30 Aralık 2012 10:58

Roboskî’nin ardından…

Roboskî’nin ardından…

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Roboskî ciddi kırılma. Hem de feveran ettirici türden. Gelip bacağa yapışıyor. Yakalıyor. Suçluları kaçamıyorlar. Kendisini dayatıyor. Herkes anlayacak: Halkı karşına almayacaksın!
M. Ali Şahin, bir başka kırılma olan ODTÜ’yle ilgili “muhalefet istismar ediyor” diyor! Başbakan da Roboskî’nin istismar edildiğini söylüyor. Ama etrafında dönüp dolaşmaktan kaçınamıyor. “Sivil”di değildi, “terör”dü, “akılları var”dı “yok”tu –Roboskîsiz edemiyor. Yatıyor kalkıyor, Roboskî!
Görüyor o da kırılmayı. Toparlamaya uğraşıyor. Belki ikna ederim diye düşünüyor. Konuştukça içinden çıkamıyor ama. Girdabına kapılmış, gidiyor.
Neden durup dururken “İmralı’yla görüşülüyor” diye konuştu sanıyorsunuz? Neden “Bayram değil seyran değil” de “enişte”ye başvuruluyor? Şimdi mi akıllara düştü görüşmek?
Çare yoktur! Görüşmeseniz bile görüştük, görüşeceğiz diyeceksiniz! Mecbursunuz, kurtuluşunuz yok. Buradan yumuşatmaya çalışacaksınız. “Bir parmak bal”dır, ağızlara sürmeyi çıkar yol sayacaksınız. Olmaz ya, “ya tutarsa” deyip “göle maya çalma”ya yelteneceksiniz!
Roboskî öyle bir kırmıştır ki, sizin ve politikalarınızın etkisini neredeyse sıfırlamıştır. Kırılan, başka şeylerle birlikte vicdandır çünkü. Analiz değildir, bu gözler görmüştür ki, artık AKP, Kürdün gözünde “gavur parasıyla beş kuruş” etmemektedir. Hayırla yad edilmemektedir. Öfke derindir. Ve hele iknaya yeltenildikçe durum berbatlaşmaktadır.
Urfa’da Başbakan “şiddet acizlerin işidir” demekte, Kürdün gözleri önüne Roboskî gelmektedir. Küfür gibi, “neden öyleyse” sorusu sökün etmektedir? Roboskîlilerin neden göz göre göre bombalandıkları, bunun şiddet değil de ne olduğu, aczin değil de neyin ifadesi olduğu sorulmaktadır.
“Bütün etnik unsurların kendine göre sorunları var. Ama bir grup yatıyor kalkıyor, sanki sadece kendilerinin sorunu var” diyor Başbakan. “Yok” diyemiyor! Varsa, başbakansınız, düzeltsenize! Ama yok, “hepimiz kardeşiz”miş.. Ve bombalamaya, tutuklamaya devam. Kürt görmüyor mu sanıyorsunuz? Sonra “görüşüyoruz”muşsunuz! Nasıl görüşme bu?
Siz değil misiniz ki, Kürde, “terör örgütüyle, terör örgütünün yedeğinde siyaset yapan partiyle arana duvarı çek” diyen? Hem “görüşüyorum” deyip yumuşatmaya çalışacaksınız, hem de kendi görüştüklerinizle görüşme, konuşma, arana duvar çek diyeceksiniz Kürde! Kürt aptal, herkes aptal, bir siz akıllısınız, öyle mi? Görüşecekseniz, duvarı muvarı bırakacak, hele sivilleri hiç öldürmeyeceksiniz!
Ve “paradan, puldan, makamdan, ırktan dolayı sevmeyeceğiz. Sadece yaratandan ötürü seveceğiz” öyle mi? Dünyanın en zengin başbakanlarından biri olarak sizin “paradan pul”dan, başkanlık sistemi peşinde en makam severlerden biri olarak “makam”dan söz etmeye hakkınız olduğunu sanmıyoruz. İslam istismarıysa, Roboskî’de gördüğüm, artık inandırıcı olmamaktadır. “Biz Hıristiyan mıyız ki?​” sorusunun yanında, “ister Müslüman, ister Hıristiyan, ister Şafi, ister Alevi, Sünni, hepimiz insanız” yanıtı ezici çoğunluğun dilindedir. Kürt sorununda “hepimiz İslamız, kardeşiz” lafının anlamı kalmamıştır. Roboskî’de Mevlid okuyup “sivil Cuma”yı kıldıran hoca açıkça ilan etmiştir ki, ortak tutumdur artık Kürtlerde: “Kimse bize İslam’ı öğretmeye çalışmasın. Biz Kürdüz ve İslam’ı herkesten daha iyi biliyoruz. Kimseye zulmetmedik, zulme de teslim olmayacağız.”
Tekrar: Başörtüsünü ileri sürüp genelleştirmeyin. Demeyin ki “Biz hiçbir zaman şiddete başvurmadık. Şiddeti bir metod olarak benimsemedik. Çünkü hakka inanıyorduk.” Kürdün yanıtını zaten bildiği soru Türke: Peki Roboskî ne öyleyse?

Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa