Bir elde kadeh, bir elde kuran
Bir helaldir işimiz, bir haram
Şu yarım yamalak dünyada
Ne tam kafiriz, ne tam müslüman

Diyen Hayyam’ın bu dörtlüğünü, eski yılın son günlerinde gençliğin elinde bulunması gereken araç, gereç ve sağlantıların şiirsel bir dille duyurulması çağrıştırdı bana. O yılı onun dörtlüğüyle kapamıştım bu yılı da onun başka bir dörtlüğüyle açmış oldum böylece.  Aman, sakın yanlış anlaşılmasın, o dörtlüğün de, bu dörtlüğün de kurumlarla zaten olamaz da gerçek kişilerle de bir ilgisi, ilintisi ve de ilişkisi bulunmamaktadır. Niye bulunsun ki ayrıca!…
Ve savaşın, yoksulluğun, din, dil, ırk, cinsiyet ve iş ayrımı gözetilerek yapılan can kıyımlarının, sabah akşam kenar mahalle dilberi kıvamında ağız dalaşı yapan siyaset adamlarının olmadığı bir yeni yıl dileğiyle eski yılın son ayından kalma bir haberle yazıma başlamak; hele de Hayyam’dan sonra hoş olmasa gerek.Ama…
Haber bir spor kulübünün, bizim dilimizde sporun ayaktopu olduğu düşünülürse bir ayaktopu takımının önlenebilemez düşüşünü gösteriyor. Doğal olarak onun yanında pek çok şeyi de. Bir ailenin Ankara’nın köklü kulübü Hacetepe’yi, köksüz kulübü Ankaraspor’u; ardından da paşalar takımı diye anılan Ankaragücü’nü çöküşe götüren yürekler acısı durumunu yana döne gözler önüne sermeye çalışıyor.
Kuşkusuz yürekler acısı durum salt bir ayaktopu takımı olunca çok da önemsenmeyebiliyor. Önemsenmiyor da netekim. Ama bu ülkenin acınası durumunun da bir göstergesi bu. Sporu batmıştır, spor görünümlü ayaktopusu ise anlaşmalı oynaşma çamuruna batmış, kalmıştır, adalet dizgesi de izleyici konumuna girmiş, bir şey yapmamıştır. “Nerem doğru ki!” diyen devenin durumu düpedüz. Ama bemim takıldığım ve kalemime dolayacağım asıl konu bu değil. Eğri büğrü görünümlü devenin bir yeri, bir kılı görünümündeki haberin içeriği değil benim için önemli olan. Yazısı. Yazılış biçimi yani.
Haber şu:
“ Dikkatli bakılırsa” diye bir uyarıda bulunmak da gereksiz çünkü dikkati dağıtacak denli çekici olduğu çok açık. Durmaksızın aynı şeyi yinelemiş durmuş, bir iki sözcük değişikliğiyle; ama aynı tümcelerle. Yandaşların açıklamalarına ilişkin bölümü geçersek ve başlığı da saymazsak beş tümceden oluşan yazının her tümcesi ayrı telden aynı şeyi çalmış. Bir satırında ortalama beş sözcüğün olduğu ve yirmi bir satırdan oluşan yazıda  Ankaragücü taraftarı ya da taraftar  söylemi üç kez, Pazar günü tanımı  iki kez, açlık grevi  sözü altı kez , başlamak sözcüğü değişik biçimleriyle dört kez, sol kapalı  tanımı beş kez , Ankaragücü oluşumu da iki kez yer almış daracık alanda.
Yılın son ya da yeni yılın ilk günü iletişim organlarında geçmiş yılın olaylarının sayısal dökümü yapıldığından  benim bu bilgilendirmem de sıkıcı gibi görülse de, genel uygulamaya uygun görüldüğü gibi. Bu yazının başına gelenler bir ayaktopu takımında olsa kadro şişkinliği olarak tanımlanır ve önü alınırdı. Ama yazıda sonradan önü alınamıyor ve söz salatası olarak kalıp gidiyor. Oysa, özen gösterilip birer kez kullanılsaymış bu sözler ve sözcükler yazı yaklaşık altı satır daha kısa olacakmış. O zaman ne olacakmış!?.. Ha beş satır uzun, ha altı satır kısa? Olsa ne olur!…
Kuşkusuz ODTÜ olaylarının yarattığı çalkantı; sürekli CHP’nin kırk yıl öncesini eleştirerek bugününü vuran  bir başbakanın karşısında  “Geleceğe küfretmek için geçmişi kötüleme” düeti (!) yapan ak gençliğin bağırtıları yanında bu haber devede kulak gibi görünse de, sonuçta devenin bir parçasıdır kulak da, yani olmama olasılığı ve olanağı olsa da bu da bir eğriliktir. Özünde, sözünde ve tözünde insana saygının olmadığı bir eğrilik hem de. Kulak deyip geçmemeli yani.  
Biraz önce kenar mahalle dilberilerinin ağız dalaşından söz ederken yine Hayyam düştü usuma. Bir ağız dalaşını anlatıyordu dörtlüğünde:
Şeyh fahişeye demiş ki; “-Utanmaz kadın:
Her gün sarhoşsun, onun bunun kucağındasın
Doğru demiş fahişe, ben öyleyim; ya sen?
Sen bakalım şu göründüğün adam mısın?  
Olabildiğince iyi yıllar…

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et