Yarını belirleyecek bir bugün görevi

İmralı’da PKK Lideri Abdullah Öcalan’la yapılmaya başlanan Kürt sorununun demokratik çözümü ile ilgili görüşmelerin gündeme gelmesiyle birlikte; basından konuyu izleyen çevrelere, CHP’den BDP yöneticilerine herkes, görüşmelerin hassasiyetine dikkat çekerek, süreci herhangi bir biçimde zora sokacak söz ve davranışlardan kaçınılması için çağrılar yapıyor. AKP sözcüsü Hüseyin Çelik, hatta Adalet Bakanı Sadullah Ergin de benzer açıklamalar yaptı.
Ancak Başbakan Erdoğan, her zaman olduğu gibi kendi hassasiyetlerini (bu hassasiyetler en ulusalcı çevrelerin hassasiyetleridir) her tür diğer hassasiyetlerin üstünde görmeye devam ediyor. Onun için de ortada henüz böyle bir tartışma bile yokken, “Biz oldukça Abdullah Öcalan’a ev hapsi olmaz”, “Genel af diye bir şey yok”, diyerek, süreci provoke edebilecek açıklamalar yapıyor. Yetmiyor bu türden  görüşmelere ilk kez resmen ve açıkça destek veren ve Hükümetin tutumunu onaylayan “Bunu Hükümete yeni bir kredi” olarak tarif eden CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’na (normalde hükümetin teşekkür etmesi gerekirken) “Asıl onun krediye ihtiyacı var” diye aşağılayıcı, Kürt sorunu üstünden kavga çıkarma niyetli açıklamalarla ortamı germeyi amaçlıyor.
Elbette Başbakanın bu tavrını politika tarzıyla açıklayabilsek bile, asıl nedenin bir yanıyla giderek daha fazla yakınlaştığı ırkçı milliyetçi çevrelerin hassasiyetlerine hitap etme kaygısı öte yanıyla da süreçte olan bitenlerin hazmedilememesiyle ilgili olduğunu söylemek doğru olur.
Sürecin hassasiyetlerine dikkat etmek önemlidir. Ancak bu olup bitenin, sürece müdahale eden şer güçlerin, ya da iktidar sahiplerinin süreci provoke eden girişimlerine gözleri kapatmak değildir. Nitekim Aydın Doğan kendisine bağlı gazete ve televizyonların yöneticilerine bir “mektup” yazarak, “görüşmeleri riske sokacak söylemden, haber ve tartışmalardan kaçının” derken, aslında görüşmeler konusunda bir sansür koymuştur. Ancak bu yolun sağlıklı bir yol olmadığı ortadadır.
Elbette basın böyle bir konuda “hassas” olmalı, spekülasyonlardan kaçınmalıdır. Ama bu “hassasiyetin”  görüşmeleri ve onun etrafındaki tartışmaları olmamış gibi yapmakla bir ilgisi yoktur. Tersine gerçeği yansıtmak, halkın gerçeği bilmesi için uğraşmak , provokatif girişimleri teşhir etmek, basının başlıca ilkesi olmak durumundadır. Başka türlü de halkın bu görüşmeler, sorunun barışçı çözümü için tartışmalara müdahil olması, varılan çözümün iki halkın gönüllü birliği temelini güçlendirmesi olanaklı olamaz. Burada görev de Türkiye’nin demokrasi güçlerine, en başta da sınıf partisine düşmektedir.
Önceki akşam İstanbul’da EMEP İl Örgütü’nün yaptığı basın açıklamasıyla İl Başkanı Güven Gerçek ve EMEP Eski Genel Başkanı, HDK milletvekili Levent Tüzel’in yaptığı; tüm demokrasi güçlerinin barış ve demokrasi talepleri etrafında ortak mücadelesi ve Kürt sorununun demokratik çözümü için taraf olması çağrısı bu açıdan yol gösterici olmuştur.
Çünkü Türkiye’deki ve bölgedeki gelişmeler, Kürt sorununun çözümünü dayatmış olduğunun artık AKP ve arkasındaki iç ve dış güçler tarafından teslim edilmesi anlamına gelen görüşmelerin sağlıklı bir biçimde ilerleyip, iki halk lehine varılacak bir uzlaşmayla sonuçlanması bu dönemin en pratik amaçlarından birisi olarak biçimlenmektedir.Bu çerçevede bakıldığında barış ve demokrasi talepleri etrafında bir birlik ve ortak mücadele hem Kürt hem de Türk kökenli halk için yarının nasıl olacağını belirleyecek önemde bir bugün görevi olmuştur.
Bu, hem Kürt sorununun demokratik çözümü hem de bölgede barış ve demokrasinin geliştirilmesi mücadelesi bakımından böyledir.  

evrensel.net

EVRENSEL'İNMANŞETİ

İktidarın mengenesi öfkeyi durduramıyor

İktidarın mengenesi öfkeyi durduramıyor

Antep’te polis, mahkeme kararını tanımadı, ekmek mücadelesi veren işçilere müdahale etti. İşçi, siyasetçi, öğrenci, muhalif belediye, basın… Herkes mengenede! Cezaevinde olanların sayısı cezaevi kapasitesini 90 bin aştı. Buna rağmen hükümet daha çok insanı daha uzun süre cezaevinde tutacak yargı paketi hazırladı. Yine de tepki cezalandırılarak durdurulamıyor!

90 bin fazla: 301 bin 397 kapasiteli cezaevinde 392 bin 456 kişi kalıyor.

32 adet: 11 cezaevi yapımı sürüyor, 21 yeni cezaevi projesi hazır.

Yüzde 700: 2002’de 49 bin 512 olan mahpus sayısı yüzde 700 arttı.

BİRİNCİSAYFA
SEFERSELVİ
2 Mart 2025 - Sefer Selvi

Evrensel'i Takip Et