15 Ocak 2013 11:21

Sakine ile Muhsin

Sakine ile Muhsin

Fotoğraf: Envato

Paylaş

İki cinayet... İlki, Paris'te. Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez öldürüldü. Geçerken not: Aydın Doğan'ın barış diline davetinin foyası ortaya çıktı: Derdi barışa değil, AKP yönelimine arka çıkmak(mış).
Misal:
İktidarın "örgüt içi infaz" eksenli değerlendirme konseptine bağlanmadaki acelecilik ve gayretkeşlik…
Fatih Altaylı tarzı belden aşağı vuruşları anmıyorum bile.
Özetle böyle…
Nüansları geçiyorum.
Şimdi derdim medyanın ne dediği değil.  
Meselenin diğer haline dikkat çekme niyetindeyim.
Becerebilirsem…
PKK kurucusu tek kadın olarak Sakine Cansız (ve arkadaşları) canlı bir toplulukla canlandı.
Ayağa kalkmış halkın çocukları olarak adlarını bilmeyen kalmadı. Seveni de sevmeyeni de…
Öyle ya da böyle…
Şimdiden efsane oldular.
Ya başlıktaki diğer isim?
Muhsin?
Hafızanızı zorlamayın. Tanımazsınız.
Ben de…
Aziz Çelik'ten öğrendim: "Anne, üşür orda, o" (Birgün, 10 Ocak 2013)
O, Zonguldak'taki ikinci cinayetin kahramanlarından.
Muhsin Akyüz. 25 Yaşında. Kozlu'da ölen 8 madenciden biri.
Köyde cenaze namazı kıldıran imamın, "sabır" ve tevekkül çağrısıyla tabutu omuzlandı.
Haber ajansının çekimlerini gördüm:
Nişanlısı, türbanlı başını annesinin omzuna gömüyor… Sarılıyor… Sarsılıyor… Omuzlardaki tabutu(nu) gösteriyor.
"Annee…  Anne bak… Götürüyolar!" diyor…  Çaresizce tabuta dokunmak için uzanıyor… Nişanlısı için kaygılanıyor… Fısıltısı çaresiz çığlık oluyor: Anne, üşür orda, o…üşüür!
Sevdiğini üşüyeceği o mezara kim götürüyor?
Sevenleri, köylüleri… Bir de…
Devlet ricali….Enerji Bakanı, kazadan ölenleri sorumlu tutan TTK Genel Müdürü…  
Olay mahalline dönen "katil"ler…
Taşerona ve güvenliksiz çalışmaya izin vererek 8 işçinin mezarını kazanlar, Muhsin'in tabutunu omuzlayabildi…
Evet bu cüreti gösterebildiler ve…
Madenci Muhsin ezik ve örgütsüz bir sınıfın üyesi olarak "katil"lerinin helâlleşmesiyle nişanlısını bırakıp gitti...  Sakineler ise isyancı bir ulusun evlatları olarak halkının elleri üstünde toprağı kucaklayacak...
Muhtemelen Muhsin de "terör örgütü"  militanlarıyla aynı cümle içinde bile anılmak istemezdi.  
Ama ben ötesini söyleyeceğim: Ölümüze de dirimize de sahip çıkabilmek için… Örgütlü direnişin dilini öğrenmeliyiz.
O devrimci dil, misal, 19. Yüzyıl'da Fransızca ise…
Şimdi, burada, Kürtçe…
İşçi yurttaş Kürtçe konuş!


İSLAMCI MEDYA OPORTÜNİZMİ*

Adana'da yayımlanan Çukurova Merhaba gazetesi geçen hafta "Küstah Amerikalı" manşetiyle çıktı. (9 Ocak 2013)
Habere göre, ABD'li askerler, yılbaşı gecesi sarhoş vaziyette İncirlik Üssü'ndeki camiye girmiş… Minberi tahrip edip, Kur'an'ı yırtmışlar.
Bir gün sonra haber sadece Aydınlık ve Milli Gazete (ikisinde de manşet) ile Yeni Akit'te yer aldı. Normalde ortalığı ayağa kaldırması beklenecek Yeni Akit'in "Kur'an yırtılması"nı ön sayfadan olsa da küçük görmesi bir yana… Taradığım yaygın medyada hiç yoktu haber.
Zaman'ından Yeni Şafak'ına İslamcı gazeteler de görmedi, İncirlik'teki cami tahribatını…
Hayır, tek satır bile…
Anlaşılan ‘Hürriyet’ giller de İslamcı matbuat da pek anlayışlı davrandı ABD askerine…
Tabii 'Tekbiiir'li protestocular da… Zira (Saadet Partili) Adana Anadolu Gençlik Derneğinin eylemi dışında kitlesel tepkiye rastlamadım…
Topkapı Sarayı'ndaki konseri basan BBP'nin Nizami Alemcileri de dahil, sineye çekenlere.
Merak: Söz konusu terbiyesizliği Yankiler dışında başka bir topluluk yapsaydı… Hatta bırakın böylesi densizliği, yanlış anlamaya müsait bir küçük hareket dahi yapılsaydı, dini değerlere karşı…
Ne olurdu
....

