27 Aralık 2012 14:20

Tükeniş!..

Tükeniş!..

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Futbol, teknik anlamda bir türlü gündemimize giremiyor. Yoğun gündemde, istifa var, istifadan vazgeçip dönüş var... Futbolu marka değeri yüksek bir ürün haline getirip pazarlayarak maksimum kâr elde etme planları var... Transfer girişimleri var... Buna karşılık, devre arasına girmişken bile takımların ortaya koyduğu futbolla ilgili analizlere rastlanmıyor... 17 haftalık ilk bölüm, ağırlıklı olarak çeşitli istatistiki veriler eşliğinde özetlenip geçiştiriliyor. Gerçi medyada, futbolu sağlıklı bir şekilde irdeleyip değerlendirecek bilgi ve birikime sahip kaç kişi var ki?..
Ayrıca işin futbol yönüyle ilgili pek bir talep olduğu da söylenemez. Yöneticilerin, teknik adamların karşılıklı atışmaları ya da “sert” açıklamaları çok daha fazla ilgi çekiyor... Bu tarz açıklamalar -taraftarların ruhunu ve gururunu okşadığı için- medyada geniş yer buluyor. Tabii yalan transfer haberleri de. Medya çıkarı gereği, gerilim ve hayal pazarlıyor. Ama ondan talep edilen de bu zaten.
Aykut Kocaman istifa etti... Ardından gelen baskılara dayanamayınca görevinin başına döndü... İstifa ettiğini kendisinden duyduk, görevine döndüğünü ise başka ağızlardan... Böylece bir kez daha kendisini bütün benliğiyle Aziz Yıldırım’a teslim ettiğini göstermiş oldu. Kocaman, ülke futbolunun çıtasını yukarılara taşıyacağına inandığımız bir kişiydi. Ne var ki Aziz Yıldırım’ın egosunun altında ezilmeye rıza göstererek kendi kendisini tüketti...
Aykut Kocaman’ın görevini bırakmasının ya da görevini sürdürmesinin Fenerbahçe adına ne gibi sonuçlar doğuracağı konusunda spekülasyon yapmak gereksiz. Şimdiye kadar sergilediği performansa bakarak Kocaman’ın bundan sonra ne gibi özgün(!) bir yol izleyeceği pekala tahmin edilebilir...
Aykut Kocaman saha içiyle, takımının ortaya koyduğu oyunla ilgisini kesip mücadeleyi, Aziz Yıldırım’ınkilere benzer “siz hepiniz ben tek” söylemleriyle saha dışına taşıdıkça, tükenişini hızlandırdı... Ta ki “bu yükü kaldıracak gücünün kalmadığını hissedene” kadar... Kişilikten ödün vermek pahasına Aziz Yıldırım’ın dümen suyuna girmek ve her istifa girişiminde Aziz Yıldırım duvarına çarpıp geri tepmek hiç kuşkusuz yorucudur...
Kocaman, puan kaybedilen her maçtan sonra paranoyakça komplo teorileriyle mazeret üretmeye çalışmasaydı belki bu kadar yıpranmazdı... Rakiplerine ve hakemlere yönelik olarak dile getirdiği tuhaf ima ve göndermeler aracılığıyla “ateşe” odun atıp gerilimi körüklemeseydi belki bu kadar sarsılmazdı...
Çok daha vahimi... Bir teknik adam, kulüp başkanının soyunma odasına inip futbolcularına ayar çekmesini, fırça atmasını nasıl kabul edebilir?.. Buna nasıl tepkisiz kalabilir?.. Kişiliği bu şekilde ayaklar altına alınırken, futbolcularının gözünde itibarının sıfırlanacağını bilmez mi?.. Üstelik bu başkan, soyunma odasına inmesinin gayet normal ve yadırganmaması gereken bir durum olduğunu, gerekirse bundan sonra da inmeye devam edeceğini açıkça söylediği halde. Soyunma odası teknik direktör ile futbolcuların özel mekanıdır. Yöneticilerin; galibiyet ya da şampiyonluk kutlaması dışında, teknik, taktik konularda akıl verme(!), ayar çekme ya da fırça atma gibi amaçlarla soyunma odasına girmesi, görgüsüzlük, garabet ve cehaletten başka bir şey değildir... Böyle bir durumu sineye çekebilen bir teknik direktöre, futbolcuların inancı, güveni kalabilir mi?..
Aykut Kocaman, Aziz Yıldırım için çok uygun bir teknik direktör olabilir... Peki Fenerbahçe için?..

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa