23 Aralık 2012 11:13

Kudretlinin kuvveti meclisi yere serdi

Kudretlinin kuvveti meclisi yere serdi

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Mecliste geçtiğimiz hafta tamamlanan bütçe görüşmelerinde tanık olduklarımız memleketin halini anlatır cinstendi.
Süre verme, sataşmalara cevap hakkı gibi şekilde demokrasi (Tartışmalı yanları olsa da) var. Özde bir demokrasi ise yok!
Burada akla şu soru gelebilir: “Bütçe gibi ekonomik bir tasarı ile demokrasi arasında bir bağ mı var”
Konunun, özünde bir demokrasi sorunu olan o kadar çok yanı var ki…
Sıralayalım.
İçinde bulunduğumuz yılın (2012) bütçesi, geçen yıl aralık ayında onaylandı. Bu yıl ki bütçe görüşmelerinde Maliye Bakanından öğrendik ki o bütçeden sapma olmuş. Orijinal bütçeden 12 milyar lira daha fazla harcama yapılmış.
“Sonuçta bütçe bir öngörüye göre yapılıyor. Beklendiği kadar gelir toplanamazsa sapma olur” denebilir.
Tamam, gelirler her zaman tartışmaya açık tahminlerdir. Ekonomik büyümedeki, ithalattaki azalma gibi etkenler geliri etkiler. Sapmaya yol açar.
Ama bu, keyfilik anlamına gelmez. Hükümetlerin istedikleri gibi at koşturmalarının önünü açmaz.
Bütçe hakkı parlamentonun en temel hakkıdır. Hükümetlerin ne kadar ve nereye harcama yapacaklarını parlamento belirler.
Bilinemeyen zorunlu  nedenlerle bütçe yetersiz kalırsa… Bu durumda ek bütçe yapılması, şeffaflığın, hesap verebilirliğin kısacası demokrasinin gereğidir.
Bu yıl bütçenin gelir tahminleri tutmadı. Performans düşük. Ama bakanlıklar ve ilgili kurumlar buna aldırmadı. Meclisin kendilerine tahsis ettiği ödenekleri yetersiz gördüler. Harcamaları dizginlemeyip harcadıkça harcadılar. Yetkilerini aştılar.
Bu durum Meclisin bütçe yapma hakkının gaspıdır. Kuvvetler ayrılığı ilkesinin ihlalidir.

NEREYE HARCANDIĞINI BİLMEK GEREKMEZ Mİ?

Elbette ki hükümetler hizmet için harcama yapabilirler. Ama bizim cebimizden aldıkları paraları nereye, nasıl harcadıklarının hesabını vererek tabi ki.
Türkiye halkının vergilerinin devlet tarafından nereye ve nasıl harcandığının denetimini Sayıştay yapar. Ama bu yıl bütçe görüşmeleri Sayıştay raporları olmadan yapıldı. 2012’nin denetimi yapılmadan 2013 bütçesi ele alındı.
Aslında bu durum 2013 bütçesine şimdiden ‘yok hükmü’ kazandırırken… Parlamentonun varlık nedenini iyice tartışmalı hale getirdi.
Bu nedenledir ki, İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel’in Meclis kürsüsünden yaptığı şu vurgu son derece yerindedir: “Sayıştay raporlarının Meclise gelmesini engelleyen hükümet, bütçenin gayrimeşruluğunu göstermektedir.”
Tüzel’in, Meclis kürsüsünden yönelttiği şu sorular vergi veren herkesin sorması gereken ve onlar adına sorulmuş sorular değil mi?
Sayıştay herhangi bir yolsuzluğa mı takıldı? Kamu idarelerinin, yöneticilerinin yaptıkları harcamaları denetleme hakkından bu TBMM neden ve hangi hakla feragat ediyor?

SENEYE BU REZALETİ DE ARAR HALE GELECEĞİZ!

