Bilmek üzerine
Yılın son gününde ziyaret ettiğim kitapçımda, 2012 yılında yazılanları, biriktirilenleri gözden geçirirken karşıma çıkanlar, yeni bir yıl için sevinçle aldığım hediyeler oldu. Yılın son ayında çıkanlar bunlarla sınırlı olmasa da, Foucault’nun 1970-1971 döneminde verdiği derslerin derlendiği, “Bilme İstenci Üzerine Dersler” ile Sibel Özbudun ve Temel Demirer’in yazılarından oluşan “Zamanın Ruhu” ve Temel Demirer’in Resmi İdeoloji, Devlet, Milliyetçilik” kendim için seçtiklerim oldu. Kitaplarımı kucaklayıp evimin yolunu tuttum. Geride bıraktığım yıl, hatta son birkaç yıl boyunca aksattığım ve bana her zaman keyifli zaman dilimleri sunan sinema ile yılı bitirmek ve yeni yıla da ne olursa olsun vazgeçemediğim okumalarla girmenin heyecanındaydım. Adli tıpta sürekli şiddete tanıklık etmek ve dolayısıyla bu tanıklığın yarattığı dolaylı yaralanmaları onarmanın kendimce en iyi yollarındandır farklı yaşamlara farklı gözlerin tanıklığı.
Eski yılı Carlos Saura’nın 1982’de çektiği “Antonieta”sı ve Pedro Almodovar’ın 2006’da çektiği “Volver- Dönüş” filmi ile kapatıp, yeni yıla adım attım. Kadın intiharlarını araştıran bir psikologun gözünden Antonieta’nın intiharla sonlanan öyküsünün anlatıldığı Saura filmi hem zamanda hem de duygularda gidiş gelişlerle çok etkili bir film olmanın ötesinde, oyuncu seçimleri ile de anlatmak istediğini çok başarıyla aktarıyordu. Gene çok sevdiğim yönetmenlerden Fassbinder’in değişmez oyuncusu Hanna Schygulla o uzak, soğuk ve nesnel, Batılı psikolog için çok uygundu. Filmin sonunda çocuklarını öldürdükten sonra intihar eden bir kadının öyküsünün, bir Meksika efsanesinin anlatıldığı “La Llorona- Ağlayan Kadın” şarkısı çalarken, Antonieta’nın intiharına tanıklık eden, itiraz eden ve dolaylı yaralanmasını yüzünde, gözlerindeki derin hüzünde gizleyen psikolog ile filmin başında intihar girişimi başarısız olmuş kadına neden 6. Katta otururken kendisini 3. Kattan attığını soran o uzak ve soğuk, bilme arzusu dışında duygu taşımayan psikolog iyi bir yüzleşmeydi yılı bitirmek için.
Yeni yılın ilk saatine de sarkan Almodovar filmi ise iç içe geçen ve süregen bir ensest öyküsünde kattığı gerçeküstü renklerle, dinlediğim bütün o ensest öyküleri ile başa çıkabilme gücümü yeniledi diyebilirim. İlk filmin tersine bir bilmeme arzusu ile başlayan, ensest öykülerinin satır aralarında hep rastladığımız ve bilinirse yükü taşınamayacak kadar ağır o bilginin nasıl bilinebileceği üzerine, yükü sonunda bilme arzusu ile taşınabilir kılan ve yaşamın çok içinden bir anlatıydı izlediğim.
Güne ise yeni aldığım kitaplarımı karıştırarak başladım. Foucault’nun bilme istenci üzerine derslerinde Yunan tragedyalarına göndermelerle aktardığı derslerin sonuncusu Oidipus’un bilmesi üzerine, aslında biliyor olduğunu fark etmesine yol açan tanıma aşaması ile açılıyor. Ensestin fark edilmesi ve tanınması ne kadar zor. Bilme isteği ile bilmemenin yeğlenmesi arasında kalmak.
“Zamanın Ruhu”nda Sibel Özbudun’un yazılarından birine geçiş yaptım sonra. “Bir Çatışma Alanı Olarak Bayram Kürtlerin Newroz’u ile Türklerin Nevruz’u. Yücel Demirer’in yaptığı bir çalışma üzerine yazılmış bu makalede bir giriş sözü dikkatimi çekti. “Yeşeren ot taşın altında kalmaz” . Bir Süryani atasözüymüş. Hakikati değiştirmek üzerine yazılan bu yazı da, kökeni ile birlikte o atasözü de, bende bilme arzusunun sonunda nasıl da galip geleceğini çağrıştırdı yeniden. Bireysel ya da toplumsal yaralarımızla yüzleşmeden olmaz. Yaraları onarmak için, önce onları fark etmemiz gerekiyor.
Barış için ürkek de olsa adımların atıldığı yeni bir yılın başında, yeni yaraların açılmadığı, eskileri de fark edip onaracağımız günler için mücadele edelim hep beraber.
EVRENSEL'İNMANŞETİ

Peşkeşe ‘dur’ de!
Çayırhan Termik Santralinin özelleştirilmesi için alınan ve genelde mal değerinin yüzde 10 düzeyinde belirlenen geçici teminat bedeli 250 milyon TL oldu. Bu bedel madenin sadece 3.5 günlük kazancına denk geliyor. Satışa karşı direnişi sürdüren madenciler, ‘Yağmayı durduralım’ çağrısı yaptı.
Evrensel'i Takip Et