En kılıçlı, en atlı, en kahramanlı filmlerin önü açık olmalı. Ecdat tanışı devlet büyükleri ve Fetih 1453’ün rekor gişesi önümüzde. Atı alan gişeden de, hükümet onayından da geçer ümidiyle, Karaoğlan yılın ilk haftalarında sıraya giren oldu. Biraz komiklik yapan, yapmazken de epey komik duruma düşebilen bir film Karaoğlan. Güldürürken milliyetçileştirmeyi, milliyetçileştirirken güldürmeyi amaçlayan bir söylemi var gibi. Atlar, savaşlar ve kadın atışmalarıyla süslü, bir çizgi roman uyarlamasından beklenecek ne varsa, yüksek bütçe, zayıf senaryo, çocuksu hikaye ve heyecanla dopdolu.

“Altay’dan Gelen Yiğit” (1965’teki ilk Karaoğlan filminin adı) gelmiş, Selçuklu Malatya’sını mesken tutmuş. Düşman Moğollar, kurtarıcı Karaoğlan, kurtuluş yolu ise, güçlü bir devlete “kız vermek” şeklinde. Şöyle ki, esas oğlanımız Selçuklu yöneticisinin kızı Çise Hatun’u Moğol topraklarının ötesindeki Altın Orda şehzadesine ulaştırmayı başarırsa, iki güçlü devlet Moğollara karşı evlilik yoluyla birleşeceğinden, Anadolu da istiladan korunmuş olacak. Dahası, korunmanın tek yolu bu, Çise Hatun olur da ulaştırılamazsa, Anadolu elden gidecek. Duyup duyabileceğiniz en fazla anlam yüklenmiş evlilik yolculuğuna, Çise Hatun’la Karaoğlan arasındaki flört damgasını vurmasın mı? Karaoğlan’ın çapkın atalarının izinden gittiğini bilen seyirci şaşırmaz da, attan indiği dakikaları sayan “ecdat ahlak masası” ne der, göreceğiz.

Karaoğlan, tarihi epey eskilere dayanan çizgi roman kökenli bir kahraman. Çizgi romanların ressamı Suat Yalaz’ın yönetip Kartal Tibet’in oynadığı, kimi siyah beyaz Karaoğlan filmleri, 60’lardan itibaren art arda çekilmişti. Bunların, 1972 tarihli sonuncusu Karaoğlan Geliyor’da mesela (yönetmeni Mehmet Aslan olmuştu artık), finaldeki “Yiğitler kapışsın o zaman” bölümünde Kartal Tibet’i Meral Zeren kılıcın önüne atılarak kurtarır. 2013’ün ilk iddialı “ecdat” filmi Karaoğlan, öncekilerden belki daha fazla erkek filmi, ama bütün düğümleri çözenlerin kadınlar olmasında öncekilerden geri kalmıyor. Filmin komiklik yükünü Balaban, Çalık gibi yan karakterler üstlenirken, kadınlar arası didişmeler de bunun en önemli unsuru. Karaoğlan’ın kurtardığı kadınlar serisinden Bayırgülü ile, onun daha önce kurtardığı kadınlar listesinden Çise Hatun’un sabah akşam birbiriyle atışması, her seferinde bir “kadınlar böyle” yargısıyla seyirciyi güldürmeyi bekliyor. Ama kurtuluşun bir kadına bağlı olmasında kimse çelişki görmüyor. Film boyunca en çok tekrarladığı replik “Bırak kızı” olan adamı kızlar kurtarmasın da ne olsun? Kısaca, bir erkek filmi.

Bu tür kahramanları her zaman dünyanın en karizmatik aktörleri oynamıyor olabilir ama bebek yüzlü bir adama da “Karaoğlan” diye hitap etmenin tuhaflığını görmek zor olmasa gerek. Oysa Volkan Keskin, renkli gözlerinin üstündeki kaşları çatınca, sert görünmekten çok, bir sıkıntısı var gibi duruyor. Bilinen adıyla Survivor Hasan’ın canlandırdığı Camoka, içlerinde çizgi romandan fırlamışa en çok benzeyen karakter. Müge Boz hırsızlık yapan bir genç kadın, Özlem Yılmaz ise prenses olmalı, oysa duruşları arasında uçurumları bırakın, bayağı birbirlerini andırıyorlar.

Yönetmen Kudret Sabancı’nın ilginç bir filmografisi var, Yeni Sinemacılar’la Laleli’de Bir Azize ile başlayıp, Anlat İstanbul filminden bir bölüme, Aliye ve Binbir Gece’nin içlerinde bulunduğu birçok diziye kadar. Karaoğlan bu listede bir sürpriz gibi durabilir ama yıllardır çizgi roman koleksiyonu yapan ve çeşitli yayınlara katkıda bulunan yönetmenin aslında en beklenebilir işi bu olmalı. Büyük paralar harcanmış bir filme göre görüntüler çoğunlukla başarılı, kalabalık savaş sahneleri hiç eğreti durmuyor, efektler sayılmazsa. Ama hikaye anlamsız “Biz Türk’üz şöyle yaparız”, “Kadınlar böyle yapar” gibi vurgulara dayalı olunca sonuç o kadar parlak olamıyor.

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et