Yeni yıl dileği...
Fotoğraf: Envato
2012 yılının bir kısa değerlendirmesini yapmaya kalksak, göze en çok çarpan ve en çok konuşulan gelişmelerin eğitim ve bilim alanında olduğunu söylemek olası. AKP’nin son iktidar döneminde eğitime ve bilime ilişkin yaptığı düzenlemeler, çıkardığı kanunlar, çıkarmak üzere olduğu kanunlar (Yükseköğretim Yasası) toplumun bütün kesimlerini harekete geçiren gelişmeler olarak ön plana çıkıyor. İnsanlar yaşama dair umutlarını yatırdıkları eğitim alanında yok sayılmaktan dolayı tepki gösteriyorlar.
Topluma dar iktisadi ve sınai akılla bakan bazı cici bilim insanları, sermaye sınıfı ve medya organları, Türkiye’de meydana gelen makroekonomik ve sınai gelişmeleri göklere çıkarıp insanı ve toplumuve dolayısıyla toplumsal barışı, demokrasiyi, insan haklarını, özgürlüğü ve emeği görmezden geliyorlar.
Eğitim ve bilimde meydana gelen gelişmeler ise bu saydığımız kişi ve gruplar açısından iktisadi ve sınai hedefleri gözeten reform niteliğinde atılımlar gibi yansıtılıyor. Hatta eğitim süreçleri, bu noktada topluma iktisadi ve sınai hedefler penceresi dışında başka bir pencereden bakmayı da engelleyecek bir içerik, yöntem ve anlayışa kavuşuyor.
Bu gelişme, ilköğretimden yükseköğretime değin bütün aşamalarda meydana geliyor. 2012 yılına damgasını vuran dört dörtlük zorunlu eğitim düzenlemesi ve çıkarılması planlanan yükseköğretim yasası, en alt kademeden en üst kademeye kadareğitim sisteminin, kapitalist üretim biçimine uygun insan yetiştirmek için tasarlanmasını kolaylaştırıyor.
Bu gelişmeler, öyle bir toplum mühendisliği amacına hizmet ediyor ki, bu sayede, yukarıda sözünü ettiğim barış, demokrasi, insan hakları, özgürlük ve emek alanlarında duyarsızlık ve hatta körlük yaratıyor.
Yoksulluk, çocuk işçiliği, farklılıklara yönelik şiddet (genç, kadın, Kürt, Alevi, öğrenci, emekçi, sosyalist, anarşist, lezbiyen, gey, biseksüel, travesti, transseksüel), 31 Aralık gününü 1 Ocak gününe bağlayan gecede dile getirilen dileklerle üstesinden gelinebilecek ya da sona erdirilebilecek sorunlarmış gibi görünmüyor.
Sermaye, toplumsal çatışma alanlarından (cinsiyet, inanç, milliyet, siyasi görüş, sınıfsal farklılık, her türlü iş bölümü) besleniyor, semiriyor, bir tümör haline geliyor ve bu çatışma alanlarını kullanarak yaşamaya devam edecekmiş gibi görünüyor.
Tıpkı kanserli hücreler gibi…
Yapılması gereken ise belli...
Eleştirmek, örgütlenmek, “hayır” demek, “yeter artık” demek, “geçit yok” demek, “başka bir yaşam mümkün” demek…
Bunları diyebilme ve değiştirme gücüne sahip olduğunuzun farkına varabilmeniz ve gereğini yerine getirebilmeniz dileğiyle...
- Eğitimde reform… Kim için ve ne için? 15 Ekim 2016 00:26
- İhtisaslaşmış kölelik 17 Eylül 2016 00:11
- Meslek liselerinin devri? 10 Eylül 2016 00:56
- Mültecilik, kölelik midir? 03 Eylül 2016 00:54
- Özgürlük, adaletten başka bir şey değildir 06 Ağustos 2016 00:51
- İnsan olmak, demokrasi ve yabancılaşma 30 Temmuz 2016 01:00
- Demokrasi eğitimi ve demokrasinin neresindeyiz? 23 Temmuz 2016 00:51
- Vatandaş mı, yandaş mı, düşman mı? yoksa insan mı? 16 Temmuz 2016 00:51
- Yabancı öğretmen yetiştirme düzeni 09 Temmuz 2016 01:00
- Performans kaygısı 02 Temmuz 2016 01:00
- Maarif Vakfı Kanunu 25 Haziran 2016 00:51
- Başka bir seçenek hakkı için: ‘Yeter Artık’ 18 Haziran 2016 00:13