Her şeyi tek o biliyor
Fotoğraf: Envato
Başbakan her yanının düşmanlarla sarılı olduğunu düşünen “Vahşi Batı”nın bıçkın silahşörü gibi; gözünün üstünde kaşın var diyene, biraz yan bakana, kendinden habersiz kıpırdayana, ateş ediyor!
Kim ki hoşuna gitmeyen bir laf etti, kim ki ona hoşuna gitmeyecek bir soru sordu, kim ki ona yakın birini eleştirdi; anında kurşunu yiyor!
“Muhalefet” dediği çevrelere, ağzına geleni söylemesini ya da her vesile ile basına ayar vermeye çalışmasını kanıksamıştık. Ama son günlerde Başbakan arkaya, öne, sağa, sola bakıp gözüne her takılanı suçlayıp, yere vurmayı, yetmezse üstüne çıkıp tepinmeyi Başbakanlığın asli işi haline getirmiş bulunuyor.
Örneğin;
Roboski’de “sivillerin bombalanması”ndan söz edenlere, “Ne sivili, hele durun bakalım arkalarından kim çıkacak?” diyerek, katliamın sorumlularının kim olduğunu soranları “terör örgütünün ağzıyla konuşmakla” suçladı.
Yetinmiyor; Gültan Kışanak’ın 17 yaşında Diyarbakır Cezaevi’nde gördüğü ağır işkenceden söz edip, “Onun yerinde ben de olsam dağa çıkardım” diyen Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ı bilmem kaçıncı kez daha ayaklarının altına aldı.(*)
Ve tabii ODTÜ’de öğrencilere yönelik vahşi polis saldırısının öğretim üyelerinden vatandaşlara, çeşitli çevrelere kadar geniş bir tepki görmesi karşısında polise sahip çıkan Başbakan Erdoğan, öğrencilere, öğretim üyelerine ve ODTÜ rektörlüğüne çok ağır suçlamalar yöneltti:
“Öğrenciler arasında terör gruplarından da olanlar var”, “Malum muhalefet tarzının devamı bir eylem bu”,”Bazılarının öğrencilikle de alakası yok”, “Sırtlarındaki çantalarda molotoflardan tutun da taşlara varıncaya kadar her şey var” gibi suçlamaları sanki bunlar kanıtlanmış suçlarmış gibi, sıraladıktan sonra Başbakan, “hükmü” verdi: “Eleştiriymiş, protestoymuş! Bunu protesto olarak nitelemek, ilimden nasibini almamaktır. Bu hocalar bu öğrencileri böyle yetiştiriyorsa onlara yazıklar olsun: böyle üniversite hocaları olsa da olur olmasa da!”
Evet bitmedi! Çünkü basına günlük ayar vermeden geçemezdi. Bu sefer ki ayar konusu kar–kış haberleri üstünden, 15 milyon İstanbullunun yaşadıkları gerçeği yazdığı için basını hedefe koydu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş’ı korumaya aldı. Sanki belediye başkanı kendisiymiş gibi, “Gidin Manhattan’ı görün orda da bu sorunlar var” diye gürledi. Ve asıl haberciliğin “Felaket haberi yapmak değil vatandaşa yapılmış iyi işleri duyurmak” olduğunu söyleyerek, gazetecilik felsefesine yeni bir katkı yaptı!
Başbakana göre; hükümetin bir politikasını protesto eden öğrenci terör örgütü uzantısı, öğrencilerin gösteri yapama hakkını savunan öğretim üyesi “Yazıklar olması gereken, malum muhalefetin uzantısı”, hükümetin icraatını eleştiren gazeteci arkasında şer güçlerin bulunduğu muzır kişi, Başbakan Yardımcısı bile nerede ne söyleyeceğini bilmeyen lapayla beslenen çocuk!
Kimsenin kendi aklı yok yani!
Herkes başbakanın söylediğini yapmalı, onun belirlediği gündem ve normlar içinde konuşmalı, onun emriyle yatıp kalkmalı, aksi halde “teröristlerin”, “ülke düşmanlarının”, en azından “malum muhalefet”in aleti olur!
Herkes sersem, alem kör bir tek o biliyor her şeyi!
Başbakanın dediği budur!
Basın özgürlüğüymüş, ifade özgürlüğüymüş, gösteri hakkıymış, bunların kağıt üstünde olması ve orada kalması daha iyidir!
Tiranlık yolunda ilerlemenin yoludur bu yol ve hiçbir zaman da hayırlı bir yere varamamıştır bu yoldan gidenler.
(*) Arınç ne zaman ağzını açıp dişe dokunur bir şey söylese, artık Başbakan, Arınç’ı ne zaman azarlayacak diye bekler olduk. Nitekim de çok bekletmedi. Gültan Kışanak’la empati yapan Arınç’ı, “Bizim yolumuz o yol değil” diye bir kez daha azarladı. Arınç da “Başbakan haklı ben de zaten dağa çıkmadım.” diye uzun uzun açıkladı. Ama öncekilerden farklı olarak bu sefer lafını geri almadı; “Ben söyleyeceğimi söyledim anlayan da anladı” diyerek direndi. Hadi hayırlısı!
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00