Sayıştay raporlarının gelmemiş olması tek sorun değil elbette.
Raporların gelmemiş olmasının yarattığı tablonun en güzel özeti sanırım BDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan’ın şu ifadeleri: “Temsil konusunda yaşanan adaletsizlikler, şeffaflığa düşürülen gölge ve antidemokratik işleyiş ile meşruluğu tartışma konusu olan bu parlamento AKP sayesinde demokrasilerde yeri olamayan ilklere de tanık olmaktadır. Her sene ısrarla üzerinde durduğumuz bütçe şeffaflığı sorunu AKP döneminde gittikçe katmerleşmiştir.”
Sayıştay raporları varken de durum pek faklı sayılmazdı.  
Zira savunma ve güvenlik amaçlı harcamaların özel bir uygulamaya tabi tutulması, aslan payı askeri harcamalara ayrılmış bir bütçeyi denetlenebilir kılmıyordu zaten.
Ama süreç Sayıştay raporlarının Meclis önüne gelmesinin bile engellendiği bir aşamaya geldi. Diyor ki Buldan, “Bu uygulamanın AKP hükümeti tarafından daha da ileri boyutlara taşınacağına olan inancımız ise tamdır. Bu açıdan Önümüzdeki dönemlerde bütçe tasarısının hiç görüşülmeden kabul edilmesini de görmek hiç şaşırtıcı olmayacaktır.”
“Kuvvetler ayrılığının” ayağına dolandığını açıkça söyleyen bir başbakanın olduğu bir ülkede… “Bütçenin hiç görüşülmeden kabul edilmesi” tezi çok mu hayali?
Pervin Buldan sizce mesnetsiz mi?


BÜTÇE KAÇTI ARINÇ KAÇAMADI!

Hükümet geçen yılki bütçeyi Meclis denetiminden kaçırdı. Fakat Başbakan Yardımıcısı Bülent Arınç geçen yıl ki sözlerini Meclisten kaçıramadı?
Geçen yıl bütçe görüşmelerinde ‘hükümet sözcüsü’ sıfatıyla şunları söylemiş Arınç: Kürtlerin hakları verilecek, kimlikleri tanınacak. Faili meçhullerden siyasi cinayetlere kadar hepsi aydınlatacak.
Aradan tam bir yıl geçti.
Sonuç… Roboski’de 34 kişi katledildi. Binlerce Kürt siyasetçi tutuklandı. Yüzlerce eve daha ateş düştü. 19 kişi faili meçhullerde, 35 kişi yargısız infazlarda katledildi.
Yani 2012 yılı kan ve gözyaşı ile geçti.
Bütçenin ve demokrasinin böyle, “devlet sırrı” maskesi altında kıyılmasına ne kadar daha seyirci kalacağız.


HARP OLMADAN SULH OLMAZ MI?

Bütçe görüşmeleri sırasında tanık olduklarımız ve hükümetin tutumu karşısında desek ki: “Meclis hikâye! İktidarda bir parti var Meclisi taktığı yok!”  
Bu tespitimiz karşısında birileri de, “Yüce Meclisin manevi şahsiyetine hakaret” ettiğimizi savunabilirdi.  
Şimdi yaşananlara ne demeli peki?
Yine de (bütçenin şeffaflığından söz edilemese de, denetlenebilirliği olmasa da, onaylanmış olanın hiç hükmü yoksa da) bütçe görüşmelerinin bazı olumlu yanları da var.
Bazı tartışmaları kamuoyu gündemine getirmek…  
Bakanlıkların bütçelerini ne kadar halk için, ne kadar rant için harcadıklarını bir nebze de olsa görmek…
Kimin neyi savunduğunu anlamak… Ve benzeri olumsuzluklar sıralanabilir.  
Bazen tarihsel dersler de anlatılır. Pervin Buldan’ın Marx’ın şu sözlerini hatırlatması gibi: “Zamanımızın ikiyüzlü politikasının hiçbir dogması ‘barış istersen savaşa hazır ol’ dogması kadar büyük zararlara yol açmamıştır. Büyük bir yalanı içeren bu büyük gerçek bütün Avrupa’yı silahlanmaya çağıran bir savaş ilanıdır.”
Bu sözlerden, “Harp olmadan sulh olmaz” diyen Başbakanın hiç ders alıp almadığını bilemem.
Ama halkların ders alması gerektiği kesin!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa