30 Aralık 2012

2013'te de anayasa zorlamasına devam!

Geride bırakmak üzere olduğumuz yıl boyunca süren “yeni anayasa taslağı” çalışmasının tamamlanması için Başbakan Erdoğan ve partisi, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na 2012 sonuna kadar süre tanımıştı. Ancak geçen süre içinde “yeni anayasa taslağı”nın 27 maddesinde komisyonda yer alan dört parti uzlaşma sağlarken, 47 maddesinde de uzlaşma sağlayamadı. Böylece 80 maddesi görüşülen yeni Anayasada “bundan sonra nasıl bir yol izlenebilir” tartışması yaparken AKP, “masaya tekme vurma” anlamına gelen bir hamle yaparak, kendi dışındaki üç partinin de karşı olduğunu herkesin bildiği “Başkanlık Sistemi”nin yeni anayasada yer almasını isteyen önerisiyle geldi.

Böylece de Anayasa Uzlaşma Komisyonu’nun çalışması tümüyle açmaza girdi.

Aslına bakılırsa, hiç olmazsa uzunca bir zamandan beri, böyle bir komisyon çalışmasından bir “yeni anayasa taslağı”, böyle bir Meclisten de yeni bir anayasa çıkmayacağını komisyonda yer alan dört parti de biliyor, ama masayı ilk terk eden olmak istemedikleri için komisyon çalışması, “mehter yürüyüşüyle” sürüyordu.

Artık komisyon kendisini “başarısız ilan edecek herhalde” denirken; Başbakanı ziyaret eden TBMM Başkanı Cemil Çiçek, “Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na makul bir süre verilmesi için harekete geçti. Başbakandan sonra AKP ile de görüşen Çiçek dün de CHP, MHP ve BDP ile görüştü.

Öyle görünüyor ki, Meclis Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na yeni bir “makul süre” tanıyacak.

Ancak bu “makul sürede” de “yeni bir anayasa taslağı”nın çıkmayacağı çok açık. Bunu da bu ülkede, “Siyaset alanında neler oluyor?​”u az çok izleyen herkes bilir, biliyor. Komisyondaki partiler de “Masayı kim önce devirecek?​” diye bir birbirinin gözüne bakıyorlar.

Her ne kadar AKP sözcüleri, “Biz Başkanlık Sistemini, taslakta bir önerimiz bulunsun diye sunduk. Olmazsa olmaz değil” deseler de, aslında bütün bu oyunun sonunda AKP’nin, “Bu partiler 12 Eylül Anayasasını değiştirmek istemiyor. Biz yeni bir Anayasa için Meclisi göreve çağırıyoruz ve referanduma giderek halkın onayını isteyeceğiz” diye kendi hazırladıkları taslağı ya da üstünde bazı maddelerinde anlaştıkları boşlukları da kendilerinin doldurduğu taslağı Meclis’e getirecek bir pozisyon elde etmek istediği anlaşılmaktadır.

Nitekim Başbakan Erdoğan, önceki gece çıktığı bir televizyon kanalında, bu seçeneği açıkça dile getirdi. “Eğer, ortak bir taslak çıkmazsa, biz parti olarak kendi çalışmamızı Meclis’e sunmak için hazırlıkları başlattık” diyerek bunu ilan etti.

Yeni bir “makul süre” de AKP’nin kendi hazırlıklarını yapmak, Meclis’teki bazı partileri baskılayıp bölmek ve halkı kendi anayasa taslağına destek verecek, örneğin Başkanlık Sistemine destek verecek bir ortam yaratmak için gerekli süredir!

Bugün ihtiyaç olan “yeni anayasa” ırkçılık, şovenizm ve şeriatçılıkla malul, “tekçi” partilerin mevcut düzeninin restore edilmesini sağlayacak, AKP’nin iktidarını AKP’siz de sürdürecek bir anayasa değildir.

Evet, Türkiye’nin “yeni bir anayasaya ihtiyacı vardır” ama bu anayasa Kürtlerin ve tüm azınlıkların Türk kökenli halkla “eşit haklar temelinde” birliğini, Alevilerin inanç özgürlüğü talebini, işçi sınıfının, emekçilerin örgütlenme özgürlüğünü sağlamayı güvence altına alacak; ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü, toplu gösteri hakkı, adil yargılanma hakkı, herkesin engelsiz ulaşabileceği parasız, kaliteli sağlık ve eğitim hakkı gibi başlıca temel hakları, özgürlükleri garanti altına alan bir anayasadır.

Böyle bir anayasa da majestelerinin temsilcilerinin ezici çoğunluğunu oluşturduğu bir meclis tarafından yapılamaz. Bu ancak, bu haklar ve özgürlükler için mücadele etmiş, gerçekten demokratik yeni bir Türkiye isteyen güçlerin oluşturacağı bir “Kurucu Meclis”in yapacağı bir anayasadır.

Başka türlü bir örnek en azından henüz yoktur!

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

‘Onaylamadığımız taslağı masaya koymayın’

‘Onaylamadığımız taslağı masaya koymayın’

Toplu sözleşme sürecinde olan kamu işçilerinin, Türk-İş ve Hak-İş yöneticilerinin üzerinde anlaştığı sözleşme taslağının kendilerinden gizlenmesine tepkisi büyüyor. Bu hafta hükümete sunulması beklenen taslağın onayları alınmadan masaya konmamasını isteyen işçiler, “Biz mücadele etmezsek sözleşmenin sonu belli” diyor.

72 bin 88 TL: Türk-İş’in yoksulluk sınırı

30 bin TL: Kamuda ortalama ücret

58 bin 200 TL: Türk-İş ve Hak-İş’in istediği zamlı ücret

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
'Heybeden’ her gün yeni bir soruşturma çıkıyor. Yargı sopasıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.

Evrensel'i Takip Et