25 Aralık 2012 13:02

Yedi öğüt, doğa ve siyasetteki biz

Yedi öğüt, doğa ve siyasetteki biz

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Mevlana’nın yedi öğüdünde akarsu, güneş, gece, toprak, deniz ve ölü gibi olmak yani doğa insanın doğallığına anahtar kılınır: “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol”
Başbakan onuncu kez gelmiş Şebi-i Aruz törenlerine. Pişkinliğinden değil elbet, Mevlana’ya güvenmiş öyle ya:“Ne olursan ol yine gel”
Ama ilk kez konuş(a)mamış resmi törende.
Usumuzun bir yanında “çıraktım usta oldum” diyen başbakan, diğer yanında yaşamını “hamdım, piştim, yandım” sözleriyle özetleyen Mevlâna!
Usta ama ne usta: “Roboski, ODTÜ, Hopa, tutuklu gazeteciler…”
Bir hükümet eyleyen olarak hangi toprak, akarsu, deniz ve ölülerle gitti Mevlana’ya başbakan
hiç düşündü mü?
Misal Kocaeli Dilovası’nda bırakın toprağı, suyu ve anne sütünü yeni doğan bebeklerin ilk kakasında dahi sağlığa zararlı ağır metaller bulundu. Ak Partili Belediye başkanı sorunu çözmek yerine gerçekliği halkla paylaşan bilim insanı Onur Hamzaoğlu’nu dava eyledi halkta bilinç uyandırmaktan.
Evet, kimileri Mevlana’nın öğütlerini kendi yaratıkları kirli toprak, akarsu ve denizler ile güncelliyorlar. Kar hırsına, ranta kurban edilen; kirletilen doğa ile eşleştiriyorlar öğütlerin gerçekliğini.
“Cömertlik ve yardım etmede akarsu gibi ol.“ Ama hangi akarsu? Ülkede sanayi atıkları ile kirlenmeyen tek bir dere dahi hatırlıyor musunuz? Kaç şehirde şebeke suyu güvenle içilebilir artık? Peki, halka suyu ücretsiz dağıttığı için Ak Partili yıllarımızda yargılanan Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven’i unutacak mıyız? Ya Hopa’yı, akarsularına sahip çıkıp HES’lere karşı mücadele ederken adeta başbakanın gözleri önünde biber gazı denerek evcilleştirilmeye çalışılan kimyasal silahla öldürülen Metin Lokumcu hocayı unutacak mıyız?
“Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol.” Ama hangi toprak? “Yandaş altın madencilerinin” kirlettiği toprak mı yoksa nikel madenine kurban edilen mi?
“Başkalarının kusurlarını örtmede gece gibi ol.” Ama hangi gece? Bir gece yarısı evlerinden gözaltına alınan üniversite öğrencileri, sendikacılar, belediye başkanlarına reva görülen gece mi?
“Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol.” Ama hangi ölü? Roboski’de kıyılan 34 çocuk ve genç gibi mi? Yoksa Patriotlarla öldürülecek olası çocuk ölüler gibi mi?
“Hoşgörülülükte deniz gibi ol”. Ama hangi deniz; savaş uçaklarından geçilmeyen Doğu Akdeniz mi?
“Şefkat ve merhamette güneş gibi ol.” demiş Mevlana! Bulgaristan’daki Türkler, Suriye’deki Kürtler, Filistin’de ve bizde taş atan çocuklar, Edirne ve Roboski’nin yoksul kaçakçı gençleri eşit mi hissediyor hükümetin şefkat ve merhametini?
Derler ki; su, ateş ve ahlak dostluk kurmuşlar. Gün gelmiş birbirlerini kaybetmekten ürküp sual etmişler. Su demiş ki;”Nerede bir şırıltı, çağıltı duyarsanız ben oradayım.”
Ateş, “Bir duman gördüğünüz yerde ben varım” diye eklemiş. Dönüp ahlaka baktıklarında yanıtı şöyle olmuş:”Beni kaybederseniz, bir daha kesinlikle bulamazsınız!”
Biz buna etik de diyebiliriz elbet; ne zaman ki siyasette, bilimde ve yaşamın diğer alanlarında kaybettik onu; bulmak hiç kolay olmuyor. Ama bulduğumuzda ve çoğalabildiğimizde
Mevlana’nın yaşadığı dönem kadar temiz akarsu, deniz, toprak için mücadele etmek hiç de zor olmayacaktır. Öyle ise kendimizden başlayarak olduğumuz gibi görünmeye ve göründüğümüz gibi olmaya doğru yol almak gerek. Yol alalım ki muktedirlere yolumuz şablon ola!

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa