Metin Göktepe'yi anmak...
Metin Göktepe belleğimde hep ilk tanıdığım görüntüsü ile yaşar. TGC’nin yönetim odasında Nail Güreli ile düzenlediğimiz bir basın toplantısına gelmişti. Kalın kaşları , soran, sorgulayan kocaman gözleri ve yüzüne yayılan insanın içini ısıtan gülümsemesiyle diğer meslektaşlarının arasında dikkati çekiyordu. Fotoğraf makinesini ustalıkla kullanıyor, belli ki işini severek yapıyordu.
Adını duymuştum ama kendisini ilk kez görüyordum. Toplantı sonrası pek konuşma olanağı bulamamıştık.Toplantı bitiminde haber tutkunu her gazeteci gibi hızla çekip gitmişti. 90’lı yıllar faili meçhullerin yoğun yaşandığı bir dönemdi. Halkın gerçekleri öğrenme, doğru yansız bilgilenme hakkı için uğraş veren gazetecilere siyasi iktidarlar iyi gözle bakmıyorlardı. Kolluk güçleri de muhalif ya da sosyalist gazetelerde çalışan muhabirlere yalnız güçlük çıkarmakla kalmıyor en küçük itiraz ve hak arayışlarında gözaltına alarak hırpalıyorlardı. Gözaltındakilerin yakınlarına açık ve net yanıtlar verilmiyor çoğu kez “Bizim karakolda böyle biri yok” denilerek geçiştiriliyordu. Bir olayı izlemeye giden Metin Göktepe de gazeteci olduğunu söylemesine rağmen polislerin hışmına uğramış ve gözaltına alınmıştı.
TGC, TGS ve Basın Konseyinin de yeraldığı meslek örgütleri, Metin Göktepe ve gözaltındaki öteki meslektaşlarının serbest bırakılması için bulunduğu gözaltındaki gazeteciler için protesto eden açıklamalar yaptı. Genç meslektaşlarımızın birkaç gün içinde bırakılacağından emindik. Oysa 8 Ocak 1996 günü Metin’in ölüm haberi geldi. Polis ‘duvardan düştü’ gibi absürt bir iddia ile olayı örtbas etmeye çalıştı. İşte burada Metin’in genç meslektaşları ve meslek örgütleri gerçek bir dayanışma örneği verdiler. Özellikle dönemin TGC başkanı Nail Güreli olayı aydınlatma konusundaki ısrarlı tutum ve inatçılığını hiç elden bırakmadı. Savcılara, emniyet müdürüne, bakana gerçeğin ortaya çıkarılması yönünde baskı kurdu. Sonrasında Metin’i katleden polisler hakkında dava açıldı. Dava Aydın’daydı.Ardından da Afyon’a. TGC Başkanı Güreli, Genel sekreter Olcayto ve hukuk danışmanı Fikret İlkiz’den oluşan bir ekiple, Fadime Ana’nın Metin’in kardeşlerinin, arkadaşları ve meslektaşlarının tek yürek olduğu bu duruşmaları karar anına dek izledi. Polisler cezalandırıldı. Sonuç elbette tatmin edici değildi. Metin göz göre öldürülmüş, ölümüne göz yuman, polislere arka çıkan emniyet müdürü ve öteki yetkiler devletin himayesinde soruşturmaya bile uğramamışlardı. Metin Göktepe’nin öldürülmesi ile Hrant Dink cinayeti arasında bir koşutluk var. Azmettiriciler, yetkilerini kötüye kullananlar cezadan kurtuluyorlar.
Ama öyle ama böyle. Metin Göktepe ışıklar içinde yat. Sorgulamacı, araştırıcı gazeteciliği, genç arkadaşların bıraktığın yerden sürdürüyorlar. İnadına Metin…
Evrensel'i Takip Et