Ateşkes müzakere barış
Barışa hasretiz. Kürt sorununun çözümü için barış için müzakereler sürdürülmelidir. Evrensel hukuk kurallarına ve teamüllere uygun bir biçimde, onurlu ve topluma açık, eşit ilişkiyle, özgür koşullar altında sürdürülmelidir. Her iki tarafın kabul edebileceği ulusal ve uluslararası gözlemciler sürece dahil edilmelidir. Bununla birlikte, olmazsa olmaz olan, öncelikle silahların susmasıdır. Yoksa adı da içeriği de müzakere olmaz.
Kamuoyu ile paylaşılan hiçbir bilgi olmadığı için sürecin nasıl olması gerektiği ile ilgili olarak düşüncelerimi paylaşabileceğim. Her türlü olası handikabına ve sonuca karşın bu süreç halklarımıza Kürt sorunu gerçeğini anlatabileceğimiz bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. Kürt tarafı Abdullah Öcalan, KCK, BDP ve Avrupa olarak sürecin içerisinde bulunmalıdır. Bununla birlikte, unutulmamalıdır ki masanın bir tarafında Hükümet yani TBMM’nin yürütmesi vardır. Masanın diğer tarafında da TBMM’de grubu bulanan, Kürtlerin siyasal temsilcisi BDP, adı konarak yer alabilmelidir. BDP, Kürt tarafının diğer bileşenleriyle sürecin ortak yürütülmesinin koordinasyonunu sağlayabilmelidir. Hükümet bu koşulları olgunlaştırmalı, taraflar müzakere heyetlerini özgürce belirleyebilmelidir.
Olasılık zayıftır, deneyimler kan ve acının tanığıdır. Ayrıca, Kürt sorununun çözümüne yönelik adımlar yakın vadede ne demokrasi ne de demokratik cumhuriyetin habercisidir. Kapitalizmin bunalımı derinleşmekteyken, patronların ve Hükümet’in sınıfa saldırılarının şiddete dönüştüğü bir ortamda müzakerelerin kesilmesine yönelik komploların olasılığı yüksektir. Ancak barış her türlü riske değer. Kürtler tecrübelidir. Oslo Müzakeresi ve Habur Hükümet tarafından başlatıldı, Hükümet tarafından sonlandırıldı. Söz konusu siyasal kararların nedeni, kamuoyuna mal edilerek, sorulamadı, sorgulanamadı. Her seferinde merkez medya aracılığıyla Kürt tarafının sorun yarattığı kanaati toplumda yaygınlaştırıldı. Bununla birlikte, Kürt tarafı da Habur ile Oslo Müzakere süreçlerindeki “eksikliklerini, hatalarını” gözden geçirmelidir.
Konu, bugün için Hükümet’in süreci yeniden başlatmasının gerekçelerini gözden kaçırmadan (Suriye’deki son durum, Kuzey Irak, kapitalizmin derinleşen yapısal krizi vb.) siyaset alanında ele alınmalıdır. BDP konuyu temas edebildiği bütün aktörlerle birlikte siyasallaştırmak, toplumsallaştırmak için çaba harcamalıdır. Öncelikle, “Kürt sorunu çözülmeden bu topraklarda demokrasi, demokratik cumhuriyet, sosyalizm olamayacağını bilen” bütün siyasal partiler, yapılar, demokratik kitle örgütleri, sendikalar, aydınlar, yazarlar, sanatçılar, akademisyenler vb. den oluşan bir heyetle bütün sınırlılıklarına rağmen eldeki bilgiler, yapılması düşünülenler paylaşılmalıdır. Ancak, bu çağrıya icabet eden unsurlara ellerinin taşın altında olmasının tarihsel bir sorumluluk olduğunu anımsatarak. Katılımcılara öncelikli sorumluluklarının sürecin siyasallaştırılması, meşruiyetinin toplumsallaştırılması ve devamlılığının sağlanması olduğunu belirterek.
Bir defa daha paylaşmakta yarar var. Hükümet tescillidir. Bugün, Oslo Müzakeresi’nin sonlandırıldığı güne, 16 ay öncesine dönülmüştür. On altı ay içinde gerçekleşen bütün ölümlerin sorumlusu bu kararı veren(ler)dir. Bu tablo, “yeni” süreçteki provokasyonları engelleyebilmek için topluma gösterilebilmelidir. 10 Ocak’ta Paris’te üç PKK’li katledildi. Hükümet, Fransa’dan katliamın en kısa sürede aydınlatılmasını talep ederken, konuyu ısrarla ve şeffaflıkla takip etmelidir. Bu bir samimiyet sürecidir. AKP sözcüsü Çelik’in olayın duyulmasının hemen ardından, sonrasında da Başbakan’ın “örgüt içi hesaplaşma” açıklaması provokasyondur. Tıpkı Gaziantep’te patlayan bombadan sonra yaptıkları açıklama gibi.
BDP, söz konusu provokasyonlara rağmen müzakere için ısrarlı olmalıdır. Ta ki Hükümet biz vazgeçtik diyene kadar. Bunların yanı sıra, bu topraklarda barış isteyenler BDP’nin yalnızlaştırılmasına ne pahasına olursa olsun müsaade etmemelidir.
EVRENSEL'İNMANŞETİ

Metal tokat
Renault işçileri, yaşadıkları sorunlar karşısında patronların yanında duran şube yönetimine karşı harekete geçti: Delege sayısının 3 katı aday çıktı, seçimlere katılım rekoru kırıldı, şubenin belirlediği adaylar geride kaldı. 200 bin metal işçisini ilgilendiren MESS grup sözleşmesi öncesi Metal Fırtına’nın amiral gemisi Renault’da yapılan seçimler sendikal bürokrasiye tokat oldu.

8 Mart’tan notlar: Mücadele yılının başlangıcı

Taleplerimiz karşılanmazsa yurt ücreti de yok

Palyatif topluma karşı: Başpınar’da acının kolektif direnişi

Evrensel'i Takip Et