22 Aralık 2012

Bir zamanlar bir tulumbacı evlendiğinde omuzdaşları (yani tulumbasındaki arkadaşları) damat hamamında ona şöyle laf atarlarmış:
 “Araya araya buldum belayı,/ Gel sen de gör bu edayı ”
Tam bu durumdayım. Okul kitaplarından Yunus Emre’nin ilahisindeki bir dörtlü çıkartılınca, bu bölümün Ebusuud’un fetvasına denk geldiğini gördüm. Gerçi Hazret  “ehl-i sünnet inancına ve Hanefi fıkhına dayalı bir devlet ve toplum düzeni” oluşturma adına tasavvuf denilen felsefeyi reddedip, “Melâmi Bayrami tarikatından şeyh Hüsameddin Ankaravî’nin halifesi Bosnalı şeyh Hamza Bali’nin ve Halvetiye tarikatının Gülşeni kolundan şeyh Karamani’nin öldürülmeleri” yolunda fetva  vermiştir. Ne çare Yunus Emre sağ olmadığından (tek bir şair Yunus da olmadığından )  Ebussuud Efendi onun değilse de onun belli dörtlüğüyle zikredenlerin katline ferman vermiştir. (işte okul kitaplarından çıkarılan da bu dörtlüktür!)
Neyse Yunus Emre’nin yaşadığı topraklarda doğmanın heyecanıyla geçen sefer bugünün bilginleri ne diyor diye bakındım internette, bu hükme hak veren, Yunus’u “eğri büğrü konuşmakla suçlayan” profesörler vardı. Araştırmaları sürdürünce, aman Allah, bir video çıktı karşıma. Bir yangın görüntüsü, üstünde de “Yunus Emre isimli zındık kafirin küfür ve şirk sözleri”  yazıyor. Konuşan kişi “Şeyhülislam Ebussuud Efendi’nin küfr fetvası verdiği Yunus Emre kafirinin şirk sözleri” sözünü yineleyerek Kültür Bakanlığını da Yunus divanını bastığı tercüme ettiği için suçluyor. Bu şiirlerle “coşanları” da (bu söz de konuşmacının)Yunus Emre’yi de en masumu “zavallı, zırvalıyor” sözleriyle aşağılıyor.  Tanrı aşkını da, vahdeti vücudu da Tanrı’ya ortak koşmak suçu sayıyor.
Hep birlikte 16. Yüzyıla hoş geldiniz.
Hürrem başını bir güzel örttü, namazı ekranda kıldı. Artık kim olursa olsun hatunlar Fransa sarayındaki kıyafetlere benzer göğüs dekolteli elbiseleri giymiyor. Kanuni’nin dizide, malum dizide bu hafta Ramazan münasebetiyle beş vakti cemaatle kılma, kadınların ibadetine ayrılmış camilere erkek hademe girmeme, teravih vaktinde kahvede oturmama, Hıristiyan ve Yahudilerin ramazanda açıkta yemek yememe, su içmeme yasaklarını davul eşliğinde dinleyip iman tazeledik ki, bu Kanunidir. Ve nizamı alem için iki oğul iki damat boğazlatacaktır.
Süleyman’ın  “gayrı meşru eğlenceyi men eden” yasaknamesine göre de  bayramlarında Müslüman ve Hıristiyan aynı yasağa uyacaklardır: Nekkare, zurna vb. çalmak yasaktır. Salıncak kurdurmak da. Şiiler de “eyyam-ı Aşura”da  (Muharrem ayında aşure günlerinde) salıncak kurmayacak, müzik çalarak gösteri yürüyüşleri yapamayacaklardır.
Bayram salıncağını, müziği “gayrı meşru ” sayan anlayışın içkiyi yasaklamayacağı düşünülemez. Bir söylence gibi şaraptan başka içkileri sarhoş olmayacak ölçüde içmeye izin verdiği söylenir. (Ben ulaşamadım) Ama kahveye ve kahve gibi kömür oluncaya kadar kavrulan maddelere “haramdır” fetvasıyla izin vermemiştir. “İslam’ı öğretmek için değilse yabancı diller öğrenilmemelidir” fetvasıysa  Osmanlı’nın yönetim kadrosunun hiçbir Avrupa dili öğrenmemesine yol açmıştır.
Cemal Süreya, Kanuni’nin yardım isteyen Fransız kralına yazdığı mektubun giriş bölümünü çok gösterişli bulurdu:
“Ben ki,
Sultanlar sultanı, hakanlar hakanı hükümdarlara taç veren Allah’ın yeryüzündeki gölgesi, Akdeniz’in ve Karadeniz’in ve Rumeli’nin ve Anadolu’nun ve Karaman’ın ve Rum’un ve Dulkadir Vilayeti’nin ve Diyarbakır’ın ve Kürdistan ve Azerbaycan’ın Acem’in ve Şam’ın ve Halep’in ve Mısır’ın ve Mekke’nin ve Medine’nin ve Kudüs’ün ve bütün Arap diyarının ve Yemen’in ve daha nice memleketlerin ki, yüce atalarımızın ezici kuvvetleriyle fethettikleri ve benim dâhi ateş saçan zafer kılıcımla fetheylediğim nice diyarın sultanı ve padişahı Sultan Bayezıd Hân’ın torunu, Sultan Selim Hân’ın oğlu, Sultan Süleyman Hân’ım.
Sen ki,
Françe vilayetinin kralı Françesko’sun.”
Ebusuud Efendi, günde 1000 fetvayı padişahıyla birlikte anılmak için vermiş olmalı.

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et