12 Ocak 2013

Gündem her zaman yüklü. Sanat, edebiyat bakımından söylenecek söz, yapılacak iş az değil, bir yandan çocukların, gençliğe yeni adım atanların rahat okuyabilecekleri kitapların çeşit çeşit bahaneyle yasaklanışı var. Yasaklanmasa bile bu tür dedikodular işe yarar, kitap itibarını yitirir. Zaten  yetkililer edebiyat ve sanatı terörün arka bahçesi biçiminde görüyorlar.
Edebiyatın gereksiz görülüşü bizde müzmin hastalık da, örnek olduğumuz ülkeler de var. Mesela İsveç. İsveç’in 18 Aralık 1884’ten beri yayımlanan günlük gazetesi Svenska Dagbladet, “lifestyle” sayfalara daha fazla yer verebilmek için edebiyat bölümünü kırpma kararı aldı. Gazete yönetimi bu karara neden olarak, “gazetenin daha geniş bir kitleye ulaşma isteğini” öne sürdü. Demek ki gazetelerin okur sayısını arttırmak için içeriklerini hafifletmek gereksinmeleri var. (Balonların içeriği gibi gazetelerin de içeriği hafifledikçe havalanıyorlar. Bir gazetenin içeriğinin hafiflemesi de edebiyatın azalmasına bağlı. Hafif yiyip içmek gibi hafif okumaların da ömrü uzattığı kanıtlanır yakında.)
Öte yandan ceza ve tutukevleri meselesi var. Şakran Kadın ve Çocuk Cezaevindeki kadınlar 8 Ocaktan itibaren 7 günlük açlık grevine başlıyorlar. Bu açlık grevinin nedeni, cezaevindeki uygulamaların insan haklarına aykırı oluşu.
Bu uygulamaların bir bölümü şöyle özetlenebilir: tutuklu-hükümlü ayrımı yapılmadan  uygulanan sürgünler, insanlık onurunu zedeleyen çıplak aramalar, bu aramaları kabul etmeyenlerin bir gardiyan ekibi tarafından dövülüp sürüklenerek hakaretlere maruz kalması, hastane sevklerinin geciktirilmesi, kelepçeyle tedavi dayatılması, adli tutuklulara tanınan sohbet hakkının siyasi tutuklulara tanınmaması.”
Bir de Terörle Mücadele Yasasının temel konularından çocuklar konusu var. Hani Hırant Ahpariği vuranların çocuk olduğu, gayrisinin çocuk olmadığı gibilerden bir şey var ya... Ankara’da bu konuda şu günlerde bir toplantı yapılıyor. 5-7 Ocak arasında Ankara Hilton’da. Toplantının başlığı şu: Uluslar Arası Çocuklar İçin Adalet Sempozyumu. Unicef, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Adalet Bakanlığı katılımcılar arasında.
İlk gün programı protokol konuşmaları dışında şöyle: “Türk Çocuk Adalet Sisteminin Genel Değerlendirmesi” - Dan O’Donnell (ABD), Uluslararası Danışman, “Çocuk Adalet Sisteminde Sosyal Boyut” - Prof. Dr. Uğur Tekin, İstanbul Aydın Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, Eğitim Bilimleri Bölüm Başkanı, “Türkiye’deki Çocuk Adalet Sisteminin Eleştirel Analizi” - Doç. Dr. Osman Dolu, Polis Akademisi, “Türkiye Çocuk Adalet Sistemine Dair Gözlem ve Değerlendirmeler” - Prof. Dr. Feridun Yenisey, Bahçeşehir Üniversitesi, Hukuk Fakültesi.
Ankara’da olsam kaçırmayacağım bir toplantı. Çıkan yasalardan sonra nelerin değiştiğini görebileceğiz çünkü. Özellikle Terörle Mücadele Yasası Kapsamında tutuklu çocuk var mı?  Adli tutuklu çocuklar kaç tane? Ailelerinin suça ittiği çocuklar için ne yapılıyor?
Toplumsal koşulları düzeltmeden Din ve Ahlak dersleriyle “suç”ların azalıp azalmayacağı bu yıl ki saptamalardan sonra iyice belli olacak çünkü.
Bir iki yıl önce Türkiye’deki çocuk sorunları için İslami Çözümler başlıklı bir sempozyum izlemiştim Rize İlahiyat Fakültesi’nde. Unutamadığım bir konuşma vardı: Devri Saadet’te (yani 4 halife döneminde) kimsesiz bir çocuk için halife “bu çocuk benimdir ve benim varisimdir” demiş. Başkalarını bilmem ama ben bu cümlelerle, kimsesiz çocukların devlet korumasında olduğunun vurgulandığını sanmıştım. Orta Çağ eşiğinde böyle bir anlayış çok önemliydi benim için. Ama bu saptamadan hiçbir sonuca varılmadı, o da başka.
Ağır bir kış geçiriyor Türkiye. Sokaklarda kuşlar, kimsesiz hayvanlar aç. Kış başındayız ama hayvancılık bölgeleri de bir süre sonra zora düşebilir. Bir de kimsesizler var. Her yaştan.
(Yurtlardan belli yaşlarda bırakılanlar mesela.) Gündemin ağır olması doğal değil mi?

evrensel.net

Evrensel'i Takip Et