Şeffaf üniversite!
Fotoğraf: Envato
RedHack’in üniversitelerle ilgili ele geçirdiği 60 bin dolayındaki belge günlerdir, internet ortamında kamuoyu ile paylaşılıyor.
Bunların içinde, yolsuzluktan adam kayırmaya, görev suistimalinden tacize, esnaftan haraç almaktan üniversitenin kaynaklarını yağmalamaya, sahte diplomayla dekan yarımcılığına kadar yükselmeden, idari kararları ve mahkeme kararlarını sümen altı etmeye, üniversiteye yapılan bağışlarla 300-500 bin liralık makam araçları almaktan, hibe adı altında rüşvete, … sayısız suç var.
Şöyle bakınca denebilir ki, “hocalarımız” bilimsel alanda başarılı araştırmalara katkı için pek uğraşmasalar da suç aleminin işlem hacmini büyütmek için hayli uğraşmışlar!
Kısacası RedHack, ortaya attığı belgelerle lağımı patlatmış, oluşturulan çirkef çukuruna bir ayna tutmuştur.
Evet, RedHack’in gün ışığına çıkardığı belgeler; insanı, “Üniversite bu hale mi geldi?” diye isyan ettirecek mahiyettedir. Ancak, bu olayları bir biçimde izleme imkanı olan akademisyenler, memurlar, RedHack’in ortaya attığı belgelerin sadece YÖK’ün soruşturmasına konu belgeler olduğunu ama çirkefin çok daha büyük olduğunu, tacizin, torpilin, maddi ve manevi rüşvetin, adam kayırmanın, hak-hukuk tanımazlığın günlük vakalar, üniversitenin rutini haline geldiğini söylüyorlar.
Tablo elbette, sadece sınırsız yetkilerle ve arkalarındaki siyasi güçle gazlanıp yola çıkarılmış, bilimsel kariyerleri kuşkulu kişilerin eseri değildir. Biraz daha geniş açıdan bakarsak onlar sadece bu oyunun piyonlarıdır. Ama üniversitenin asıl sorunu, bir yanıyla piyasanın kucağına atılması öte yanıyla da iktidarın siyasi kadrolaşması ve AKP iktidarının ideolojik hedeflerinin ihtiyaçlarıyla yükümlendirilmiş olmasıdır.
Burada piyasa onları her yolla para kazanmaya, dolayısıyla bağış adı altında rüşvet, haraç, sanayi ile işbirliği adına sermaye ile içli dışlı hale gelmeye zorlamaktadır. Siyasal iktidarla girdikleri ilişki, daha doğrusu siyasal iktidarın üniversitedeki uzantısı olarak organize olmaları da üniversiteyi siyasal iktidarın ve onun üniversitedeki temsilcilerinin çiftliği haline getirmiştir. Bu ikili kıskaç, üniversiteyi sistemin lağımının bir koluna dönüştürmüştür.
Elbette Başbakanın şikayet ettiği, “Böyle hocalar istemiyoruz” diye meydanlardan halka şikayet ettiği hocalar üniversiteyi bu hale getiren hocalar değildir.
Onun istemediği hocalar, bütün bu çirkef denizine itildikleri halde hâlâ bilim kaygısı taşıyan, bilim özgürlüğünün ifade özgürlüğünün az çok üniversite denecek bir üniversite için olmazsa olmaz olduğunu savunan hocalardır.
Bunun içindir ki, Başbakanın “Böyle hocalar istemiyoruz!” çıkışı üniversitenin üniversite olması kaygısını taşıyan akademisyenlerle iktidarın hınk deyicisi, üniversiteyi siyasi iktidarın çiftliği olarak yönetmek isteyenler arasında da yeni bir saflaşmaya yol açmıştır.
RedHack’in yolsuzluk belgelerini ortaya atmasıyla da ülkenin, halkın nasıl bir üniversiteye ihtiyacı olduğu tartışması şimdi daha boyutlanmıştır.
Bütün bu üniversite adıyla asla bağdaşmayan suçlar karşısında YÖK, sadece bunları haber yapan basın organlarını tehdit etmektedir. Yani YÖK’ün tek kaygısı gerçeklerin halk tarafından bilinmesidir.
Bu da açıkça göstermektedir ki, üniversitede gerçek bir saflaşma ve demokratik bir üniversite mücadelesi için “şeffaf bir üniversite” talebi önem kazanmıştır. Ki, bu da bugün üniversitedeki haksız-hukuksuz uygulamaları, baskı ve tacizden şikayet eden akademisyenlerin gerçeklerin açıklanmasında, daha cesur olmaları, olup bitenleri açıklamakta duraksamamalarının daha elzem hale gelmesi demektir.
Demokratik üniversitenin unsurlarını sayarken “şeffaf üniversite” talebi de bugün artık öne çıkan talep olmak durumundadır. Bu talebin gereğini yapmak üniversitenin başına musallat olan belanın defedilmesinde önemli bir adım olacaktır.
RedHack’ın girişimi bu gerçeği açıkça göstermiştir.
- ‘Devlet benim’ demek yetmedi; ‘Türkiye benim, İslam benim’ diyor 28 Ağustos 2018 01:00
- Korkak kim, cesur kim; gerçek nerede? 24 Ağustos 2018 01:00
- 'Çocuk istismarı'na karşı mücadele 09 Nisan 2018 01:00
- İfade özgürlüğünün ne ‘alanı’ ne de ‘sınırı’ kaldı! 15 Şubat 2018 00:55
- Doların yükselişinin faturasını kim ödeyecek? 04 Aralık 2016 05:44
- Mücadeleye daha ileri bir bilinçle devam! 23 Kasım 2016 00:59
- Kılıçdaroğlu barışı mı savunuyor çatışmayı mı? 20 Ağustos 2016 00:58
- ‘Muhatap millet’ demek ‘muhatap yok’ demektir! 27 Ocak 2016 01:00
- Haritadan silerek birlik mümkün mü? 11 Kasım 2015 01:00
- Mücadeleyi yenileme zamanı! 07 Kasım 2015 00:56
- Bir kez daha; Birimizin derdi hepimizindir! 06 Kasım 2015 01:00
- ‘Sistem’ dayatıp ‘fiili başkanlığa’ razı etmek! 05 Kasım 2015 01:00