Sorumluluk
Fotoğraf: Envato
Herhangi bir mücadele örgütü, bir konuda tutum belirlerken ya da adım atarken, durduğu yerin önemini, yürüttüğü mücadelede başarılı olmasının hangi etkenlere bağlı olduğunu düşünmek ve bu durumun omuzlarına yüklediği sorumluluk ile hareket etmek zorunda.
Yıllar içinde mevcut sendika yönetimleri ile işyerleri arasındaki mesafenin sürekli açılmasının kaçınılmaz bir sonucu olarak, en temel sorunlara bile zamanında müdahale etmek ve çözüm üretmenin gittikçe zorlaştığı çok açık.
Hangi alanda olursa olsun, sendikal mücadele sürecinde şu ya da bu şekilde bulunan herkes, üzerine düşen sorumluluk ve görevleri asgari düzeyde bile yerine getirmiş olsa, bugün yaşanan pek çok örgütsel sorun belki gündeme bile gelmeyecek. Sermaye ve hükümet yeni hak gasplarını hayata geçirmek için belki de bu kadar cesaretli olamayacak.
Günlük hayatın akışı içinde emekçilerin sürekli şikâyet ettiği olumsuz koşulların bugünün şartlarında yeni hak kayıpları gündeme gelmeden değişmesi mümkün görünmüyor. 2013’ün ilk günlerinden itibaren yaşanan işten atmalar, iş cinayetleri, taşeron çalışma ile kıdem tazminatının fona devredilmesi arasında kurulan bağlar, kamuda esnek ve performansa dayalı çalışma ile birlikte gündeme gelen iş güvencesinin kaldırılması vb. gibi pek çok sorunun nasıl çözüleceğinin belirsiz olması acaba tek başına sermayenin ya da onun temsilcisi olan AKP hükümetinin suçu mu?
Tek tek emekçiler yaşadığı koşulları kendi lehine düzeltmek adına bir şeyler yapmak için harekete geçirilemediğinde, beklenti içine girmeleri ve bu beklentileri karşılanmadığı zaman kendilerini geri çekmeleri, sessiz ve tepkisiz bir şekilde beklemeleri kaçınılmaz oluyor.
Durum böyle olunca, bir taraftan sermaye güçleri yeni saldırılarını hayata geçirmek için cesaretlenirken, diğer taraftan sendikaların tepesine çöreklenen sendikal bürokrasinin, memlekette her şey güllük gülistanlıkmış gibi iş gücü bırakıp koltuk kavgasına tutuşması önlenemiyor.
Emekçilerin bugünleri ve geleceklerini yakından ilgilendiren herhangi bir sorun karşısında kendilerini yalnız hissetmeleri, bu duyguyu tersine çevirmesi gereken sendikaların çoğu zaman emekçilerden farklı gündemlerinin olması mutlaka mahkum edilmesi gereken bir tutum.
İşin acı tarafı, bu tutumu mahkum etme iddiasında olanların ya da böyle bir iddia ile ortaya çıkanların bile içine girdiği derin sessizlik. Örgütlü insanlar bile sendikaları üzerinden gündeme yeterince müdahale etmedikleri için gittikçe pasif ve edilgen hale gelmeye başlamışsa, örgütsüz milyonların halini varın siz düşünün.
Emekçilerin çalışma koşullarında ve günlük yaşamlarında tek başına değiştiremeyeceği, kontrol edemeyeceği onlarca şey olabilir. İnsanlar bu temel gerçeği gördükçe ya da yaşayarak öğrendikçe örgütlenme ve mücadeleye katılma ihtiyacı hissederler.
Örgütlü mücadelede yaşanan sorunların üstesinden gelmek için atılması gereken ilk adım, tek tek örgütlü bireylerden en tepedeki sendikalara kadar herkesin emekçilerin ve emek hareketinin ihtiyaçları doğrultusunda sorumluluk alması, küçük hesaplar peşinde koşup daha da küçülmektense, büyük düşünüp büyük adımlar atılmasıdır.
Sınıfın örgütlü gücünü temsil eden sendikalar, gündeme zamanında ve doğru araçlarla müdahale etmek, aşağıdan yukarıya karar alma süreçlerini işletmek ve alınan kararları cesaretle uygulamak için harekete geçtikleri zaman, yitirdikleri itibarı ve emekçilerin güvenini yeniden kazanabilirler. Önümüzdeki dönemde bunu sağlamak için yeterince olanak karşılarına çıkacak.
- Asgari ücret stratejisi 05 Aralık 2024 04:54
- Geçinemeyenler 28 Kasım 2024 04:36
- Asgari ücret tartışmaları 14 Kasım 2024 04:36
- 2025 bütçesi üzerine-3 07 Kasım 2024 04:24
- 2025 Bütçesi üzerine-2 31 Ekim 2024 04:38
- 2025 bütçesi üzerine - 1 24 Ekim 2024 04:38
- Hak mücadeleleri 17 Ekim 2024 03:30
- Borç batağında çırpınanlar 03 Ekim 2024 04:42
- Derin sessizlik 19 Eylül 2024 04:33
- Yeni OVP’nin emekçilere vaadi 12 Eylül 2024 04:35
- Kısır döngü 05 Eylül 2024 04:58
- Az çalıştırıp çok sömürecekler 22 Ağustos 2024 04:20