09 Ocak 2013 04:37

Öküzün altındaki buzağı-Afrika

Öküzün altındaki buzağı-Afrika

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Başbakan Erdoğan 2013’ün ilk yurtdışı gezisini “Kara Kıta” Afrika’ya yaptı. Gabon, Nijer ve Senegal’i kapsayan bu geziye, Başbakan Erdoğan ile birlikte 300’e yakın işadamı katıldı. Bu işadamları içerisinde Hamdi Akın (Akfen Holding), Ferit Şahenk (Doğuş Holding), Fettah Tamimce (Fine Otel Turizm), Remzi Gür (Gürmen Grup), Ethem Sancak (Hedef Holding), Nihat Özdemir (Limak İnşaat), Mehmet Nazif Günal (MNG Holding), Ali İsmail Sabancı (Pegasus Hava Taşımacılığı), Süleyman Varlıbaş (VARYAP) gibi büyük tekellerin şefyerinin yanı sıra, MÜSİAD Genel Başkanı Nail Olpak, İstanbul Ticaret Odası Başkanı İbrahim Çağlar da yer aldı.  

Afrika çıkarmasına katılan ve her biri ayrıca incelenmesi gereken bu isimler, çoğumuzun adını bile ilk kez duymuş olabileceği bu ülkelere neden bu kadar derin ilgi duyulduğunu bir ucundan açıklayabilir. Büyük müteahhitler, ulaşım ve turizm sektöründe öne çıkmış firmalar, bu kısa ama çok önemli gezinin temel hedeflerini özetliyor gibidir. Nitekim başbakan, gezinin ilk durağında, barajlar, demiryolları, hava ulaşımı, otelcilik gibi alanlarda yapılacak yatırımlardan ve genişletilmesi gereken 50 milyar doların altındaki ticaretten söz etmiştir. Manzaraya bakanlar, ilk elde, Türkiye burjuvazisinin son dönemdeki “büyüme hızı aktörleri” olduğunu göreceklerdir. Bu yüzden de Afrika hamlesi Türkiye’nin ekonomik hedefleri ve yakın plandaki çıkarlarının bir gereği olarak değerlendirilebilir. Fakat biz öküz altında buzağı aramaya meraklı olduğumuzdan başka bir yönüne bakacağız.
Afrika kıtası, aşağı yukarı 20 yıldır başta ABD olmak üzere bütün emperyalistlerin ilgisinin yoğunlaştığı bir kıta haline geldi. Öncelikle Çin’in yalnızca ticari değil, askeri ve siyasi bakımdan da kıtaya etkili bir biçimde girmiş olmasının cevabını, batılı emperyalistler birçok koldan vermeye çalışıyorlar.

Çin’in Afrika’da rakip olarak görülmesinin nedeni, ekonomik ve ticari girişimlerinin yanı sıra, silah satışları ve askeri teknoloji transferleri ile de kendini göstermiş olmasıdır. Bu yıllar boyunca (1990’ların sonlarından itibaren) Çin’le ABD arasında, Afrika üzerinde gizli bir paylaşım savaşı sürüyor. Çin’in Afrika ile olan ticaret hacmi bugün yüz milyar dolar civarındadır.  

ABD petrol ihtiyacının yüzde 20’sini Nijerya’dan alıyor. Bu miktar 2015’de yüzde 25’e çıkacak. Nijerya petrolünün yarısı ABD’ye gidiyor. Bugün ABD’nin ithal ettiği petrol, Nijerya, Angola, Gabon, Kongo ve Ekvator Ginesi’ne komşu olan petrol alanlarından sağlanmaktadır. Amerikan şirketleri Exxon-Mobile, Cevron-Texoco, Marathon ve Ocean Energy, bu bölgeye milyar dolarlık yatırımlar yapmıştır. Daha önemlisi, kendi elindeki tarım topraklarını tüketen, ya da bu nitelikte topraklara zaten sahip olmayan kimi ülkeler için geniş Afrika, verimli bir tarla gibi görülmektedir.

Pirinç, arpa ve buğday Etiyopya, Mali, Sudan, Gana ve Madagaskar’da milyonlarca hektar toprak üzerinde üretiliyor ve bu toprakların önemli bir bölümü şimdiden, 20, 30 ve hatta 90 yıllığına Çin, Hindistan ve Güney Kore’ye devasa yatırım sözleri karşılığında kiralanmış bulunuyor. Seul, şimdiden Afrika’da 2.3 milyon hektar toprağa sahip, Pekin 2.1, S. Arabistan 1.6 ve BAE ise 1.3 milyon hektar toprağa sahip.

Afrika’nın bir başka zenginliği, değerli mineraller… Eski sömürgeci yağmacılığın en ballı hazinesi, bugün de doymak bilmez zenginlerin rüyasını süslüyor. Diğer yandan, Afrika’daki ülkelerin hemen hemen tamamı “yeni sömürgeci” yöntemlerle oluşturulmuş rejimler tarafından yönetilmektedir. Afrika’yı kemiren emperyalistler elbirliğiyle, demokratik yönetimlerin kurulmasını engellemekte, halk hareketlerini vahşice ezmekte tereddütsüz birleşmektedirler. Sömürüye karşı halklarının ve ülkelerinin çıkarlarına öncelik vermek isteyenler ise alaşağı edilmekte ve yerlerine uygun kişiler getirilmektedir.
Türkiye, böyle bir coğrafyaya başbakanının önderliğinde önemli bir çıkarma yapmıştır. Fakat manzaranın bütününe bakıldığında görülecektir ki, Ortadoğu’da olduğu gibi, Afrika’da da kendi önüne koyabileceği en büyük hedef, Amerikan atına binerek Osmanlı kılıcı sallamaktır. Afrika’da misyonerlik çalışmalarının, sömürgeciliğin en büyük destekçisi olarak Hıristiyanlığı yaymış olmasına karşılık, günümüzün çakma Osmanlısı, Kuzey Afrika halklarının Emeviler ve Osmanlı’nın etkisi ile Müslüman olduğu eski geçmişi kendisine dayanak olarak görebilmektedir.

Sözüm ona “sivil toplum kuruluşu” adı altında faaliyet gösteren ve daha çok “kurban ve iane” ile Afrikalı yoksullar arasında dolaşan Türkiyeli kimi kurumlar, “yetim çocukları okutmak”, “Kurban Bayramlarında yoksulları ete doyurmak” gibi faaliyetlerin yanı sıra, dini kitapların çevrilip dağıtılması gibi etkinlikler de düzenliyorlar. Tüm bu çok yönlü ve büyük girişim paketine, emperyalist sistemin çıkarları ve hedefleri açısından bakınca, öküzün altında buzağı görünüyor mu, görünmüyor mu, siz karar verin.

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa