, bunların arkasındaki felsefenin, bütçenin sınıfsal yaklaşımının tartışıldığı pek görülmemiştir. Tersine bu tartışmalar hep tribünlere konuşma ve itiş kakışlardan ibaret olmuştur.
Önceki gece TBMM Genel Kurulu’ndan geçerek yasalaşan 2013 Bütçesi de böyle olmuş, kürsülerden marşlar; şiirler okunması, afaki nutuklardan başka akıllarda kalan bir şey olmamıştır.
Mecliste bütçe geçiştirilmiştir ama Meclis dışında bütçeye ciddi itirazlar gelmiştir. Asgari ücretle çalışan işçiler, bütçede asgari ücrete ön görülen yüzde 3+3’lük zam’a karşı çıkarak, Türkiye tarihinde ilk kez, çeşitli sanayi havzalarında on binlerce imza toplayarak, Meclise götürmüşlerdir.
“İnsanca yaşayacak bir asgari ücret” taleplerini, İstanbul Bağımsız Milletvekili ve Emek Partisi eski Genel Başkanı Levent Tüzel’in desteği ile Meclise taşıyan işçilerin bu girişimi bütçeye emek cephesinden ilk ciddi itiraz olarak da tarihe belki küçük ama önemli bir not düşmüştür.
KESK’e bağlı BES’in kimi girişimleri ve 20 Aralık günü greve başvurması dışında sendikalardan bütçeye yönelik ciddi bir itirazın gelmemesi de elbette 2012’de sendikacılığın geldiği “son nokta”nın bir göstergesi olmuştur.
Koca bütçe görüşmeleri içinde kayda değer gelişme asgari ücretli işçilerin ve BES’in girişimleri olmuştur.
Bu tartışmalarda Maliye Bakanı Şimşek, bütçenin sermaye yanlısı karakterini savunmada en militan tutumu takınarak “tutarlılık” göstermiştir.
“OECD ülkeleri içinde en yüksek emekli maaşı Türkiye’dedir” diyerek herkesi hayrete düşüren Bakan Şimşek, “İngiltere’de emekliler çalışırken aldıkları maaşın yüzde 25’ini alır. Bizde ise yüzde 75’ini” gibi bir denklemle kendini haklı çıkarmaya çalışırken, aslında dünyaya kimin çıkarlarının penceresinden baktığını da göstermiştir. Çünkü Bakan Şimşek dünyaya birazcık emekçiden yana baksa, diyeceği; “Bizde maaşlar ve ücretler çok düşüktür, işçilerin, büyük çoğunluğu açlık sınırının altındaki asgari ücretle çalışmaktadır. Hükümetimizin amacı ücretleri insanca çalışacak düzeye çıkarmaktır” olurdu. Ne var ki Bakan olup bitene sermayenin penceresinden baktığı için “emekli maaşlarının asgari ücretten yüksek olmasına” takmaktadır.
Şimşek, Türkiye Cumhuriyeti’nin Maliye Bakanıdır ama kendisi İngiliz vatandaşıdır ve kariyerini uluslararası büyük finans firmalarında çalışarak edinmiştir. Yani en büyük sermaye gruplarına hizmet ederek! Ve bu hizmetler onu Türkiye’nin Maliye Bakanı koltuğuna oturtmuştur; yıllardır da orada tutmaktadır. İşte 2013 Bütçesi’nin arkasındaki zihniyet; Bakanda temsil olunan, böyle seçkin bir büyük sermaye zihniyetidir!
Bakan elbette kendisini o makama getiren çıkar çevrelerinin en iyi en kararlı sözcüsü olarak konuşmaktadır. Bu yüzden de o, eksi 10 derecede okula sırtında bir kabanı ve ayağında ayakkabısı olmadan giden öğrencilerin, asgari ücretle aile geçindirmek zorunda kalan işçinin, asgari ücretle bile iş bulamayan işsizin, onca yıl emeği sömürüldükten sonra yarı aç yarı tok sürünmeye mahkum edilen emeklinin, memurun, üretici köylünün, kent ve kırın yoksullarının Bakanı olarak konuşmuyor. Tersine Bakan Şimşek, devletin elinde ne varsa onu “özelleştirme” adına, “teşvik” adına, “işsizliği önlemek” adına, “ekonomide istikrar” adına bütçe imkanlarını sermayenin hizmetine vermenin en militan biçimde savunan bakan olarak konuşuyor.
Dün, Maya Takvimi bahane edilerek yaratılan “kıyamet” yaygarası boş çıktığına göre, 2013 Bütçesi ile hazine imkanlarını kimlere aktarmanın bütçesi olduğunu AKP’ye destek vermeye devam eden emekçiler de 2013’te yaşayarak görecekler.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00