ODTÜ'ye gidelim
ODTÜ ve utanç, 18 Aralık ve sonrasında yaşananlar, yaşadıklarımızdan sonra bu iki kelime yan yana hiç ama hiç yakışmıyor. Öğrencisiyle, emekçisiyle ve yöneticileriyle üniversitelerimizde iktidardan bağımsız olabilmenin ve dayanışmanın örneğini yaşama geçirmişken, hepimizde kıvanç ve umudun yanı sıra, içten içe kıskançlık duygularını da yaşatmışken ODTÜ’nün yanına utanç yakışmıyor.
Ben de katılıyorum yakışmıyor. Bununla birlikte, utancı ODTÜ dışındakiler için, bizim için başlığa taşıdım. Bu yılın ilk gününde, öğlenden sonraki saatlerde Evrensel Gazetesi’nin web sayfasında yer verilen, 47 üniversiteden öğretim elemanlarının, gerçekten nitelikli bir imza metniyle, olaydan yaklaşık 14 gün sonra, ODTÜ’lüleri destekleyen açıklamalarıyla ilgili haberi okurken hissettiklerimi paylaşmak için taşıdım. Duygularımı, yüz kızarmamı paylaşmak için. Kırk yedi, dile kolay 47 üniversiteden iki yüz seksen dokuz öğretim elemanı, yanlış okumuyorsunuz 289 öğretim elemanı ODTÜ’lüleri desteklediğimizi ilan ediyorduk kamuoyuna. Söz konusu niceliğin metnin niteliğini, hazırlanışındaki heyecanı ve hedefi yıkıp geçtiğini görmek utandırdı beni. Öğrencilerimizden utandım, bizlerle birlikte heyecanlanan üniversite dışındaki dostlarımızdan utandım.
Biliyordum, olayın hemen ardından destek metinlerinin hazırlandığını ancak, tüm çabalara karşın birleştirilemediğini. Bu utanç parçalılığımızla, örgütsüzlüğümüzle yüzleşmem(iz) bir bakıma. “Üniversiteler iktidar(lar)dan bağımsız olmalıdır” ile Türkiye’nin gündemini değiştiren, iktidarın, Başbakan’ın ezberini bozan, üniversitelilere, bizlere evet görün, bakın üniversiteler teslim alınamadı, üniversiteliler teslim olmadı dedirten bir olayla bir kez daha yüz yüze geldiğimiz örgütsüzlüğümüz beni utandırdı.
Utanmaya devam ediyorum. Kimi mezunlara ait olmak üzere, çoğu öğretim elemanı adını taşıyan 12 dernek, 12 Ocak’ta Ankara’da, Sakarya Meydanı’nda “YÖK Yasa Taslağı’na Hayır” basın açıklaması için çağrı yapmış. Tabii ki katılacağız. Bununla birlikte, bütün bileşenler olarak üyesi olduğumuz Eğitim-Sen, SES neden yok? Öğrencilerimizin üniversite örgütlülükleri neden yok? Bu tutum, doksanlı yılların başında tükettiğimiz meslek sendikacılığını çağrıştırıyor. O nedenle, bu soruların yanıtlanmasına ve “hata”dan biran önce dönülmesine her zamankinden daha çok, daha yaşamsal gereksinimimiz var.
Bunlar yetmiyormuş gibi 6 Kasım 2012’den beri hemen hepsinin başlığında “YÖK YASA TASLAĞI” yer alan, YÖK’e ve yapılması düşünülen ‘yeni’ düzenlemelere karşı etkinlikler gerçekleştiriyoruz. Buradan soruyorum, “YÖK Yasa Taslağını” kim, nerede görmüş. Hukuk, siyaset bilimci olanlarımızın öğrencilerine öğretmek zorunda oldukları, doğrudan konuları olan bir alanda neden bu kadar özensiziz. Doğru bilgiyi, doğru kavramı, doğru tanımı, doğru dili bizler kullanmazsak kim kullanacak? YÖK’ün web sayfasına koyduğu, peşine takıldığımız metnin yukarıdaki gibi adlandırılabilmesi için öncelikle sahiplerince anayasa aykırılıklarının giderilmesi, ardından belirli bir süreci tamamlaması gerekmiyor mu? Tümünün bilgisine sahibiz. Ancak, gündemin peşine takılmaya, ayağa kalkmamaya alıştık. Kolayımıza geleni yapmaya alıştık. Değiştirme, dönüştürme, yıkıp yeniden kurma hedefimizi yitirdik.
Bunları hak etmiyoruz. Ablalarımız, ağabeylerimiz, aramızdan bazıları yapmıştı. Bizler de yapabiliriz. Örgütlenebiliriz. Kendi adımıza, meslek örgütümüz adına, derneğimiz adına, sendikamız adına ayrı ayrı, küçük küçük yapmayalım. KESK bu sürecin mekânı olsun. En yakın zamanda 47 yetmez bütün üniversitelerden öğretim elemanları, çalışanları, öğrencileri hep birlikte ODTÜ’YE GİDELİM. Bir yerden başlayalım. Daha fazla gecikmeden, “utanmadan”.
EVRENSEL'İNMANŞETİ

Metal tokat
Renault işçileri, yaşadıkları sorunlar karşısında patronların yanında duran şube yönetimine karşı harekete geçti: Delege sayısının 3 katı aday çıktı, seçimlere katılım rekoru kırıldı, şubenin belirlediği adaylar geride kaldı. 200 bin metal işçisini ilgilendiren MESS grup sözleşmesi öncesi Metal Fırtına’nın amiral gemisi Renault’da yapılan seçimler sendikal bürokrasiye tokat oldu.

8 Mart’tan notlar: Mücadele yılının başlangıcı

Taleplerimiz karşılanmazsa yurt ücreti de yok

Palyatif topluma karşı: Başpınar’da acının kolektif direnişi

Evrensel'i Takip Et