Yaktı beni bu Latin ateşi...

Dilimizin, Amerikancanın etkisinden kurtulup (!) kuşatmasına girdiğini söylerken Amerika kıtasının kuzey bölümüne konuşlanmış Obama ülkesini amaçlıyordum kuşkusuz.  Her türlü yayılma, parmağının ucunda döndürerek dünyaya egemen olma tutukusundaki Amerika’ nın dilini yani.  
Bizim milliyetçilikte, ulusalcılıkta mangalda kül bırakmayan  Amerikanca düşkünü insanlarımıza, Amerika kıtasındaki başka dilleri de dilimize sokma derdine düşen kimileri de eklenecek gibi. Bu Amerikancaya karşı olduklarından mı, yoksa o varsa bu da olsun duruşundan mı bilemem. Bildiğim bir şey ana dil kavgasının sıklıkla yapıldığı bu topraklar üzerinde kimsenin kendi dilinden yana olmaması, olamamasıdır.
Aslında Latin Amerika’ dan bol bol; hem de her tür oyuncu alınıyor olmasına bakılırsa etkileşim doğal karşılanabilir de bu etkileşime onların değil bizim çanak tutuyor olmamız yadırgatıcı. Belli ki alınan oyuncuların; hele de ayaktopçuların yarattığı esintiyle  dillerini de sokuşturuveriyoruz yaşantımıza. Sanki, onlara dillerini öğreteceğiz ya da onların dilinde yazarsak okumalarını sağlayacağız. Onlar bizim dilimizi öğrenmezken biz onların dilini öğrenelim, öğretelim konukseverliği (!) belki de bu.
“Latin Ateşi” köşesinde  yeni Messilerden söz eden Aslı Pelit  böyle bir görev üstlenmiş gibi geldi bana. Yeni Messi’leri anlatırken Boca scouterlardan da söz ediyor; ayraç içinde de bunun Boca istatistikçileri anlamına geldiğini açıklıyordu. Yani, yazısını okuyacak insanların anlayabileceği dile öncelik vermesi gerekirken ve hiç de gereği yokken İspanyolcasını yazıyor; hem de öncelik veriyordu: “Cordoba’ nın minnacık bir köyünde 14 yaşında Boca scouterların (Boca istatikçileri ) tarafından keşfedilen…”   Nedense!?
Hemen de bir düzeltme yapayım, 14 yaşında olan Boca’ nın istatistikçileri değil, onların bulduğu ayaktopçulardır. Aslı Pelit’ in, aslında Boca scouterlara öncelik tanımasına karşın sözün gerisini istatiskçilere göre getirmiş olması da dikkat çekici; hem de gözü tırmalayıcı bir söylemdi üstelik. Çünkü “tarafından” sözcüğünün gelişi scouterların değil istatistikçilerin gidişine uygun düşmüştü.  

Latin ateşi işte…Bir yakmış ki ortalığı...
Hem de daha yazının başında başlamıştı yakmaya. “Sonrasında da böyle olacağı aşikardı” diyerek latin ateşinin içine düşeceğim ve hep karşı olduğum yabancı bir sözcüğü kullanmak zorunda kaldığım için içim yanacak biliyorum; ama şu latin ateşini söndürmek için de yapacak bir şey yok.  “…Falcioni’ nin gideceği belliydi, yerine Bianchi’ nin istendiği aşinaydı…”  diyen Aslı’ ya aşina ile aşikar  sözcükleri arasındaki ayrımı göstermek için; hem de Farisi ateşte yanmaması için bunu yapmak zorundayım. Açık, apaçık, belli, besbelli anlamlarına gelen  ve asıl kullanması gereken aşikar  sözcüğü yerine bildik, tanıdık anlamındaki aşinayı kullanmıştı çünkü. Oysa aşinayı da aşikar gibi görmezden gelebilseymiş ve “…istendiği biliniyordu.. “ diyebilseymiş kendini de, okuyanı da yanıp kavrulmaktan kurtaracakmış; ama… Ah, o Latin Ateşi...
Aşina, aşikar çelişkisi, biliniyordu bilinmiyordu bilinmezliği öncesinde; hem de tam yazının girişinde bir bilinmezliğe  daha yol açıyordu Aslı Pelit işin aslını yadsırcasına... Çünkü, önce Boca- Goday  Cruz karşılaşmasını izleyip sezonu kapatıyordu; sonra da  kendini ara transfer döneminde buluyordu. Oysa sezon bitiminde ara değil ana transfer olurdu. Ya da olmalıydı Amerika’ nın latin bölgesinde tersi bir uygulama yok idi ise.   Eğer kendini bulduğu yer ara transferse sezonun yarısı kapanmış demekti. Yani ilk yarı.   
Bayağı bir karışıktı bu ateşin içi. Ben de dayanamadım bir güzel karıştırdım. Artık nasıl yanar, kimi yakar bilemem;ama… “Yaktı beniii, yaktı beniii bu latin ateşi” diye dertlenesim geldi şu yeni yıl öncesinde.  
Yana yana bir yılı daha sonlandırıp yenisine giriyoruz. Bu yılda da sevgi, dostluk, özgürlük, çağcıllık, barış özlemiyle yanıp kavrulmayız umarım; ama…  Şavaş çığlıklarını duyunca…
Hayyam’la iyi yıllar dilemek en güzeli…

             Ömrümüzden bir yıl daha geldi geçti,
             Dereden akan su, ovada esen yel gibi.
            İki gün var ki dünyada, bence ha var ha yok,
            Gelmeyen gün bir, geçip giden gün iki

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et