Hükümet eliyle cepheleşmeye teşvik
Fotoğraf: Envato
ODTÜ’deki polis şiddetini görmezden gelip, sadece protesto etme hakkını kullanan öğrencileri “terör örgütü uzantısı”, ODTÜ yönetimini, “malum muhalefetin sözcüsü” olarak suçlayan Başbakan, kendi söylediklerinin kimseyi tatmin etmediğini görmüş olmalı ki, YÖK’ü ve emrindeki rektörleri harekete geçirdi.
Başbakandan işaret almış gibi (Burada “gibi” biraz fazla olsa gerek) rektörler, Başbakanın arkasında saf tutmaya girişti. İstanbul’un Boğaziçi dışındaki altı devlet üniversitesi ve diğer kimi üniversitelerin rektörleri ile birlikte salı sabah saatlerinde bu sayı 13’ü bulmuştu. Öyle görünmektedir ki, daha başka devlet ve vakıf üniversitelerinin rektörleri de bu biat (diyet ödeme) kuyruğuna girecekler görünmektedir.
İşin ilginci, onların kendi iradeleriyle hareket etmediklerinin bir göstergesi de ODTÜ karşısında tavır alırken yaptıkları açıklamaları oldu. Ve üniversitenin özerk yönetimleri ve yöneticileri olduklarını iddia eden rektörler, ODTÜ öğrencilerini eleştirir görünürken aynı zamanda ODTÜ yönetimine karşı saldırıya geçti.
Bilimsel düşünme, bilim yapma özgürlüğünün de temeli olan ifade özgürlüğünün en katıksız savunucusu olması gereken üniversitelerin böyle siyasi iktidarın şakşakçısı, emirle kalkıp oturan, neyi kimi eleştirdiğini bilmeden Başbakanın şarkısına tempo tutmaları elbette temsil ettikleri üniversite adına son derece kaygı vericidir.
Açıktır ki, sorun “ODTÜ’de olanlar” olmaktan çoktan çıkmıştır. Hükümet, üniversiteleri yeniden yapılandırmaya girişirken, bilim özgürlüğünü, üniversitenin halkın ve ülkenin çıkarları doğrultusunda işlev görmesini savunan üniversite öğretim üyelerini ve ODTÜ, Boğaziçi gibi “demokratik üniversite” talebinde ısrar eden üniversiteleri sindirmek istemektedir. Bu amaçla ODTÜ ve ODTÜ’nün çıkışıyla paralel bir tutum alan, alacak olan üniversiteler ve öğretim üyeleri adeta kuşatılmakta, “Bakın bunca üniversite size karşı!” denilmek istenmektedir.
Ama öte yandan, rektörlere rağmen, öğretim üyeleri, ODTÜ’yü destekleyen açıklamalar yaparken, iktidarın arkasında yer alan rektörleri de eleştirmektedirler.
Üniversiteye yönelik sermaye iktidarlarının bu tür saldırısı yeni değildir. Üniversitelerin yeniden biçimlendirmek istenildiği her dönemde ülkeyi yönetenler, üniversiteyi kendi içinden bölmeyi, bir bölüm öğretim üyesini, yetmediğinde ırkçı, şeriatçı öğrenci kesimlerini kendi yanlarında devreye sokmayı hep denemişlerdir.
Attığı bu adımla hükümet, üniversite içinde bugüne kadar rektör seçimi, atamalar ve görevlendirmeler vb. üstünden müdahaleler, YÖK uygulamalarıyla oluşan bölünmeyi daha da derinleştirmeye yönelmiştir. Bundan böyle; bazı üniversitelerin diğer bazı üniversiteyi, bazı bilim insanlarını diğer bazı bilim insanlarının, bazı üniversite çalışanlarının diğer bazı çalışanlara bazı öğrencilerin diğer bazı öğrencilere karşı olduğu bir saflaşma, üniversitelerin içinde hızla bölünmeyi kışkırtırken, bütün kararların, uygulamaların bu bölünmeye göre biçimleneceği yeni bir döneme kapı arkasına kadar açılmıştır. Bu, hükümet eliyle üniversitenin cephelere bölünmesi demektir.
Aslında gelişmeler, ODTÜ’de olanları aşarak, nasıl bir üniversite istendiği tartışmasına gelmiştir. Nitekim dün birçok kentte, öğretim üyeleri, yardımcıları ve öğrenciler katıldığı basın açıklamaları ve etkinliklerle YÖK’e ve üniversitenin piyasanın ihtiyaçları ve bilim dışı bir çizgide yeniden yapılandırılması girişimlerine karşı; “demokratik, özerk, bilim özgürlüğü olan üniversite” talibiyle alandaydı.
Provokasyonlara izin vermeden ve hükümetin, emniyetin tahriklerine kapılmadan tüm üniversite bileşenlerinin ortak mücadelesinin zeminini geliştiren bir tutumla hareket etmek bugün her zamankinden daha çok önem kazanmıştır.
Böyle bir birlik için dünden çok daha fazla imkan da vardır.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00