Sağcı ve entelektüel
Fotoğraf: Envato
Tamam, sağcı iktidarların, iktidar sahiplerinin, egemen sınıfların topluma sağcı çağırmalarda bulunup karşılık almak, olur almak, orta ve alt sınıfları sağcı ideolojilerinin taşıyıcısına dönüştürmek için ellerinde milliyetçilik, muhafazakârlık gibi kullanışlı araçlar var ama bir yandan da adaletsizlik, sömürü, şiddet öyle net görünüyor ki, ister istemez sağcılığın toplumdaki bu yaygın karşılık buluşunu açıklamak için ekonomist argümanlara yöneliyoruz.
Sağcılığın sosyolojisi epey derin bir konu, şimdi iyice dalmayalım ama ‘sağcı entelektüel’, ‘sağcı edebiyatçı’, ‘sağcı sanatçı’ tamlamalarında ifadesini bulan problemli duruma bir adım yakından bakalım yine de. Çünkü bu iddialı tanımlama şu sıralar iyice sorgusuz sualsiz yapılır oldu artık.
Oysa dünya, öncelikle de Batı düşünce tarihinin son 250 yılına baktığımızda entelektüelin devlet ve siyasi iktidarlarla köprüleri ata ata, bu yolla konumunu ve işlevini güçlendirdiğini, varoluşunu temellendirdiğini görürüz. Evet, Aydınlanma’nın büyük filozofu Kant’tan Marksist düşünür Gramsci’ye kadar birçok önemli isim, bu problematikle iştigal etmiş ve iktidar yanında ya da karşısında entelektüelin konumunu tartışmış ve nihayetinde entelektüelin tanımı sosyal pratikteki verilerin de ışığında daha net yapılır olmuştur.
Bugün artık iktidara ya da devlete angaje birini entelektüel sıfatıyla lanse etmek için mesnetsiz iddialarda bulunma konusunda hayli cesur olmak gerekir. İktidarını sürdürebilmek için her türden irrasyonel ve pragmatik eylem ve uygulamaya hazır yapılarla ilişkide olmak ya da yanında yer almak, bir entelektüeli en hafifinden ağır yaralar.
Sanat çok geniş bir alan. Bu alanın kimi yerlerinde, bazen de merkezinde hükümdarın, iktidarın ya da devletin görkemini çağrıştıran ama bir yandan de estetik duyumuza hitap eden sanat eserlerine rastlıyoruz. Mimari ve görsel sanatlar alanında öncelikle. Ama edebiyat farklı. Hele düzyazı. Roman, öykü, deneme türleri.
Edebi düzyazı yine aynı 250 yıllık süreçte bireyin ebesi olmuştur. Birey, roman, öykü ve deneme türlerinde kendi doğumuna tanıklık eder. Öncelikle roman ama diğer edebi düzyazı türlerinin de temel meselesi, temel meşguliyeti bireydir. Devlet, iktidarlar, kurumlar ve hatta kendisinin bizzat ürünü olduğu toplumsal şartlar karşısında insan, yani birey.
Ben rahatlıkla devlet bireyin düşmanıdır diyebiliyorum. Ama bu tezi hafifleterek en azından aralarında önemli bir mücadele olduğunu kabul etsek bile, devletçilik, devlet-iktidar yandaşlığı, evet sağcılık yine epey sakatlayıcı bir konumdur edebiyatçı için.
Olmuyor işte. Hem düşünsel rehavet hem iyi edebiyat.
- Barikat, neşe, dans 08 Haziran 2013 07:22
- Konferansın ufkundaki yeni toplum 31 Mayıs 2013 10:35
- Süreç için bir öneri daha 20 Nisan 2013 09:37
- Heimatkrankheit ya da vatan hastalığı 07 Nisan 2013 05:27
- İktidar olarak köşe yazarı 23 Mart 2013 10:48
- Chávez’e bakmanın bir yolu 10 Mart 2013 05:56
- Süreç ve strateji: Bir öneri 23 Şubat 2013 07:43
- Felsefeden gelen cevap 09 Şubat 2013 09:36
- Böyle geçti bir yıl Türkiye ömürlerinden 29 Aralık 2012 06:12
- Adam ve kızları 22 Aralık 2012 09:00
- Mahremiyet ve gösteri 15 Aralık 2012 07:50
- Anatomipolitikadan biyoiktidara salınan sarkaç 08 Aralık 2012 08:35