Öyleyse şimdi:
'Kutsal'a kalkan elin sahibine göre muamele standardı olduğunu mu düşünelim?
Reel politik hesaplar mı belirliyor, "dini hassasiyet"in kime, nasıl çemkireceğini?
Sivas Katliamı'nı anmasam da…
Başbakanın İnönü'den cami hesabı sorma komikliğini geçsem de…
Fazıl Say'ın attığı "Ömer Hayyam'lı" tweet yüzünden yaşadıklarını…
Son olarak mahkemeye düşen bu 'Say'gın bestecimize sahip çıkan PEN'e açılan soruşturmayı hatırlayınca…
Galiba…
İslamcı refleks adres soruyor…
Diyorum.
Keşke ABD postalının hoyratlığına gösterilen hoşgörü ve itina eleştiri hakkını kullananların ifade özgürlüğüne de gösterilebilse… idi.
*Oportünizm: Tavrını ilkeler yerine, vaziyete, güncel küçük hesaplara göre belirlemek.  Adamına göre muamele yapmak da diyebiliriz.  


MEDYANIN SAKİNE CANSIZ ARSIZLIĞI

FARKINDAYIM.
Siyasi tavırları ahlaki zaaf ve tutumla açıklamak doğru olmaz.
Lakin arsızlık ya da yüzsüzlükte de sınır beklemek, lüks sayılmamalı…
Medyadan bahsediyorum.
Zira Paris’tekti siyasi cinayet duyuldu, “örgüt içi infaz” tespiti anında dolaşıma sokuldu.
Başbakan ve adamları “faili örgüt” şüphesini “şifreli kapı”dan  geçirmekte hevesli olabilir.    
Ama medya gazetecilikten ziyade istihbaratçı pozlara bürünmekte daha dikkatli davranması gerekirdi.
Hele söz konusu olan Sakine Cansız ise..
Niyesi şu:
Sol portalda rastladım.
Meğer…
Paris’te cinayete kurban giden PKK’nin kurucularından Sakine Cansız, daha önce de medya tarafından en az 2 kez “örgüt içi infaz”a kurban edilmiş...
Şöyle ki:  
Milliyet’in 1991 ve 1999’da yaptığı haberlerde, Sakine Cansız’ın ismi “PKK, örgütten ayrılan 11 militanı öldürttü” ve “Öcalan adamlarını öldürttü” haberlerinin içinde “öldürülenler” arasında geçiyor.
Medyanın psikolojik savaş aygıtı olarak kullanılmasının çıplak örneği…
Not edelim. 


YÖK KANALİZASYONU PATLADI DA…

REDHACK, iletişim gerillası gibi...
Halkın haber alma talebine cevap veriyor.
Bi’ nevi…
Misal.
Redhack, YÖK’ün kanalizasyonunu patlatma saydı 500 binlik arabaları, o avantaları nasıl bilecektik?
Darısı diğerlerinin başına… da…
Şimdi ne olacak?
Toplumsal muhalefete akıl vermek haddime değil…
Ama…
Okur ve izleyici olarak medyayı fikri takibe davet ederim:
YÖK’ün siber savunma telaşını anlıyoruz da…
Ortaya dökülen kirli çamaşırların izini sürsek…
Israrla gündemde tutsk…
Hoca ağaları, eski başkan Prof. Özcan’ı kurcalasak… İÜ Rektörü Yunus’u Söylet’sek…
İhaleleri filan mıncıklasak…
Tabii Başbakan ve onları -hem de alt sıralardayken- atayan Cumhurbaşkanı’na da sorsak:
Ne iş?

evrensel.net
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa